Ön Yargı Tutsaklığı

Ön Yargı Tutsaklığı

Öğrenmelerimizin niteliğine göre zihnimizde bir algı çerçevesi diyebileceğimiz kalıplar/şemalar oluşuyor. Dışarıdan gelen enformasyonlar, zihnimizdeki bu kalıplar aracılığı ile anlamlandırılıyor, tutum ve davranışlar buna göre belirleniyor. Birey, analitik ve eleştirel düşünme ürünü anlamlı öğrenmelerle zihindeki şemayı iyi sistemleştirip geliştirdiği oranda doğru anlama ve davranma yolunda ilerliyor. Verilerin anlamlandırılması, her bireyde farklı zihinsel kalıplarla gerçekleştirildiğinden, aynı şey hakkında farklı anlamlar, hatta karşıt algılar oluşturulabiliyor.

Birey, algı çerçevesini (şemayı) geliştiremeyince bu mekanizma bilinçsiz olarak işliyor. Böyle biri, genelde kestirmeden kalıp ön yargılar oluşturup onların esiri olabiliyor. Ön yargılar, bireyin olgu ve olayları anlamasına ket vuran faktörlerdendir. Ön yargıların  güdümündeki birey, olay ve olguları tartarak, bilerek rasyonel kararlar veremez. O artık, bir anlamda  aklı devre dışı bırakmıştır. Mesela, sözün ne olduğundan ziyade, kime ait olduğuna bakar.  Falancı, şucu, bucu, şuralı, buralı… diye kolayca yaftalar oluşturur ve rahat genellemeler yapar. Karşılaştığı fikrin veya davranışın doğruluğunu sorgulayamaz, ön yargılarına göre ilgili-ilgisiz değerlendirmeler yapar.

Komünist Rusya’sında hapishanede tutukluluk sebebi sorulan kişinin cevabı şudur: “Bilmiyorum. Ben su tesisatçısıyım. Beni bir resmî dairenin tesisatını tamire götürdüler. Bütün sistem değişmeli, dedim. Buraya tıktılar.”

Kompozisyon sınavında  hoca, Ziya Paşa’nın, İslam’la ilgili bir beytinin açıklanmasını istemiş. Ziya Gökalp’a olumsuz ön yargıları olan öğrenci, Ziya Paşa’yı, Gökalp zannederek daha ilk satırda “Bu Ziya Gökalp denilen adam  var ya, her ne kadar böyle diyorsa da …..” diyerek bir hakaretnâme yazmış.1   Gökalp hakkındaki ön yargıları olumlu olsaydı övgünâme yazardı. Osmanlı tarihi diye övgünâme veya yerginâme yazanlar da aynı.

Analitik düşünemeyen, farklı öğrenmelere kapalı olan kişi, zihin kalıplarını kolay değiştiremez, gelişemez. Kur’an’ın deyişiyle, “Aklını kullanmadığı için hep başına dert açar.” (Yûnus suresi, 10: 100). Ön yargılarını kumanda edenler, onu  istedikleri gibi yönlendirirler. Onun için, aklı kullanmamak (Bakara suresi, 2:44), tartmadan karar vermek (Hucurât suresi, 49: 6), birilerine  körü körüne uymak Müslüman’a yakıştırılmıyor (Mâide suresi, 5: 194. ) . “Sözü dinleyip en güzeline uyan kullarımı müjdele! İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, asıl akıl sahipleridirler.” (Zümer suresi, 39:18)  Eleştirel düşünme yeteneğini geliştirmeden, sözü dinleyip en güzelini tercih etmek, ona uymak mümkün mü?

1 Celal Kırca, Bir  Nesle Mensubiyetin Hikâyesi, s.282-283.

Önceki Yazı

Şakalaşma