Mahremiyet Anlayışını Sarsan Sosyal Medya Paylaşımları

Mahremiyet Anlayışını Sarsan Sosyal Medya Paylaşımları

Sosyal medyada yetişkinler sadece kendileriyle ilgili ev, yemek, tatil fotoğraflarını paylaşmakla kalmıyor çocuklarının doğumdan itibaren fotoğraflarını da an be an paylaşıyorlar. Günlük hayatta konuşulamayan konuların dahi rahatlıkla ifade edildiği bu alan mahremiyet anlayışımızı derinden sarsar nitelikte.

Rahime Toklu Adanur

Mahremiyet kavramı Arapça kökenli olup genel anlamda “kendi sınırlarını korumak” manasına gelmektedir. Aynı kökten gelen “harem” kelimesine baktığımızda‚ herkesin girmesine izin verilmeyen mekâna işaret eder. Bir insanın herkesle paylaşmak istemediği, kendine ve ailesine mahsus özel bilgiler, kişinin kendi bedenindeki özel bölgeler ve kendi evinde girilmesini istemediği özel alanlar da buna dahildir. Mahremiyet kavramı bu denli açık tanımlanıyorken, nasıl oluyor da sosyal medya paylaşımları bu tanımı sarsar nitelikte yapılıyor?

[post-refarans id=”23115″ taraf=”sol”]

MAHREMİYET ALANLARI

Dinimizdeki mahremiyet alanları Allah (c.c.) ve Resûlullah efendimiz (s.a.v.)’in koyduğu kanun ve kurallara göre belirlenmiştir. İnsan fıtratına uygun şekilde belirlenmiş olan bu kurallara göre Müslüman olan bir kişi hem kendi sınırlarını korumakla hem de insani ilişkilerde bu sınırlara riayet etmekle mükelleftir. İslam dinindeki mahremiyet anlayışı bakmaktan konuşmaya, izin almaktan haber vermeye kadar geniş bir alanı Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hayatından örneklerle anlatmaktadır.

“NİMET SORUMLULUK GEREKTİRİR”

Görüldüğü gibi Kur’an ve sünnetteki haram ve helaller hayatımızın her alanını düzenlemektedir ve bu kıyamete kadar böyle gidecektir. Müslüman bir birey bu haram ve helallere hayatının her alanında uymak zorundadır. Allah’u Teâlâ’nın emir ve yasakları günlük hayatta ne kadar mühim ve geçerli ise bu çağın en büyük imtihanı olan internet dünyasında da bir o kadar mühim ve geçerlidir. Şüphesiz teknoloji ve internet, ilmi yönden çağımızın bize sunduğu en büyük nimetlerdendir. Fakat bu nimetler beraberinde yeni sorumluluklar da getiriyor. Bunlardan biri de sosyal medya platformlarındaki sorumluluğumuz.

“PAYLAŞIM VE BEĞENİ HASTALIĞI”

Ne yazık ki Instagram ve Facebook gibi sosyal ağların gelişmesiyle birlikte birçok ahlaki değer ve hassasiyetimiz ayaklar altına alınabiliyor. “Kendini görmek” yerini “kendini göstermeye”, “kendini dinlemek” yerini “başkalarını dinlemeye”, özelini korumak yerini özelini paylaşmaya bırakıyor. Günden güne artan beğeni alma dürtüsü ile insanlar beden, bilgi ve mekân mahremiyetlerini önemsemiyor. Artık bu “paylaşım hastalığı” öyle bir hâle geldi ki, bilhassa gençler aile hayatlarının en özel anlarını, evlerinin en mahrem köşelerini ve kendilerinin en hoş ve güzel fotoğraflarını sosyal medya platformlarında teşhir ettiriyor.

[post-refarans id=”26008″ taraf=”sol”]

MÜSLÜMAN KİMLİĞİNİ SOSYAL MEDYADA KORUMAK

Beğeniler arttıkça paylaşma arzusu artıyor ve nefsimizin daha çok beğenilme dürtüsü uğruna bir kısır döngüye giriyoruz. Maalesef nefsimizin bitmeyen bu isteklerinden dolayı dinimizin olmazsa olmaz tüm mahremiyet sınırlarını ihlal etmiş oluyoruz. Halbuki mahremiyet Allah’u Teâlâ’nın dokunulmaz kıldığı tüm alanları kapsıyor. Yani bizler günlük hayatımızda hâl ve hareketimize, oturuş kalkışımıza, ağzımızdan çıkan her söze nasıl dikkat etmemiz gerekiyorsa bu davranışlarımızı sosyal medya platformlarına da taşımalıyız. Herhangi bir kimlikle değil Müslüman kimliği ile bu platformlarda bulunduğumuzu daima aklımızda bulundurmalıyız. Bu alanda yapılan birçok paylaşıma bakınca insan kendine şu soruyu sormadan edemiyor “Sosyal medyada mahremiyetin ve ahlakın varlığını yok mu sayıyoruz?”

