YAZARLAR
Hz. Peygamber Döneminde Kurban İbadeti
Hz. Peygamber döneminde kurban ibadetinin başlangıcı hicretin 2. (miladi 624) yılı olmuştur. O tarihten itibaren kurban bayramlarında kurban kesmeye başlanmıştır.
İbadetler konusunda takip edilen teşrî pratiğine uygun olarak, gerek hac ve umre yapanların, gerekse diğer şahısların kurban kesme yükümlülüğü ve diğer kurban türleri hakkındaki ayrıntılı hükümler, Hz. Peygamber’in söz ve uygulamasıyla belirlenmiştir. Çünkü, Kur’an’da, sadece hac ibadeti esnasında kesilecek kurbanlarla ilgili bazı hükümler yer alır. Dolaylı bir işaret hariç (Kevser suresi, 108:2), hac dışındaki kurban ibadetine temas edilmez.
Hac ve umrede kesilen kurbana “hedy” kurbanı, Kiurban bayramında kesilen kurbana da “udhiye” kurbanı denilir. Hedy kurbanının kesim yeri haccın mekânları olan harem bölgesidir. Yani, hac ve umre yapan kimseler, harem sınırları içinde kurban keserler.
Kurban Bayramının İlanı (Hicri 2, Miladi 624 Yılı):
Müslümanların iki dinî bayramı vardır. Biri Ramazan, öteki Kurban Bayramı’dır. Hz. Peygamber Medine’ye gelince yerli halkın özellikle İran kültürünün etkisiyle Nevruz ve Mihricân günlerinde eğlenceler yaptığını gördü ve onlara Yüce Allah’ın daha hayırlı olan Ramazan ve Kurban bayramlarını bu iki günle değiştirdiğini belirtti. Böylece Ramazan ve Kurban bayramları, meşru kılınmış oldu. Enes (r.a.) şöyle anlatır: “Resûlullah (s.a.v.) Medine’ye geldiğinde Medinelilerin iki (bayram) günleri vardı. O günlerde oynayıp eğlenirlerdi. ‘Bu iki gün(ün mana ve mahiyeti) nedir?’ diye sordu. ‘Biz câhiliye devrinde bu günlerde eğlenirdik!’ dediler. Bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘Allah, bu iki bayramınızı onlardan daha hayırlı diğer iki günle değiştirdi: Kurban Bayramı, Fıtır (Ramazan) Bayramı.’” Abdullah İbn Amr İbnu’l-Âs (r.a.) ise Resûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlatır: “Kurban gününü bayram olarak kutlamakla emrolundum. Onu, bu ümmet için Allah bayram kılmıştır.”
Böylece Hz. Peygamber döneminde kurban ibadeti, sadece hac ibadetini yerine getirenler için değil, diğer bütün müminler için de hacdan bağımsız olarak meşru kılınmış oldu. Hicri 2. yılda hacda bulunmayan diğer müminler için hacdan bağımsız udhiyye (bayram) kurbanı getirilmiş ve Kurban Bayramı yapılmıştır.
Hz. Peygamber Döneminde Kurban ve Bayram Hazırlığı
Hz. Peygamber bayram namazına gitmeden önce guslederdi. Cuma ve bayram namazlarında, en güzel elbiselerini giyerdi. Ramazan Bayramı namazına bir şeyler yemeden çıkmazdı. Kurban Bayramı’nda ise, namazdan dönünceye kadar bir şey yemezdi.
Kurban Bayramı günü bütün Medineliler Musallâ Meydanı adı verilen yerde toplanırdı. Hz. Peygamber bayram namazlarını hava yağışlı değilse Mescid-i Nebevî’nin batı tarafında biraz uzağında bulunan açık havada ve boş bir alanda kıldırırdı. Medine’nin Menâha bölgesinde bulunan bu meydana daha sonraları Musallâ Meydanı adı verilmiştir. İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır: “Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ve Kurban bayramlarında yanında bir mızrak olduğu hâlde Musallâ’ya çıkıyor, (namaz sırasında kıble cihetine) sütre olarak dikiyor, ona doğru namazını kılıyordu.”
