İnsan Olmak: Büyüklere Hürmet Küçüklere Şefkat Gerektirir
Her insanın anne-babasına, komşusuna, insanlığa, hayvanlara ve tabiata karşı sorumlulukları vardır. Güzel ahlakı kendimize şiar edinip bu sorumluluklarımızın bilincinde olur ona göre davranırsak Allah’ın razı olacağı kullarından oluruz.
- HAYAT
- 10 Mayıs 2023
Ahlak Arapça’da “seciye, tabiat, huy” gibi anlamlara gelen hulk ve huluk kelimesinin çoğuludur. Ahlak insanın iyi veya kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevi nitelikleri, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlar bütününü ifade eder.
İYİ HUY VE FAZİLETLİ DAVRANIŞLAR
Dolayısıyla iyi huylar ve faziletli davranışlar “husnu’l-huluk”, kötü huylar ve fena hareketler ise “sûu’l-huluk” gibi terimlerle karşılanmıştır. Her ne kadar bu ayrım yapılsa da, ahlak, yaratılışa uygun değerler manzumesini, görgü kurallarını ve insanın yaratılışına dair nitelikleri ifade etmektedir. İyi huy ve faziletli davranışlarla, yani güzel ahlak ile, bezenmiş bir insan yaratılışına uygun hareket etmektedir. Nitekim Müslümanların rehberi ve hidayet kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulmaktadır: “Biz gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.”[1]
NEFSİ TEMİZ TUTMAK
Bizi en güzel şekilde yaratan Rabbimiz, ruhlar âleminde vermiş olduğumuz sözü yerine getirmemizi ve onun ispatı olarak hâl ve hareketlerimizi yaratılışımıza uygun bir şekilde şekillendirmemizi istiyor. Şayet Kur’an ve sünnetin bizlere sunmuş olduğu ahlaki değerler doğrultusunda hayatımızı şekillendirmiyorsak, o zaman ahseni takvim (en güzel biçimde yaratılmış) olan insan esfele safilîn (aşağıların aşağısına), yani sefil duruma düşer ve hüsrana uğrayanlardan olur. Dolayısıyla “nefsini temiz tutan kurtuluşa ermiş, onu kirletense hüsrana uğramıştır.”[2]
AHLAKLI OLMAK NE GEREKTİRİR?
Efendimiz (s.a.v.) de “İman açısından en üstün mümin, ahlakı en güzel olandır.”[3] buyurmuştur. Onun içindir ki, bizler ahlakımız ile faziletli olmak, böylece Allah ve Resulü (a.s.) tarafından övülen ahlaki mertebeye ulaşmak durumundayız. Peki yaratılışımıza uygun yaşamak, yani ahlaklı olmak, bir başka deyişle husnu’l-huluk sahibi olmak neyi gerektiriyor?
1- Allah’a iman ve kulluk
Her şeyden önce Allah’a iman edip, ibadette bulunmak, buyruğunu tutup haramlardan sakınmak en güzel ahlaki vazifedir. Çünkü insan sahibini bilmeli, bulmalı ve onun yolunda olmalıdır. Niçin yaratıldığını bilememiş ve sahibini bulamamışsa o insan gerçeğe eremez. Gördüğün bir resim tablosunun ressamını inkâr edemediğin ve güzel sanatını kabul ettiğin gibi, kainatta bu kadar muazzam eserlerin sahibi Allah’ı inkâr etmek, O’na inanmamak hiç olur mu? Onun için ilk ahlak kaidesi Allah’a iman ve ona kulluk etmekle başlar. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”[4]
Dolayısıyla her akıllı kişinin ilk ahlaki ve tabi görevi; yaratıcısına teslim olup onun haram koyduğu şeylerden uzak durup helal, mübah ve caiz olan şeylere yönelmektir.
2- Kuran ahlakı ile ahlaklanmak
Sa’d b. Hişam (r.a.) diyor ki: “Ben, ‘Ey müminlerin annesi, bana Resûlullah’ın (s.a.v.) ahlakını anlat’, dedim. O (Âyşe): ‘Sen, Kur’an okuyorsun değil mi?’ diye sordu. Ben: ‘Evet, okuyorum’, dedim. Bunun üzerine o: ‘İşte Allah Elçisi’nin (s.a.v.) ahlakı Kur’an idi.’, dedi.”[5]
Hiç şüphesiz önderimiz olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ahlakı Kur’an idi. Âdeta o yaşayan Kur’an’dı. Dolayısıyla bir Müslüman olarak onun yolunda yürümek ve onun sünnetlerini yaşamak üzerimize bir görevdir. Özellikle biz Müslümanların rehberi ve hidayet kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünneti de bir müminde bulunması gereken ahlaki nitelikleri açıklamaktadır.
