Yazarlar

“Irkçılık Zehirdir Ve Bu Zehir Almanya’da da Vardır.”

Sosyal demokratından, hür demokratlarına, liberalinden muhafazakarına herkesin Avrupa’da ırkçılığın yaygınlaşmasında sorumluluğu var.
06 Mart 2020

Bu yazının başlığı Almanya Başbakanı Angela Merkel’den. Bu cümle Merkel’in, Hanau’da ırkçı bir “Alman” tarafından 9 “Alman olmayan” insanın öldürülmesi üzerine söylediği bir cümle. Hakikaten ırkçılık bir zehirdir ve sadece Almanya’da değil, istisnasız her ülkede vardır.

Ölümüne nefret etsem de, ırkçılığın kökünün kazınacağına şahsen inanmıyorum. Ama, ırkçılık zehirinin etkilerinin ve yayılmasının önlenebileceğini düşünüyorum. Onun için de her konuda olduğu gibi, ırkçılığın yaygınlaştığı ülkelerle ilgili bir genelleme yapmaktan da uzak duruyorum. Genelleme yapmamak, Almanya başta olmak üzere ırkçılığın son sürat ilerlediğini, sağı, solu, yeşilleri farketmeden her siyasal zeminde yeri olduğunu söylememize de engel değil.

Sosyal demokratından, hür demokratlarına, liberalinden muhafazakarına herkesin Avrupa’da ırkçılığın yaygınlaşmasında sorumluluğu var. Son 10 yılda Müslümanların haklarını kısıtlayan yasaları inclediğimizde, gizli açık bir İslam düşmanlığını görürüz. İslam düşmanlığı, ırkçılık değil de nedir ki?

Dolayısı ile Avrupa, ırkçlık konusunda yeniden eğitilmek zorundadır. Zira, Avrupa’nın aydınlanma tarihinde öncü filozoflarımızın Avrupa ırkçılığının haklı ve faydalı bir ırkçılık olduğu yolundaki görüşleri ile Hanau katilinin görüşlerinden farklı bir şey olmadığını anlamamız gerekiyor.

Şöyle bir geriye baktığımda, ilkokul mu yoksa ortaokul döneminde mi hatırlamıyorum, ders kitaplarından birinde dünyada ırkların, beyaz, sarı, kırmızı ve siyah renklerle ifade edildiğini duyduğumda ne kadar da önemli bir bilgiye ulaştığımı zaman zaman hatırlarım. Ama bu şekildeki renkli ayrımın, beyaz ırkın üstünlüğünü ortaya koymak için, takdir etttiğim filozoflar arasında bulunan Immaunuel Kant’a ait olduğunu öğrenince hayal kırıklığına uğradım.

Beni hayal kırıklığına uğratan sadece Kant da olmadı. Liberalliğin özgürlüğün öncülerinden John Lock, David Hume ve Voltaire’in dahi aynı düşünceleri yaydığını öğrenince, özgürlüğün sadece Avrupa’ya ait bir kavram ve anlamının da diğer ülkeler bağlamında farklı olduğunu düşünmeye başladım. Hele bir de Giordano Bruno gibi bir özgürlük kahramanımızın Afrikalılarla, Yahudilerin, aynı zamanda Avrupalıların aynı insan neslinden gelme imkânı olmadığı manasına gelen ifadelerini okuyunca Avrupa’ya yeni bir ırkçılık eğitimi vermek gerektiğini düşünüyorum.

Ne alaka mı var? Belki de haklısınız. Ama…

Hanau katilinin 24 sayfalık bildirgesini okursanız, belki siz de aynı alakayı kurabilirsiniz.06

Pin It on Pinterest

Paylaş