Bayram namazına, bütün Medine halkı katılırdı. Ümmü Atıyye Nesîbe bintü Kâ‘b (r.a.) şöyle anlatır: “Resûlullah bize, bayram namazlarına genç kızları, çadırda kalan genç bâkireleri ve hayızlı kadınları da çıkarmamızı emretti. Hayızlıların da katılmaları, Müslümanların cemaatlerini görmeleri, dualarında hazır bulunmaları içindi, bunlar namazgâhların dışında kalacaklardı.”
Menâha Mıntıkası ve Bayram Namazı Yerleri
Menâha Mıntıkası, Medine’nin ve Mescid-i Nebevî’nin batısında yer alan, Hz. Peygamber döneminde boş araziden ibaret bir alandır. Menâha, develerin çöktüğü yer demektir. Hz. Peygamber Menâha’ya bina yapılmasını ve daraltılmasını yasaklamıştı. Menâha mıntıkası, günümüzde yeniden sadece tarihî eserlerin yer aldığı boş bir alana dönüştürüldü.
Hz. Peygamber bayram namazlarını Musallâ bölgesinin çeşitli yerlerinde kıldırmıştır. Hz. Peygamber’in bayram namazı kıldırdığı muhtelif yerlerin en meşhurları üç tanedir ve bunların hepsi de Menâha ile Buthân arasındaki eski surlardaki el-Bâbü’l-Mısrî dışında Medine’nin batısındadır. Bu yerlere, daha sonra mescit yapılmıştır.
Hz. Peygamber her yıl Menâha’daki bina bulunmayan boş araziden ibaret olan Musallâ Meydanı’nın çeşitli bölümlerinde bayram namazlarını kıldırdı. Bunlara, “Musallayâtü’n-Nebî”, “Musallâ’l-A’yâd”, geniş alana da “Musallâ Meydanı” adı verilir.
Bayram Namazı
Hz. Peygamber bayram namazı kılınan yere gelince, önce iki rekât bayram namazını kıldırırdı. Namazını kıldırdıktan sonra ayağa kalkıp cemaate dönerek bayram hutbesini irad ederdi. Bu hutbede Müslümanlara öğütler verirdi. Daha sonra, arka tarafta bulunan kadınlar tarafına gider, onlara da öğütlerde bulunurdu.
Evlere Dönüş ve Kurbanların Kesimi
Bayram namazı sonrası herkes evine döner, kurbanlarını keserdi. Kurban, eyyâm-ı nahr denen “Kurban Bayramı” (10-12 Zilhicce) günlerinde kesilir. Kesimin başlangıcı, bayram namazının kılınmasından sonradır. Hz. Muhammed (s.a.v.), bu hükmü şöyle belirtmiştir: “Bu bayram günümüzde yapacağımız ilk şey, bayram namazını kılmaktır. Sonra döneceğiz ve kurban keseceğiz. Kim daha önce keserse, o sadece ailesine et götürmüş olur; bunun ibadetle bir ilgisi olmaz.” Hz. Peygamber kurbanların bayram namazından sonra kesilmesini istemiş, bayram namazından önce kesilenlerin kurban yerine geçmeyeceğini bildirmiştir.
Hz. Peygamber döneminde kurban hiç aksatılmadan bizzat kendisi tarafından kesmiştir. Resûlullah kurban kesmek istediği zaman iki tane büyük şişman çift boynuzlu alaca, hadımlaştırılmış (burma) koç alırdı. Bunlardan birisini Allah’ın birliğine ve kendisinin peygamberliğine şehadet eden ümmeti adına keser, diğerini de kendisi ve ailesi adına keserdi.
Kaynak: İnsanlık Tarihinde ve İslam’da Kurban, Prof. Dr. Vecdi Akyüz. PLURAL Yayınları.
https://plural-publications.eu/plural-publikationen/fachpublikationen/insanlik-tarihinde-ve-islamda-kurban/