Yazarlar

İslam’ın Garip Olarak Dönüşü II

Müslüman, kötülüğün değil iyiliğin hakim olması için gayret göstermelidir.
26 Aralık 2020

Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“İslam garip olarak başladı. Başladığı gibi yine garip olarak dönecektir. Öyleyse ne mutlu o gariplere!”1

Hadisin Abdullah b. Mes’ud rivayetinde, “Garipler kimlerdir? sualine Resûl-i Ekrem’in, kabilelerinden uzak yaşayanlar!” tarzında verdiği cevap zikredilir. Hattâbî, “Kabilelerinden uzak yaşayanlar”² cümlesini, “vatanlarını terk eden muhacirler, evlerinden ve yakınlarından uzak olanlar”³ şeklinde yorumlar. Hatîb Bağdâdî (v. 463/1070) ise, söz konusu cümle üzerine Abdân’ın (v. 306/918)⁴ şu sözünü nakletmekle yetinir: “Onlar ilk hadis ashâbıdır.”

İbn Kuteybe (v. 276/889)⁵, “Ümmetim yağmura benzer. Evveli mi yoksa sonu mu hayırlıdır, bilinmez” hadisi ile “İslam garip olarak başladı ve garip olarak dönecektir.” hadisi arasında bir çelişki (tenâkuz ve ihtilaf) olup olmadığı sualine cevap verirken, ahir zamanda azınlık teşkil edecek olan Müslümanların hayırlı konumda olduklarını belirterek, tam tersine iki hadisin birbirini desteklediğini ifade eder.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın (v. 1942) hadis için yaptığı yorum ve açıklamayı kendi ifadeleriyle nakletmekte fayda vardır:

“İslam’ın da gecesi gündüzü olacak, o da bu değişen dünyada bazen gecelerin sükûnet kucağında dinlenecek, bazen de gündüzlerin ışık saçan ikbalinde gözlerini açarak Hak Teâlâ’nın yüce huzurunda en yüksek hayatı yaşamak için uyanacaktır. (…) İslam’ın istikbali gece değil gündüzdür, sönük değil parlaktır. Ara sıra basan gece zulmetleri onu dinlendirip tekrar uyandırmak içindir.”⁶

Rasûl-i Ekrem’in, muhtelif vesilelerle farklı zaman ve mekânlarda irad buyurduğu anlaşılan hadisten şu mesajı çıkarmak mümkündür: Hayırlı ümmetin mensubu olarak Müslüman, hangi ortam ve şartlarda olursa olsun fitne ve fesadın değil, huzur ve salahın yerleşmesi, kötülüğün değil iyiliğin hakim olması için gayret göstermelidir. O, sarf ettiği gayretin müspet netice vermesi için, kendi hareket ve davranışlarını kontrol altına alarak topluma örnek olmalıdır. İçinde yaşadığı toplumda, sulh ve salaha taraf bir seyir takip ederek dünya ve ahiret saadetini isteyen insan için alternatif bir başka çözüm yolu da olmamalıdır.

  1. Müslim, İman, 232
  2. İbn Mâce, Fiten, 15; Dârimî, Rikâk, 42; Ahmed b. Hanbel, I, 398; Hatîb, a.g.e., s. 23.
  3. Hattâbî, a.g.e., I, 175-176
  4. Bkz. Hatîb, a.g.e., s. 24.
  5. İbn Kuteybe, Te’vîlü muhtelifi’l-hadîs, s. 77-78.
  6. Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, V, 3713 (kısmen tasarrufla).
Prof. Dr. Zekeriya Güler

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş