Yazarlar

Alman Hukuk Sisteminde Başörtüsü

Ortada somut bir sorun değil, hipotetik ve potansiyel bir tehlike senaryosu var.
06 Mart 2020

Kamusal alanda başörtüsü konusu 2000’li yılların başından bu yana Avrupa’da farklı tartışmaların odağında. Bu konu toplumsal tartışmaların yanında mahkemelerde de yoğun bir şekilde işleniyor. Mesela Almanya’da genel manada “kamusal alanda başörtüsü” konusu yaklaşık 20 yıldır en az 45 kez farklı boyutlarda Alman mahkemelerinde işlendi. Son 20 yıl içinde din özgürlüğü kapsamında ele alınan hiçbir konu bu kadar sık mahkeme önünde tartışılmadı.

Kamusal alanda başörtüsünün en çok tartışıldığı yer ise okullar. Başörtülülerin okulda öğretmenlik yapmasının engellenmesi sonucu görülen dava sayısı yaklaşık 25. Federal Anayasa Mahkemesi 2015 yılında her ne kadar başörtülü öğretmenlerin lehine karar verdiyse de, bu kararın Almanya’nın her eyaletinde uygulanmadığı da  gerçek.

Son yıllarda kamusal alanın farklı bir boyutunda da tartışmalar arttı. Hukuk öğrencileri arasındaki başörtülü bayanların artması farklı bir tartışmayı beraberinde getirdi: Mahkeme salonlarında başörtüsü. Bu gelişmenin bir sonucu olarak geçtiğimiz günlerde Federal Anayasa Mahkemesi çok tartışılan bir karara daha imza attı. Konu: Hessen Eyaleti’nde başörtülü bir hukuk öğrencisinin eğitimini tamamlamak için gerekli olan stajının bir kısmını adli bir makamda yapma talebi. Kişinin bu talebi ilgili adli makam tarafından reddediliyor. Gerekçe ise, devletin anayasal olarak dinen ve dünya görüşü açısından tarafsız/nötr olması ve mahkeme süreçlerinde devleti temsil eden kişilerin bu tarafsızlık/nötrlük ilkesini sorgulatacak bir izlenim bırakmamalarının gerekliliği. Farklı temyiz süreçlerinden geçen dava nihayetinde Federal Anayasa Mahkemesi’nde karara bağlandı.

Kararda hukuk öğrencisinin başörtüsü ile staj yapma talebinin reddedilişinin anayasal ilkeler açısından sorun oluşturmadığı ifade ediliyor. Karara gerekçe olarak ise, mahkeme sürecinde devleti temsil makamında bulunan kişiler arasında başörtülü bir kişi bulunduğunda bu kişinin mahkeme sürecini kendi dinî inancından hareketle etkileyebileceği endişesi yatıyor. Yani ortada somut bir sorun değil, hipotetik ve potansiyel bir tehlike senaryosu var. Böyle bir durum şimdiye kadar zuhur etmediğine göre kararın muhtemel dayanakları arasında toplum içinde oluşmuş olan İslam/Müslüman karşıtı atmosferin Anayasa Mahkemesi hâkimlerince de dikkate alınmış olması kuvvetle muhtemel.

Bu durum 2015 kararı ile ivme kazanan olumlu gidişatı yavaşlatır niteliğe sahip. Fakat bu karar muhataplarını karamsarlığa sürüklememeli ve özellikle toplumsal tartışma süreçlerine katılım, kamuoyu kanaati oluşumunda söz sahibi olabilme için bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Her şeyden önce çok dinli bir toplum yapısının muhtemel sorunlarına değil, her gün yaşanan olumlu yanlarına işaret eden çalışmalara önem vermeli.

Pin It on Pinterest

Paylaş