Aile

Çocuğumuzu Doğru Eğitelim Peki, Ama Nasıl?

Çocuk eğitimi ile alakalı olarak birçok pedagog ve eğitmen çeşitli pedagojik metotları uygulayarak konuları işliyorlar. Fakat her metot, her çocuğa uygun olmayabilir. Sosyalpedagog Gülümser Arslan metotların çocuğun kişiliğine göre belirlenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Gülümser Arslan
03 Nisan 2020

Çocuğumuzu nasıl eğitelim?

Bu sorunun cevabı hiç bir zaman diliminde günümüzdeki kadar kompleks olmamıştı. Çünkü bugün uzman olsun veya olmasın, her kafadan bin ses çıkıyor. Çocuk yetiştirmenin kitabları dahi yazıldı. Hem de ne yazmak, reyonlar bu tarz kitaplarla doldu taştı. İyi mi oldu, kötü mü? diye soracak olursanız, açıkçası pek emin değilim. Bildiğim tek bir şey var oda: Anne- babalar olarak kafalarımız çok karıştı. Zira bir uzmanın dediğini diğeri reddediyor. Birinin “şöyle yapın” dediğine bir diğeri “Aman haa, yapmayın” diyor. Biri çıkmış çocuk eğitimini 100 maddede formüle ederken diğeri daha insaflı davranıp 50 maddede işi paketliyor. Olan da biz anne ve babalara oluyor. Yüzlerce eğitmen, psikolog, pedagog, kitap, makale, yazı ve video olmasına rağmen : “Peki ama çocuğumuza nasıl davranalım”, “nerden başlayalım” soruları havada uçuşuyor.

“Mükemmel çocuk” yetiştirmenin formülünü bilmem ama çocuğu olan her anne-babaya yarayacak kıssadan hisse çıkaracakları bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Bazan kısacık bir hikâyenin öğrettiğini kalın kitaplar öğretemez insana. Okuduğumuz kitaplar çoğu zaman bir hikâye kadar etkileyemeyebilirler.

Mevlâna Hazretlerinin Mesnevî’sinde anlatılan hikâye şöyle:

Yaralı şahin kuşu, bir yaşlı kadının bahçesine kondu. Yaşlı kadın perişan görünümlü şahine acıdı, merhamet etti ve yanına aldı.

Aç şahinin önüne çocukları için hazırladığı hamur bulamacını koydu. Şahinin, önüne konan tasa gagasını daldırması ile başını sallayarak geri çekmesi bir oldu. Çünkü şahin et yerdi, hamur bulamacını yiyemedi.

Yaşlı kadın, şahinin bu hâlini görünce üzüldü: “Vah!” dedi, “Gagan uzamış, kıvrım kıvrım olmuş. Yumuşacık bir hamur bulamacını bile yiyemez olmuşsun. Senin önceki sahibin hiç mi Allah’tan korkmazdı ki, şu gaganı düzeltmemiş hiç!” dedi ve eline aldığı kör makas ile şahinin gagasını kesmeye çalıştı.

Şahin yaşlı kadının elinden kurtulmak için çırpınsa da nafile. Kaçamadı. Yaşlı kadın şahinin gagasını kesti. Şahin çırpınırken yaşlı kadın şahinin kanatlarını gördü: “Vah!” dedi, “Senin eski sahibin sana hiç bakmamış, şu kanatların ne hâle gelmiş, kimi uzun, kimi kısa kalmış!” diyerek, şahinin o güzelim kanatlarını elindeki makasla düzeltmeye başladı.

Şahin acı ile kıvrandı ve çırpındı. Çaresizce pençelerini kadının koluna attı ve tırnaklarını kadının koluna geçirdi. Yaşlı kadın, şahinin kanatlarını -güya- düzeltirken koluna batan tırnakları gördü: “Vah vah! Önceki sahibin nasıl merhametsizmiş ki, bir kere bile tırnaklarını kesmemiş. Tırnakların ne de çirkin olmuş.” dedi ve elindeki makas ile şahinin avlanmakta kullandığı pençelerini söküp attı.

Cahil ve yaşlı bu kadının elinde rezil olan şahinin gözleri doldu. Yaşlı kadın, şahinin bu hâlini görünce hiddetlendi: “Kimseye iyilik yaramıyor ki!..” dedi, “Ben iyilik yapıyorum, kuş ağlıyor.” diye söylendi. Sonra da elindeki kuşu: “Git hadi, bildiğin yere!” diyerek kaldırdı havaya attı.

Şahin çırpındı uçmak için. Ama kanatları kesik olduğu için uçamadı. Acı ile yere inmek istedi ama tırnakları sökülmüştü bu sebeple yere konamadı. Kendini yan üzeri bir kulübenin arkasına attı. Koca koca avları, gökyüzünde süzüle süzüle avlayan cesur şahin kuşu, cahil kadının elinde korkak bir kargaya dönüşmüştü.

Yıllar önce okuduğum, Mesnevî’de geçen bu hikâye çocuk yetiştirmenin temelinin ne olduğunu öğretmişti bana. Elbette herkes okuduğundan kendince başka anlamlar çıkarabilir. Yorumlar kişiden kişiye değişebilir. Ancak hikâyeyi pedagojik açıdan değerlendirecek olursak şöyle bir anlam çıkarabiliriz:

“Çocuğu tanımadan çocuk eğitimi olmaz”.

Özellikle bu kadar yogun pedagojik bilgi ve metotların olduğu bir dönemde çocuğun fıtrî özellikleri göz önünde tutulmadan uygulanan herhangi bir davranış ve yöntem işe yaramaz. Birçok anne-baba çocuklarını yeterince tanıyamadıkları için, ellerindeki “şahin” bakışlı çocukları, kargaya çeviriyorlar ve maalesef farkında olmuyorlar. Hâlbuki çocuk eğitiminin öncelikli ve en önemli maddesi çocuğu tanımaktır. Allah’ın her birini birbirinden farklı özelliklerle donattığı çocuklarımızı kulaktan dolma genel geçer yöntemlerle eğitmeye çalışmak yerine, çocuğun mizacını, yetenek ve becerilerini hatta zaaflarını keşfe çıkmak sonra da ona uygun tutum sergilemek daha doğru ve etkili olur.

¹ Gülümser Arslan evli ve 3 çocuk annesidir. Almanya’da sosyalpedagoji bölümünden mezun olmuştur. Aile Danışmanlığı eğitimi almıştır ayrıca sistem danışmanıdır. “Starke Eltern -starke Kinder” adlı eğitim programının eğitmenidir. Annelere “Anne Destek Atölyesi” (ADA) ismiyle Türkçe olarak İslami değerler çerçevesinde sertifikalı olarak eğitim vermektedir. Arslan, aynı zamanda Bildungswerk der Hessischen Wirtschaft” kurumunda çalışmaktadır.

Reklam (İç Sayfa)

en çok okunanlar

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş