YAZARLAR
Oruç Tutan Özne Olmak
Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki, “Oruç, kalkandır.” (Müslim, Sıyam, 162) Evet, oruç bütün kötülüklere, çirkinliklere, alçaklıklara karşı kalkandır. Ancak, bu hadisteki veciz benzetmeyi, iyi analiz edip doğru anlamalıyız. Kalkan, eskiden savaşlarda vücudu korumak için kullanılan bir alettir. Türkçe’de “Kendine kalkan yapmak” deyimi, kendine zarar gelmemesi için bir şeyden veya bir kimseden yararlanmak anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi kalkan, bizzat koruma eyleminin öznesi değil, nesnesidir, araçtır. Asıl özne, kalkanı kullanan insandır. İnsan, kalkanı kullanma bilgi ve becerisinin yeterliliği nispetinde kalkandan yararlanabilir. Kullanmayı bilmeyen ve beceremeyen kimse için kalkan, fazla bir anlam ifade etmez; hatta başına sorun açabilir. Haliyle kalkan, insanın onu değerlendirmesi oranında etkili ve değerli olabilir. Son tahlilde insan, kalkanı kullanarak kendini koruyabilir. Koruma eyleminin beşerî düzlemde öznesi, bizzat insanın kendisi olmaktadır. İnsanın “özne”liği, Allah’ın yaratmasıyla olduğu için elbette, mutlak “özne”lik Allah’a aittir.
Orucun kalkan oluşu da böyle olsa gerek. Oruç Allah’ın bize lütfettiği armağanıdır. Ancak, onun fiilen gerçek armağana dönüşmesi, insanın ona yaklaşım biçimine, onu değerlendirme düzeyine bağlıdır. Yoksa, “Oruç tut beni” demekle, oruç insanı tutmaz. Bireyin orucu kaliteli/etkili tutarak kendini tutması/koruması gerekir. İnsan edilgen nesne konumunda değil, özne konumunda olarak bunu başarabilir. O, bütün kötülüklerden kendini koruma potansiyeline fıtraten sahip olduğu için bununla yükümlü kılınmıştır.
Ayrıca, şayet oruç insanı tutsaydı, oruçlu insanların tamamının aynı şekilde korunup arınmaları gerçekleşirdi. Oysa, ramazanın sonunda herkes, aynı kazanımlarla bayrama ulaşmaz. Belki kimileri, ramazan öncesinde ne idiyse sonrasında da aynı olabilir, hatta daha kötüleşebilir. Demek ki, gerçekte oruç beni tutmaz, ben oruç tutarak kendimi tutabilme gücünü, erdemini kazanırım.
Kalkan gibi orucu da herkes, aynı nitelikte tutamaz. Her birey, kendi gelişmişlik düzeyince oruca anlam yükler, oruca ona göre yaklaşır. Biri, zoraki oruç tutarken, diğeri kendini insanlaştırmanın, dolayısıyla Allah’ın hoşnutluğunu kazanmanın iksiri sayarak zevkle tutar. Haliyle her birey, orucu kendi yetkinliği ve performansı kadarıyla değerlendirebilir. Nitekim her organına oruç tutturan, kendini geliştirip kötülüklerden korunabilirken, diğeri pek kazançlı çakamayabiliyor: “Oruç tutan nice kimse vardır ki oruçtan nasibi sadece aç ve susuz kalmaktır.” (İbn Mâce, Sıyam, 21)