Nitekim Kur’an’da ahlaki bir değer olan sevgi peygambere itaat ile açıklanmakta ve sünnetin ne denli önem arz ettiğini göstermektedir. “(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”[6]
Allah’a imanla kulluk etmek ve onun Resûlü Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yolunda yürümek ilk ve en önemli bir edep ve ahlak kuralıdır. Bunun için de Resulü Ekrem (s.a.v.)’in getirdiği güzel ahlakı ve terbiyeyi nefsimizde yaşamamız ve toplumumuza da aktarmamız gerekmektedir. O, “Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”[7] buyurmaktadır.
Kısacası Kur’an ahlakı ile ahlaklanmak istiyorsak Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünnetine uymamız gerekiyor. Çünkü O (s.a.v.), güler yüzlü olmayı tavsiye etmektedir. O Resul (a.s.), komşu hakkına dikkatimizi çekmektedir. O elçi (a.s.), yetim ve yoksullara yardımcı olanları cennette beraber olacağını söylemektedir. O Peygamber (s.a.v.) her hareketiyle baştan başa güzel ahlaktır. Ve güzel ahlakı yaşatmak ve tatbik etmek için vardır. İşte böyle bir Peygamberi de tanımak, onu örnek almak ve onun yolunda gitmek de güzel ahlakın bir göstergesidir: “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.”[8]
3- Anne ve babamıza itaat etmek
Anne ve babamıza itaat etmek, sözlerinden çıkmamak, iyilikte bulunmak ve hayır dualarını almak güzel ahlak kurallarının başında gelir. Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’de kendisine imandan sonra anne babaya iyilik etmeyi bize emir etmektedir:
“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine ‘of!’ bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.”[9]
Anne-babanın dua ve bedduası Allah tarafından mutlaka tutar ve kabul edilir. Asla geri çevrilmez. Onun için anne-babanın rızası alınmalı, onlar üzülmemelidir. Onlara karşı gelmek, ters cevap vermek şöyle dursun, onlara “of!” bile denilmesini Allah yasaklamıştır. Anne babasına itaat etmeyen, onlara yanlış davranışta bulunan kişi mutlaka kendi evladından da o yaptığının karşılığını görür. Allah anne ve babaya yapılan kötü davranışın intikamını hayatta iken mutlaka aldırır.
4- “Hâlıkı tazîm, mahluka şefkat” etmek
Güzel dinimiz İslam, insanların birbirleriyle görüşüp konuşmalarına, kaynaşmalarına, toplum hâlinde medeni bir şekilde yaşamalarına ve huzurlu bir hayat sürmelerine büyük önem vermiştir. Diyebiliriz ki, İslam ferd ve toplum dinidir. Yaratıcıya ve yaratılmışa karşı edep ve saygıdır. Büyüklerimizin deyimi ile “Hâlıkı tazim, mahluka şefkattir.”, yani Yaratıcıya hürmet, yaratılmışa şefkattir.
Dinine, ırkına, soyuna, nesebine bakmaksızın insana insan olduğu için, daha doğrusu Rabbimizin yarattığı bir varlık olduğu için değer vermemiz gerekmektedir.
“Küçüklere merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen, bizden değildir.”[10]
İNSANA DEĞER VERMEK
İnsana değer vermek büyüklere hürmet, küçüklere de şefkat etmekten geçer. Nasıl olur da bir karıncayı dahi incitmeye gönlü razı gelmeyen bir insan büyüklerine hürmet etmez, küçüklerine şefkat etmez?! Nitekim atalarımız “Bu gün büyüklerini saymayan, yarın saygı bekleyemez. Sen saygılı ol ki, sana da saygılı olunsun.” demişlerdir.
Hülasa Allah’a, Peygamberimiz (s.a.v.)’e, anne-babamıza, komşumuza, insanlığa, hayvanlara ve tabiata karşı sorumluluklarımız vardır. Güzel ahlakı kendimize şiar edinip bu sorumluluklarımızın, bilincinde olur ona göre davranırsak Rabbimizin razı olacağı kullarından oluruz. Tabii ki bu ise ancak ilâhî emir ve yasaklara uymakla gerçekleşir ve biz hem fert hem de toplum huzur buluruz.
[1] Tin suresi, 95:4.
[2] Şems suresi, 91:9-10.
[3] Riyazü’s-sâlihîn 2/330, Erkam Yay.
[4] Zariyat suresi, 51:56.
[5] Müslim, Müsafirin, 139.
[6] Âl-i İmran suresi, 3:31.
[7] Muvatta, Hüsnü’l Halk, 8; Müsned, 2/381.
[8] Ahzab suresi, 33:21.
[9] İsra suresi, 17:23.
[10] Tirmizî, Birr, 15.