YAZARLAR
Ehl-i Cennetin Ortak Vasıfları: Adalet Merhamet ve İffet
Iyâz b. Hımâr el-Mücâşiî’den (r.a.) rivayet edildiğine göre bir gün Resûlullah (s.a.v.), “Dikkat edin, Rabbim bana öğrettiklerinden sizin bilmediklerinizi bugün size öğretmemi emretti.” diyerek başladığı hutbesinde şöyle buyurdu: “Ehl-i cennet üçtür: Âdil, sadaka-zekât veren (yardım elini uzatan) ve başarılı bir yönetici, bütün yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve ince kalpli kimse, iffet ve namusuna düşkün, bakmakla yükümlü ve sorumlu olduğu kimseler olmakla birlikte istemekten çekinen (malî konularda iffetli duruş sergileyip başkasına yük olmayan) kişi.”
Adalet
Bu hadisiyle Resûl-i Ekrem cennete girmeye namzet üç grup insanın övgüye değer özelliklerini sayar ki bunlardan biri adalettir. Adaletin meşhur tarifi şöyledir: “Bir şeyi yerine koymak ve onu yerli yerince yapmak.” Onun tam zıddı olan zulüm ise, “bir şeyi yeri dışında bir yere koymak ve onu yerli yerince yapmamak.” demektir. Yapılacak her işte “te’mîn-i maslahat ve tevzî-i adâlet” temel prensip olmalıdır. Bir milletin veya ümmetin teşkilatlanmış şekli demek olan devleti ayakta tutan unsurların yönetim, adalet, mâliye, âlimler-aydınlar ve ordu olduğu bilinen bir husustur. Amr b. Murra anlatıyor: Kureyş kabilesinden bir adam, Halife Ömer b. el-Hattâb ile karşılaştığında ona: -Bize yumuşak davran, zira kalplerimiz gerçekten senin vakar ve heybetinle dolup taştı! der. Halife Ömer: -Bu davranışta bir zulüm var mıdır? diye sorar. Adam: -Hayır, cevabını verir. Bunun üzerine Ömer (r.a.): -O hâlde Allah sizin kalplerinizde benim vakar ve heybetimi artırsın! der.2 Yine Hz. Ömer’in, kendisinin izlediği yönetim tarzını kastederek, “Bu iş, gevşekliğe götürmeyen bir yumuşaklıkla, zulüm ve zorbalığa vardırmayan bir sertlikle ancak yürütülebilir.” şeklinde ifadesini bulan siyaset tecrübesi, aynı anlayışın neticesi olmalıdır. Hasan Basrî’nin “Kim bir zalimin ömür ve bekasının uzun olması için dua ederse, muhakkak ki o kimse yeryüzünde Allah’a isyan edilmesine rıza göstermiş olur.” sözü de, adaletin işlerlik kazanması ve zulmün yok edilmesi konusunda bir duyarlık ifadesi olarak Müslümanların gündelik hayatlarında yer etmelidir. (Hadisin açıklamasına devam edeceğiz.)
1. Müslim, Cennet, 63; Ahmed b. Hanbel, II, 425, IV, 162, 266 (Müsned’in son iki yerinde hadisin sonundaki cümle “iffetli, sadaka veren fakir kişi” şeklinde geçer). 2. İbnü’l-Cevzî, Menâkıbu Emîri’l-mü’minîn Ömer b. el-Hattâb, s. 153.