Koronavirüs
Hayat

Koronavirüs ve Cuma Namazı

Avrupa’daki pek çok İslami kuruluş camilere bir çağrıda bulunarak, koronavirüs salgını sebebiyle cuma namazlarının geçici bir süre için kılınmamasını tavsiye etti. Diğer ülkelerde de benzer uygulamalar konuşuluyor. Peki bu uygulamalar ne kadar doğru? Cuma namazı iptal edilebilir mi? Bir Müslüman hastalık korkusuyla cuma namazını terk edebilir mi?
İlhan Bilgü
20 Mart 2020

Haftalık olarak kılınan cuma namazı, bir Müslüman için günlük beş vakit namaz kadar önemlidir. İki rekât olarak kılınan cuma namazı o gün kılınması gereken 4 rekât öğle namazının yerine geçmektedir. Cuma namazının kazası da olmamaktadır. Cuma namazı ile ilgili olarak Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın.” (Cuma suresi, 62:9) buyurulmuştur. Koşmayı ve alışveriş temsiliyle diğer işleri bırakmayı emreden ayet, cuma namazının Allah indinde ne kadar değerli olduğunu göstermektedir. Mazeretsiz terkedilmesi mümkün olmadığı gibi, diğer namazlar gibi her yerde de kılınamaz.

Cuma Namazı Ne Zaman Terk Edilebilir?

“Bu kadar önemli bir namazın, salgın bir hastalık sebebiyle bırakılması mümkün olabilir mi?” şeklindeki bir soruya cevap aramamız gerekmektedir. Allah, kullarına dinde bir zorluk yüklememiştir. Hac suresinin 78. ayetinde “Allah, size dinde hiçbir zorluk yüklemez.”, Bakara suresinin son ayetinde de “Allah bir kimseye gücünün yetmediği şeyle mükellef tutmaz.” buyurulmuştur. Dolayısıyla hastalık, yolculuk, imkânsızlık, gücü yetmezlik ve hatta özgür olmama gibi durumlarda kul, cuma namazından muaf tutularak mazeretli sayılmıştır. Peygamber Efendimiz’in uygulaması bu yöndedir. Bu durumlar bazen ibadetlerin terkedilmesi, bazen de ertelenmesi için birer özür sayılmaktadır. Zaten cuma namazı için, yolculuk, kişisel hastalıklarla, yağmur ve rüzgar gibi şiddetli tabiat olayları da birer mazeret kabul edilmektedir. Öyleyse, koronavirüs salgını gibi tüm dünyayı saran bir hastalık üzerine, her hangi bir ülkenin, toplu buluşmaları veya faaliyetleri askıya alması durumunda cuma namazının kılınmamasına karar vermek mümkündür.

Kötülüğü Önlemek

İslam fıkhında hemen hemen tüm mezheplerce kabul edilen “Def’-i mefsedet celb-i maslahattan evlâdır.” kuralı vardır. Bu kuralın ıstılah manalarını bir tarafa bırakırsak kısaca özeti şudur: “Bir kötülüğün önlenmesi, iyi bir şeye doğru adım atmaktan daha önceliklidir.” “Bir kötülüğün önlenmesi, iyi bir şeye doğru adım atmaktan daha önceliklidir.” Koronavirüs burada kötülüğü temsil etmektedir. Salgın durumunda toplu ölümler söz konusudur. Böylesi bir durumda cuma namazının kılınmaması mümkündür. Cuma namazı kılınmayınca normal öğle namazı kılınacaktır.

Cemaatle Namaz ve Ferdî Sorumluluk

Tabiî bu durumda, meselenin sadece cuma namazı olmadığı ortadadır. Bununla birlikte, salgın geçene kadar camilerde cemaatle namaz kılınmaması yönünde karar almak da mümkün görünmektedir. Öte yandan, mesele sadece camilerde cemaatle namaz kılma meselesi değildir. Camilerin cuma namazlarını ve cemaatle namaz kılmayı tehir ettikleri bir durumda, başka kalabalık alanlara gitmek de doğru olmaz. Cemaatle namaz kılmayı tehir ettirecek olan mazeret diğer toplumsal buluşmaların hepsini kapsar. Ancak bu tür kararlar alınırken yerel idari makamların uyarılarının dikkate alınmasında da fayda var. Nitekim Peygamber Efendimiz’in veba hastalığı olan yerlere girilmemesi veya oradan çıkılmaması yönündeki hadisleri veya Şam’da salgın hastalık olduğunda, Hz. Ömer’in oraya gidilmemesi yönündeki tavsiyeleri de günümüzdeki uygulamaları desteklemektedir. Kaldı ki salgın hastalığı durumunun dışında da hasta olan bir kişinin sorumluluğu vardır ki o da, sepici bir hastalığa yakalandığında cuma namazı veya cemaatle namaz kılmaya gitmemesidir. Bu durumdaki bir kişinin cemaatle bulunacak bir yere gitmesi kesinlikle doğru değildir. Zaten bu vazifelerden istisna tutulmuştur. Böyle olduğu hâlde cemaate katılmak sorumsuzluktur ve diğer cemaate haksızlık olur

Reklam (İç Sayfa)

en çok okunanlar

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş