YAZARLAR
Okulun Kiliseleşmesi
Gatto, “Aptallaştıran Eğitim” adlı eserinde (s.49), günümüz okulunun kiliseleştiği iddiasını dile getirmektedir. Ona göre “Sekülerleşmiş toplumumuzda okul kilisenin yerini almıştır ve tıpkı kilise gibi o da öğretilerinin inanç yerine geçmesini talep etmektedir.” Kilise, dogmalar koyuyor ve bunları kendisinin anladığı gibi herkesin anlaması ve inanması gerektiği görüşünü dayatıyor. Bilgi tekeli oluşturuyor. O ne derse, doğru odur. Kilisenin ortaya koyduğu bilgi ve dogmalar sorgulanmadan kabul edilmesi gerekir. Birey, onları anlama ve onlara inanma konusunda özne konumunda olamıyor. Kilisenin sunduğu bilgi ve dogmalar karşısında insan nesneleştiriliyor. İnsanlar dogmatik düşüncenin mahkûmu kılınıyor. Merak etmenin, analitik düşünmenin, eleştirel sorgulamanın önü tıkanıyor.
Yapılan dinî eğitim, tamamen doktriner niteliktedir. Din en üstün ve mutlak bir değer olarak sunuluyor. Öğrenci bu değeri anlam(landırma)ya gerek olmaksızın almak ve ona teslim olmak zorundadır. Öğrenme süreçleri tam olarak işletilmeksizin, alınmak veya ezberlenmek üzere sunulan dinin anlam(landırılm)adan kısa yoldan kabulü veya reddi gündeme gelebilmektedir. Sonuçta kişinin özgürce seçimini yapması söz konusu değildir. Böyle bir doktriner din eğitiminde din eğitimcisi, öğrencilere hakikat sorularıyla ilgili önceden belirlenmiş hazır cevaplar sunar ve öğrencilerin hakikat iddialarıyla eleştirel bir şekilde ilgilenmelerine imkân tanımaksızın kabullenmelerini bekler.
Özetlersek, Batı’da doktriner din eğitimi modelinin oldukça ciddi olumsuz niteliklerinden söz edilmektedir: Bu modelin “ön yargı içerdiğ”, “üstesinden gelinmesi zor olguları veya soruları hesaba katmaması nedeniyle yüzeysel olduğu”, “çocukların ve gençlerin ihtiyaçlarını karşılayamadığı ve sıkıcı olduğu”, “otoriter bir yaklaşım” benimsediği gibi özelliklerinin olduğu belirtiliyor. Gatto’ya göre Kilisenin din adına yaptığını şimdi okul, sekülerizm adına yapmaktadır.
Böyle bir iman ve eğitim anlayışını İslam’a onaylatmak mümkün değildir. İslam adına eğitim yapan bir okul, öğrenciye “sorgulaman, anlam(landırm)an gerekmez, sana telkin edildiği gibi inan” ve benzeri dayatmalarda bulunamaz. Onu dinin öğretisi karşısında nesneleştiremez; onun özne kalmasını ve özneliğini geliştirmesini öngörür. Kur’an’ın öngördüğü derin tefekkür ve bilgilenme sayesinde özgür iradeyle tercih edilerek oluşturulacak iman, bireyin “özne”liğini ve özgürlüğünü gerektirir. Bilme, düşünme, sorgulama, anlamlandırma gibi insanî yetilerini geliştirdiği kadarıyla kişi, İslam’ın öngördüğü imanı oluşturabilir. Ama, günümüz Müslümanları olarak İslam’ın öngördüğü eğitimi gerçekleştirme durumumuz ciddi ciddi tartışılır.