Acem İşkencesi

Acem İşkencesi

Acem, Arap olamayan veya İranlı demek. Acem işkencesi ifadesinin hikâyesi şöyle: İran’da âlimi cezalandırırken bir hücreye kapatır yanına da iki cahil koyarlarmış. Bunun mantığı şu: Eğer âlim yalnız kalırsa düşünceleriyle, hayalleriyle vakit geçirerek veya orayı “medrese-i yusufiyye”ye dönüştürerek mutlu olabilir. Âlimin yanına cahil iki kişi konularak bu zevkten mahrum bırakılıyor. Zira, âlim yanındaki cahillere konuşmak isteyecek fakat onlar tarafından anlaşılmayacak. Kendini anlatmak için çabaladıkça anlaşılmama durumu, belki de derinleşerek sürecek; âlim huzur yüzü göremeyecek.

Anlama kadar anlaşılma da, insanoğlunun temel meselesidir. Kişi, anlaşılmak için yazar, konuşur. Ama anlaşılmak, anlatma kadar kendi elinde değildir. Anlattıkları, muhatabının anladığı kadardır. Muhatap, neleri ne kadarıyla ve nasıl anlamaya hazırsa o kadarıyla ve öyle anlar. Tam tersine anlaması da olabilir. Konuşmalar esnasında, kişilerin, şöyle serzenişlerde bulundukları görülür: “Beni yanlış anladınız”, “Sözüm/yaptığım iş yanlış anlaşıldı.”

Anlaşılmamanın sebeplerinden biri, doğru veya muhatabın anlayacağı nitelikte anlatamamak veya davranmaktır. “İnsanlara, akılları ölçüsünce konuşunuz.” sözü, buna işaret ediyor. Dolayısıyla, “Yanlış anladınız.”, yerine “doğru anlatamamışım” demek, hadbilirliğe ve farklı çözüm arayışını sürdürme zihniyetine daha uygun olur.

Muhataba göre anlatabilmek pek kolay değildir. Bazen ilave açıklamalarımız, anlaşılmamayı gidermek şöyle dursun daha derinleştirebiliyor. Muhatabı tanımak ve mesajı ona göre formatlamak, karmaşık işlemleri gerektirir. Bir de, muhatabınız grupsa kime göre anlatacaksınız?

Anlamak kadar anlaşılmak için de çaba göstermek, bunun bilimsel bilgi ve becerisini kazanmak zorundayız. Çünkü bunlar, hayatımızı doğrudan etkiliyor. Anlaşılmamak, kişiyi öfkelendirebiliyor, yalnızlaştırabiliyor…; dolayısıyla hayatı çekilmez kılabiliyor. Söz gelimi, anlama ve anlaşılma yeteneği zayıf eşler, aile mutsuzluğu üretiyor. Anlama ve anlaşılma becerisi olmayan ebeveynler, hem kendilerini hem de ciğerparesi evlatlarını perişan edebiliyorlar. Böyle bir öğretmen, hem kendisi hem öğrencileri için huzursuzluk üretebiliyor. …

Anlamak ve anlaşılmak, bir idrak ve kültür işidir. Eğitim, bireye anlama ve anlaşılma yeteneğini kazandırmalıdır. Bunlar öğretildiğinde, hayatta çoğu sorunun oluşması önlenecek, olanlar çözülebilecektir. “Müslüman, dilinden ve elinden insanların zarar görmediği kimsedir.” (Buhârî, Kitabu’l-İman) “Sizin en hayırlınız, insanlara en yararlı olanınızdır.” (Kenzu’l-Ummal, 43065 )