YAZARLAR
İsraf ve Savurganlık
İsraf, en geniş anlamıyla söz ve eylemlerde ölçüyü kaçırmak, haddi aşmak, aşırılıkta bulunmak, daha özel anlamıyla ihtiyacı bir nimet ya da imkânı gereğinden fazla kullanarak gidermek; tebzîr (savurganlık) de eldeki nimetin ihtiyaç yokken gereksiz yere harcanması demektir. Tebzîr, israftan daha ağır bir tutum olduğundan onun zararı dolayısıyla günahı ve cezası daha ağırdır.
Kur’ân-ı Kerîm, her iki tutum konusunda da insanları uyarır ve şöyle buyurur: “İsraf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez”[1]; “savurgan olma, zira savurganlık yapanlar şeytanların kardeşleridir, şeytan ise Rabbine karşı nankörlük etti.”[2]
Nimetler, Allah’ın lütfudur ve bir ihtiyacın karşılığıdır, onu verene şükrü gerektirir. Onun gereğinden fazla kullanılarak israf edilmesi ya da gereksiz yere harcanarak savurganlıkta bulunulması nankörlüktür, nimetin zevaline sebeptir. Nankörlük potansiyel olarak insanda mevcuttur[3] ve şeytanca bir tutumdur.
İsraf yasağı konusunda en dikkat çekici olay şudur: Hz. Peygamber, abdest alırken suyu gereğinden fazla kullanan Sa’d b. Ebî Vakkas’ı uyarır. Onun, “Abdest alırken kullanılan su da israf mı olur?” diye sorması üzerine de Resûlullah, “Evet! Gürül gürül akan bir nehirden bile abdest alırken gereğinden fazla kullandığın su israftır” buyurur.[4]
İsrafın en çirkini gösteriş için yapılanıdır. Bu tutum bir kibir ifadesi ve kendisini ayrıcalıklı görme dolayısıyla diğer insanları küçük düşürme ve insanları gereksiz bir harcama yarışına sokma anlamına gelir. O sebeple Hz. Peygamber altın-gümüş kaplar edinmeyi ve erkeklerin ipek gibi lüks elbiseler giymesini yasaklamıştır.
İyilikte dahi dengeyi korumak esastır. Hz. Peygamber, sadakanın en hayırlısı sahip olunan imkânlardan dengeli şekilde verilenidir[5] buyurmuş, malın tamamını hayır olarak vermeyi yasaklamış ve vasiyeti de malın üçte biri ile sınırlandırmıştır.[6] Kendisini muhtaç duruma düşürecek şekilde hayra harcamak isteyenlere gösterdiği tepkiler vardır. Bir örnek zikredelim: Bir adam kendi ihtiyaç içinde iken altın bir yumurtayı sadaka olarak getirir. Hz. Peygamber onu alıp üzerine atar ve şöyle buyurur: “Birisi gelip sahip olduğu şeyi sadaka vermeye kalkıyor sonra da oturup insanlara avuç açıyor. Sadakanın en faziletlisi, fazla maldan verilenidir.”[7]
Doğrusunu en iyi Allah bilir.
[1] İsrâ suresi, 17:31.
[2] İsrâ suresi, 17:26.
[3] Hûd suresi, 11:9; İsrâ suresi, 17:67; Zuhruf suresi, 43:15.
[4] İbn Mâce, “Taharet”, 48.
[5] Ebû Dâvûd, “Zekât”, 39.
[6] Buhârî, “Vesâyâ”, 2; Müslim, “Vesâyâ”, 7, 8.
[7] Ebû Dâvûd, “Zekât”, 39.