Hoşgörü Hakikatlerden Vazgeçmek Değildir

Hoşgörü Hakikatlerden Vazgeçmek Değildir

Farklı dinden kişilerin birbirlerini tanımaları ve doğru bilgilenme imkânı toplumsal huzura zemin hazırlar. Diyaloğun asıl amacı da budur.

Ahmet İnam

Diyalog hâlinde olunan kimseler İslam dinine göre “cehennemlik” olarak görülse bile bu kimselere bu hüküm çerçevesinde yaklaşmak da doğru değildir. Kaldı ki böyle bir yaklaşım Peygamberlerin sünnetine de aykırıdır.[1] Kur’ân-ı Kerîm’de Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: “İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir. Kim kötü bir iş yaparsa, onunla cezalandırılır. O, kendisine Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilir.”[2] Bu ayet-i kerîmenin nüzul sebebine baktığımızda, Müslümanların kitap ehlinden olan Hristiyan ve Yahudilerle yaptıkları tartışmayla ilgili olduğunu ve tartışmanın konusunun “kimin cehennemlik olduğuyla” ilgili olduğunu görürüz.[3]

“KÖTÜLÜK YAPAN CEZALANDIRILIR”

Bu ayet ile Allah (c.c.) hem Müslümanları (“ne sizin kuruntunuza göre”) hem de ehl-i kitabı kınamaktadır. Fakat dikkat edilirse Allah (c.c.) burada “birbirinizle görüşmeyin, tartışmayın” dememekte, aksine “hayırda yarışın”[4] dercesine uyarıda bulunmaktadır: Kötülük yapan cezalandırılır. Diyaloğu misyonerlik ve davacılık niyetiyle kullanan var olmuşsa da onların yaptıkları gerçek manada bir diyalog olarak tanımlanamaz. Çünkü bu kimselerin niyetleri “tanışmak”, “tanımak”, “iyi geçinmek” değil, karşısındaki kişiyi mat etmektir.

HAYAT | 28 Kasım 2022 İslamofobiye Karşı Mücadelede Diyaloğun Önemi

KAYNAĞINDAN SAĞLIKLI BİLGİYE ULAŞMAK

Diyaloğun sıhhatli olabilmesi için dürüstlük ve samimiyet yanında doğru ve sağlıklı bilgilere sahip olmak da önemlidir. Doğru bilgilere ise ne diyaloğa gireceğimiz grup ve topluluk hakkında yazılmış sıradan kitaplarla ne de medya manşetleriyle ulaşabiliriz. Aynı şekilde gelişigüzel kaleme alınmış makaleler ve sosyal medyadaki maksatlı paylaşımlar da bize doğru bilgilenme imkânını sunmaz. Muhatabımız hakkındaki bilgiler ilk elde onların kendi yazdıkları kitaplardan edinilmeye çalışılmalıdır. Tabii ki bu kaynaklar da kendi başına yeterli değildir. Hayatında Hristiyan veya Yahudi birisi ile hiç tanışmamış, onlarla makul süreli bir ilişki içinde bulunmamış (mesela komşuluk) bir akademisyenin, din adamının sadece kitaplar üzerinden muhatapları hakkında hüküm vermesi sağlıklı değildir. Dolayısıyla verdiği hükümlerde yanılma payı hayli yüksektir.

HAKİKATİ DİLLENDİRMEK VE SAYGI DUYMAK

Unutmamak gerekir ki, Peygamberimiz ve sahabeleri Medine’de her gün diğer din mensuplarıyla muhatap olmakta, onlarla alışveriş yapmakta, sosyal münasebetlerde bulunmakta, sohbet etmekte ve yeri geldiğinde tartışmakta idiler. Bu sayede birbirleri hakkında aracısız ve doğru bilgilere sahip oluyor ve toplumsal huzuru da büyük ölçüde sağlayabiliyorlardı. Böylelikle Peygamber Efendimiz’in gayrimüslimlere gösterdiği güzel ahlak ve hoşgörü açıkça görülüyor. Bu bağlamda hoşgörü kendi hakikatini dillendirmekle beraber diğerlerinin doğrularına da saygı duymak olarak anlaşılmalıdır.

YAZARLAR | 11 Ekim 2021 Kur’ân-ı Kerîm’den Bazı Ahlak İlkeleri I

Şimdi bu örnekten hareketle, son dönemde artan İslamofobik saldırıların arkasında yatan en önemli sebebin İslam ve Müslümanlar hakkındaki yanlış, kötü niyetli ve çarpıtılmış bilgiler olduğunu görüyoruz. Öyle ki, çok daha titiz yapılması beklenen gayri müslim akademik çalışmalarda dahi bu bilgi kirliliğine rastlıyoruz. Aynı şekilde diğer dinler ve mensupları hakkında benzer bir hataya Müslüman âlim, akademisyen ve düşünürler de düşmekten kaçınmalıdırlar.

GÜZEL DİL VE ÜSLUP

Sağlıklı ve faydalı bir diyaloğun gerçekleşmesindeki bir başka şart da tarafların eşit şartlara ve haklara sahip olabilmeleridir. Yani bulundukları ortamda doğrularını rahatça savunabilmeleri ve yanlış bulduklarını da özgürce tenkit edebilmeleri gerekir. Bu minvalde bir eşitlik sağlanmadan diyalogdan beklenen verim alınamaz. Diyaloğa giren kimselerin gayriahlaki ve kibirli bir tavır içinde bulunmamaları da önemlidir. Allah’ın “Onların, Allah’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah’a söverler.”[5] veya “Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır veya korkar.”[6] buyruklarında olduğu gibi, girişilecek diyalog faaliyetlerinde kendi hakikatlerinden vazgeçmeyerek her zaman güzel bir dil ve üslup tercih edilmelidir.

 

[1] Peygamberlerin kafirlere yaklaşımı ve onlara hitabı ile ilgili daha fazlası için, bkz. İnam, Ahmet, Kur’an’ın “Konuşmacı Boyutları”nın Analizi – Tekfir Sorunu: Kim, kimi, hangi yetkiyle tekfir edebilir? (Çevirmen: Ahmet Aslan), Kader Dergisi, Cilt: 18, Sayı: 1, 2020, s. 344-361.

[2] Nisâ suresi, 4:123.

[3] al-Wâhidî, Asbâb an-Nuzûl, Dâr al-Islâh, 1992, s. 182.

[4] Mâide suresi, 5:48.

[5] En’âm suresi, 6:108.

[6] Taha suresi, 20:44.