“Hayır” dediğinizi duyar gibiyim. Peki, neden mahremiyet mekânı olarak sayılan evimizi sosyal medya mecralarında sergiliyoruz? Efendimiz (s.a.v.) birçok hadîs-i şerifinde evimizin korunması gereken özel bir alan olduğunu ifade etmiştir. Bunlardan biri şu şekildedir: Efendimiz (s.a.v.) pencereden kendi evine izinsiz bakmış olan bir adama, elindeki tarağı göstererek, “İçeriye baktığını bilseydim şu tarağı gözüne sokardım.” buyurmuştur. (Buhârî)

TESETTÜR SOSYAL MEDYADA DA GEÇERLİDİR!

Bir başka husus Müslüman erkek ve kadınların fıkhi açıdan tesettüre riayet etmiş olsalar da sosyal medya hesaplarında kendi fotoğraflarını paylaşmalarıdır. Tesettür kelimesi “örtünmek, gizlenmek” anlamına gelmektedir. Yani örtünmenin amacı kendini namahrem bakışlardan korumaktır. Sonuç olarak bir kimse tesettüre uygun bir fotoğraf paylaşmış olsa da, yüz güzelliğiyle, bakışı, duruşu ve tarzıyla karşı cinsin gözüne hoş gelebilir. İşte bu durum fitneye yol açar ve tesettürün hikmetlerine ters düşer. Bu durum kadınlar için geçerli olduğu kadar erkekler için de geçerlidir. Çünkü tesettür erkeklere de farzdır.

Nur suresinde şöyle buyurulur: “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir.”

Dinimizde kadının narin ve hassas yaradılışından dolayı kendini koruması gerektiği ile ilgili birçok hadis mevcuttur. Bir misal verecek olursak: Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kadın örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker.” (Tirmizî)

Hadiste geçen “dışarı” kelimesi internet dünyasını da içinde barındırır, çünkü herkesin istediği zaman erişebildiği sosyal medya platformları kesinlikle mahrem alanlar değildir. Unutmayalım ki, sosyal medyada fotoğraf paylaşmak bir tuşla kendini binlerce insana göstermek demektir. Paylaşılan resimleri sadece seçilmiş kişiler görüyor diye düşünebiliriz, fakat bir ekran görüntüsüyle resmimiz saniyeler içinde istemediğimiz kişilerin elinde olabilir.

[post-refarans id=”29368″ taraf=”sol”]

“ALLAH’A KARŞI GELMEKTEN SAKININ”

Bu örnekten de anlaşıldığı gibi fotoğraf paylaşıldığı an, paylaşan kişi fotoğraf üzerindeki kontrolü kaybetmiş oluyor. Resûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki: “Nerede olursanız olun, Allah’a karşı gelmekten sakının (…).” (Tirmizî)

Hadiste de belirtildiği üzere hayatımızın her alanında ve anında olduğu gibi internet ortamında da Allah’a karşı gelmekten sakınmalıyız. Tabii ki internetin nimetlerinden faydalanmalıyız, fakat bunu yaparken günahlarla çevrili bir ortamda olduğumuzu unutmamalı ve bu nimeti ihtiyacımızı giderecek ölçüde vakit israfı yapmadan kullanmalıyız.

Hayatın her alanında olduğu gibi sosyal medya mecralarında da farkındalık oluşturmak her Müslüman’ın görevidir. Günlük hayatımızda belki hiç fark etmeden uyguladığımız mahremiyet kurallarını internet ortamına ve sosyal medya platformlarına da bilinçli bir şekilde taşımalıyız.

Müslüman kimliğimizin bize vermiş olduğu sorumluluklardan biri de iffet ve namusumuzu sosyal medya platformlarında da korumak ve o ortamda attığımız her adımı haya ve utanma duygumuzu kaybetmeden atmaktır. İki önemli değerimiz olan mahremiyet ve tesettürü her alanda ve ortamda korumalıyız aksi takdirde gelecek nesillerde önünü alamayacağımız bir ahlaki değer kaybına sebebiyet vermiş oluruz. İnternet dünyası hak ve batılı, haram ve helali içinde bulunduran bir mecradır.