Sevgi Üzerine: Sevginin Açamayacağı Kapı Yoktur

Sevgi Üzerine: Sevginin Açamayacağı Kapı Yoktur

Sevgi için yazılmış binlerce söz ve şiir, sevgi için adanmış hayatlar hep bize sevginin büyüklüğünden, kutsallığından ve ızdırabından bahsettiler. Ne kadar çok, ne kadar büyük seversen o kadar çok acı ve ızdırap çekersin mesajını verdiler.

Tuba Çapkın

Sevgi üzerine konuştuğumuzda, hatta, çocuklarımıza okuduğumuz masallarda bile sevginin hep en uç noktası anlatılır. Sevgin için ölümü göze almak, kendinden vazgeçmek, çöllere düşmek ve dağları delmek gibi. Zira sevginin açamayacağı kapı yoktur.

Yaşanmış her duyguya saygımız sonsuz ama onlar bize sevmeyi öğretmedi. Ulaşılamayacak kadar kutsal olan bir duygunun ızdırabını anlattı. Burada dikkat edilmesi gereken bir başka husus da, sevginin hem kendinden hem de karşıdaki insandan vazgeçmek şeklinde tabir edilmesidir. Böylesi bir duygu ancak her iki tarafa da acı ve mutsuzluk verecek narsist bir sevgidir.

SEVGİYİ HAYATIMIZDA HİSSETMEK

Öyle inanıyorum ki sevgi, her insanın bitmeyen, tükenmeyen, hatta paylaştıkça çoğalan tek  sermayesidir. Bitmeyen bu sermaye yanlış kullanıldığında seveni de ve sevileni de tüketebilir. Doğru kullanıldığında da vaad ettiği huzur, mutluluk, sükûnet, güven duygularını beraberinde getirir. Öyleyse biz bugün masallardan öte, hayatımızın tam da içinde sevgiyi nasıl hissedebilir ve hissettirebiliriz ona bakalım.

Bunun için öncelikle kısaca iletişime değinmek istiyorum. İletişim iki insanın bir araya gelmesi ile oluşan bir durumdur. İletişim kurmak için konuşuyor olmak gerekmez. Mimik ve jestlerimizle bile karşı tarafa memnuniyetimizi veya hoşnutsuzluğumuzu ifade edebiliriz. Eğer bu hiç tanımadığımız bir insan ise bir o kadar kolaydır. Bir ortama girdiğinizde, az veya hiç tanımadığımız birinin elindeki telefon bize “Konuşmak istemiyor” mesajını verir ve biz bu mesajı alır ona göre davranmakta çok zorlanmayız. Bu mesajı çok sevdiğimiz birinden aldığımızda ise “benimle konuşmak istemiyor” mesajını doğurabilir. Ve sorgulamaya başlarız, nerde yanlış yaptığımızı, acaba hangi sözümüze alındığını. Nitekim ya o kişiyi ya da kendimizi suçlamak ile meşgul olmamız muhtemeldir.

İLETİŞİMİN SAKLI MESAJLARI

Yani iletişimde mesaj bir kapalı zarf hâlinde yola çıkar ve alıcısı, o güne kadar yaptığı hayat tecrübesine göre onu okur. Hayat tecrübesi ona ötekileştirilmeyi öğretti ise, kendini ötekileştirecek ve değersizlik duygusunu hissedecektir. Eğer hayat ona ait olmayı ve değerli hissetmeyi öğretti ise, mesajı kendi üzerine almadan öte gönderici ile bağdaştırabilecektir. Telefonu ile ilgilenen kişinin dalgın olması, moralinin bozuk olması, önemli bir haber/mesaj okuyor olması da kuvvetli ihtimaller arasında olduğunu unutmayacaktır. Bu örneğimizde iletişimin saklı mesajlarını almanın ve yorumlamanın mümkün olduğunu hatırladık.

Sevgi İçin DOĞRU İLETİŞİM KURMANIN YOLLARI

Şimdi asıl konumuz olan sevgi duygusuna dönelim ve bu iki bilgiyi birleştirelim. Sevgi var olan bir duygudur. Pekişmesini, görünürlüğünü, hissedilmesini sağlayan ise iletişimdir. Aynı zamanda sevgi duygusunu körelten ve yıpratan da yine iletişimdir. Ne demiştik: Zarfın içindeki mesaj!

Burada her sorumluluğu alıcıya vermek elbette adil olmaz. Mutlaka gönderenin de “yanlış” anlaşılmalara mahal vermeyecek şekilde mesajını yollaması elzem.

“Ölene kadar sorumlusun, gönül bağı kurduğun her şeyden.”  (Antoine de Saint Exupery / Küçük Prens)

O hâlde doğru iletişim kurma sorumluluğumuzun ilk adımı, “Söylediğimiz veya yaptığımız her hareketi doğru iletmek mümkün mü?” diyebilirsiniz haklı olarak. İnsanız ve hataya düşmek bizim fıtratımızın bir parçası. Yalnız yüzde 80 doğru mesaj gönderdiğimizde bile sevdiklerimize, onlara vermek istediğimiz mutluluğu, huzuru ve sükunu hissettirebiliriz.

Bunun için dikkat edilmesi gereken sadece 6 unsur var:

  1. Seni önemsiyorum.
  2. Seni olduğun gibi kabul ediyorum.
  3. Benim için değerlisin.
  4. Becerilerine güveniyorum.
  5. Emek ve zaman vermeye değersin.
  6. Ekibin bir parçasısın.

Bir insan gün içerisinde 5 vakit sevdiğine, annesine, babasına veya evladına “seni seviyorum” dese, fakat zarfından çıkanlar yukarıdaki altı maddenin tam tersini ifade ediyorsa, sevgisizlik hissettirmekten öteye gidemeyecektir.

  1. Seni önemsiyorum, yani seninle konuşurken gözlerinin içine bakıyorum, temas kuruyorum, yönümü sana dönüyorum.
  2. Seni olduğun gibi kabul ediyorum yani farklı düşünebilirsin. Benimle her zaman aynı fikirde olmak zorunda değilsin.
  3. Benim için değerlisin, yani fikirlerinle, becerilerinle, eksiklerinle sevilmeyi hak ediyorsun.
  4. Becerilerine güveniyorum, yani senin gibi yaptığın işler, çıkardığın sonuçlar da değerli.
  5. Emek ve zaman vermeye değersin, yani seninle geçen her vakit kıymetli. Sana verdiğim her emek haklı.
  6. Ekibin bir parçasısın, yani senin görüşlerin, fikirlerin, sevdiklerin,  zamanın ve emeğin kıymetli.

SEVGİ GÜÇTÜR

Esasen hepimizin sevdiklerinden beklediği bu altı unsur. Bunları gün içerisinde, hayat içerisinde hissettirmek sevginin vücut bulmuş hâlidir. Bu altı unsuru sevdiklerimize hissettirdiğimizde onların duydukları sağlam bir sevgi olacaktır ve bu sevgi her tartışmanın, kavganın, fikir ayrılığının üstesinden gelecektir.

Değersizlik hissi ve “acaba beni artık sevmiyor mu?” düşüncelerine yer kalmadığı anda, yeni fikirler, çözümler bulmaya daha hazır ve elverişli olacaktır insan. Çünkü Mevalana’nın dediği gibi: Sevgi şifadır. Sevgi güçtür. Sevgi; değişimin mührüdür.