“Hanau saldırısı Almanya’da İslam düşmanlığının ulaştığı boyutu göz önüne serdi”

“Hanau saldırısı Almanya’da İslam düşmanlığının ulaştığı boyutu göz önüne serdi”

Hanau saldırısının etkilerini Almanya İslam Konseyi (Islamrat) Hessen Başkanı İbrahim Gülsever ile konuştuk.

İLKNUR KÜÇÜK

Hanau’daki üzücü saldırının üzerinden bir yıl geçti. Bölgede yaşayan bir Müslüman olarak geçen bu bir yılı nasıl değerlendirirsiniz?

Söylediğiniz gibi saldırının üzerinden bir yıl geçti ancak acılar hâlâ çok taze, hiç dinmedi. Elbette ki özellikle aileler için aradan yıllar da geçse dinmeyecek bir acı, aynı zamanda Almanya için da unutulmayacak bir olay.  Saldırı burada yaşayan Müslümanlarda ciddi bir gelecek endişesi oluşturdu. Fakat toplumun bu olaya karşı ortak  tepkisi  ve Müslümanlara desteği acılara bir nebze de olsa  teselli oldu. Umarız bu acıları Allah bir daha kimseye yaşatmaz.

Almanya İslam Konseyi Hessen yani Islamrat Hessen bünyesinde kaç İslami dernek, kuruluş bulunuyor. Saldırının ardından Islamrat olarak neler yaşadınız?

Islamrat bünyesinde 25 cemiyetimiz var. Tabi bu olay hepimizi çok endişelendirdi. Almanya’daki İslam düşmanlığının ulaştığı boyutu göz önüne sermiş oldu. NSU yer altı örgütünün saldırıları ve Vali Lübcke cinayeti olaylarının ardından birde Hanau acısı, Hessen özelinde ırkçılığın daha da vahim olduğu belirginleşti. Bu bize özellikle eyaletimizde ırkçılığa ve İslam düşmanlığına karşı daha yoğun çalışılması ve duyarlılığı artırılması gerektiğini gösterdi. Bunun için tüm toplum sorumluluk almak durumunda ve her gün bunun mücadelesini vermek durumunda.

“Din ırk gözetmeksizin toplumun sorunları ile ilgileniyoruz.”

Islamrat olarak bu konuda hem eyalet düzeyinde hem de camilerimiz lokal düzeyde farklı çalışmaların içerisindeyiz. Eyalet düzeyinde ırkçılığa karşı olan projelerde yer alıyoruz. Bununla birlikte diğer dinlerin mensupları ile düzenli olarak görüşerek sorunlarımızı konuşuyor, ırkçılığa karşı duyarlılık oluşturmak için yeni projeler geliştirmeye çalışıyoruz. Bunun ötesinde cemiyetlerimiz iftarlarda, Açık Kapı Günleri’nde ve bunun dışındaki zamanlarda ziyaretçilerini her zaman ağırlıyor. Burada ağırladığı gibi, Buyrun, ben Müslüman’ım projelerinde olduğu gibi sokağa çıkıp, bizzat ön yargıları  kırma noktasında yoğun gayret sarf ediyor. Misal sadece 2019’da Hessen eyaletinde 180’i aşkın gönüllü ile 18 noktada  9000’in üstünde gül dağıtıldı, bu aynı zamanda 9000 kişiye ulaşıldığını gösteriyor.

Cemiyetlerimiz Hristiyanlar ve Yahudiler olmak üzeri diğer dinlerin mensupları ile görüşmeler gerçekleştiriyor ve projeler üzerinde çalışıyor. Bunun ötesinde, toplumsal sıkıntılarda, din ırk gözetmeksizin toplumun sorunları ile ilgileniyoruz. Bunun bir örneği olarak Korona salgını sürecinde komşularımıza, hiçbir din, ırk mensubiyetini gözetmeksizin alışveriş ve ihtiyaçlarının temin edilmesinde yardımcı olmamızı gösterebiliriz. Bunun ötesinde, Büdingen’de gerçekleşen sel felaketinde Gelnhausen cemiyetimiz oradaki ihtiyaçları karşılama hususunda çalışmalar gösterdi. Son olarak şu an içinde bulunduğumuz soğuk günlerde, Frankfurt Gallus Cemiyetimiz evsizlere sıcak yemek ve battaniye dağıttı. Bu örnekleri tabi ki çoğaltmak mümkün. Bu gibi çalışmalar uzun vadede ırkçılıkla mücadele ve Müslümanlara karşı ön yargıların kırılması anlamında da topluma büyük katkı sağlayacaktır.

Saldırıdan sonra bölgedeki camilerde veya cemaatte bir panik havası oldu mu? Genel olarak nasıl bir atmosferden söz edersiniz?

Yaşanan travmadan sonra tabi ki büyük bir endişe ve tedirginlik hakim. Cemaatimiz yine de panik oluşturmaksızın olgun bir şekilde gündelik hayatı devam etmeye çalışıyor.

 Sizin veya camilerin güvenliklerin artırılması yönünde emniyet birimlerinde bir talebi oldu mu?

Bu konuda bölgesel olarak genel bir çalışma veya yönlendirme yapmadık.  Yer yer bazı cemiyetlerimiz polislerin devriye gezmelerini talep ettiler.  Zaman zaman da camilerimizin talebi olmasa da polislerin cami etrafında devriye gezdiklerine şahit olduk. Biz de eyalet polisi ile her zaman irtibat hâlindeyiz.

Saldırı genel anlamda Hanau’da yaşayan halkı nasıl etkiledi?

Her şeye rağmen maalesef saldırıyı savunan insanlara rastlamak mümkün olsa da, şehrin büyük bir kesimi, olumlu bir birliktelik sergilediler. Bu noktada Hanau Cemiyetimizin İmamı Macit Bozkurt özveri ile cenaze yakınlarının ihtiyaçlarına koşuşturmakla birlikte toplumun tesellisindeki rolünü ifade etmeden geçmek istemiyorum. Ve yine özellikle Hanau Protestan Kilisesi Dekanı Dr. Martin Lückhoff Bey’in ve Macit Bozkurt Hocamızın örnek birlikteliğini ve ortak çalışmalarının altını çizmek istiyorum.                                                    

Saldırı sonrası saldırganın babasının savcılığa mektuplar yazdığı ve yabancılara yönelik ırkçı söylemlerde bulunduğu gibi konular gündeme geldi. Bu hususlardaki gelişmeleri nasıl değerlendirirsiniz?

Bu gibi düşünceleri tamamen silmek mümkün değil. Irkçılık çağımızın, günümüzün en büyük sorunlarından bir tanesi olmaya devam ediyor. Toplumun huzurunu ve birlikteliği muhafaza etmek için toplumun tüm kesimlerinin ortaklaşa mücadele etmesi lazım. Özellikle toplum üzerinde etkin olan medya, siyaset, okul, üniversite gibi kurumlar ırkçılığa karşı hassasiyetlerini artırmak ve ırkçı söylemlerden uzak durmak durumundalar.