Uluslararası Uygur Forumu’nda Dayanışma Çağrısı

Tokyo’da düzenlenen Uluslararası Uygur Forumu’nda Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırım ve insan hakları ihlallerine karşı dayanışma ve somut adımlar atılması çağrısında bulunuldu.

Japonya-Uygur Derneği Parlamento Grubu (JUPC), Dünya Uygur Kongresi (WUC), Japonya Uygur Derneği (JUA) ve  Çin’le ilgili Parlamentolararası İttifakı (IPAC) gibi  kurumların işbirliğiyle 30-31 Ekim tarihleri arasında düzenlenen forum Japonya’nın başkenti Tokyo’da tamamlandı. Japonya Parlamentosu’nda düzenlenen Uluslararası Uygur Forumunda siyasilerin, akademisyenlerin, araştırmacı ve Doğu Türkistan dernek yöneticilerinin katılımlarıyla; “Sistemik Bir Rakip Olarak Çin: Avrupa, Çin ve Pandeminin Ötesinde Dünya.”, Japonya’dan Bir Ders: Uygurlar için İttifakları Savunmak ve İnşa Etmek Uzak Doğu’da İnsan Hakları”, “Politik Amaçlar İçin Çin Propaganda Mekanizmasını Açığa Çıkarmak”, “Yasama Yoluyla Uygur Zorunlu Çalıştırmayla Mücadele” başlıklı paneller yapıldı.

“Ulusötesi Baskı Araç Takımı: Çin’in Muhalif Sesleri Önlemek İçin Uzun Kolu”, “Çin’in Yapay Zekâ Hakimiyeti ve Küresel Sivil Özgürlüklere Yönelik Tehdidi”, “Çin’in Uygur Kadın ve Çocuklarına Yönelik Üreme Şiddeti; Uygur Kimliğini ve Aidiyetini Ortadan Kaldırın” gibi başlıkları altında da interaktif diyalog programları sunuldu. Doğu Türkistan’daki soykırım ve insan hakları ihlallerine karşı strateji geliştirilmesi konularının müzakere edildiği forumda Çin’in bilgi manipülasyonu yaptığı belirtildi ve yapay zekâ üzerindeki egemenliğine bilhassa dikkat çekildi.  Forum sonunda bir de deklarasyon yayınladı.

Foruma katılan 80 değerli konuşmacı, 70 parlamenter ve 200’den fazla katılımcıya teşekkür edilen deklarasyonda 25 farklı ülkeden gelen bu katılımcıların foruma çok önemli katkılarda bulunduğu belirtildi. Deklarasyonda forumda; mevcut Uygur soykırımının yanı sıra Hong Kong’daki demokratik sistemlerin erozyona uğraması, Tayvan civarındaki askeri gerilimler ve Çin’in Asya-Pasifik bölgesindeki barış ve güvenliği tehdit etmesi konularında, stratejiler yasal yollar ve hesap verebilirlik üzerine verimli tartışmalar yapılığını vurgulandı.

TOPLAMA KAMPLARI HÂLÂ AKTİF

Deklarasyonda; Uygur soykırımının, dünya çapında hükûmetlerin, parlamentoların ve insan hakları örgütlerinin çabalarına rağmen ne yazık ki devam ettiğine dikkat çekildi. “Çin hükûmetinin son zamanlarda toplama kamplarının kapatıldığı yönündeki iddialarına rağmen milyonlarca Uygur’un hâlâ keyfi olarak gözaltında tutulmasıyla durum daha da kötüleşiyor.” denen deklarasyonda dayanışma oluşturulması tavsiyesinde bulunuldu. “Uygurlar, Tibetliler, Güney Moğollar, Tayvan ve Hong Kong gibi Çin Halk Cumhuriyeti’nin yönetimi veya tehdidi altında olan topluluklar ve milletler, birbirleriyle işbirliği yapmalı ve ilişkileri güçlendirmelidir.” denen deklarasyonda ortak zorluklarla yüzleşmek için ortak zemin arayan herkesle dayanışma çağrısında bulunuldu.

“EVRENSEL KABUL GÖREN TANIM OLUŞTURULMALI”

Çin tarafından oluşturulan ve “aktif susmayı” da getiren ulus ötesi baskı ile mücadele için akademisyenlerin evrensel olarak kabul gören bir tanımın oluşturulması için çalışması gerektiğine dikkat çekildi. Japonya’nın Uygur soykırımına ilişkin kendi belgeleme çalışmalarına başlaması ve Uygur soykırımı’nın Japonya’nın Çin ile ekonomik ticaretinde önemli bir faktör olması gerektiği ifade edildi. “Japonya, Çin’in uluslararası kurallara dayalı hukuku baltalama çabalarına karşılık uluslararası insan hakları sistemini güçlendirmelidir.” dendi.

Deklarasyonda özetle şunlar ifade edildi: “Uygurları desteklemek üzere; bireysel mağdurların hikâyelerinin vurgulanması gerekmektedir. Avrupa Birliği (AB) içerisinde, insan hakları konusunda AB-Çin üst düzey diyaloguna yaklaşım konusunda üye devletler ortak bir paydada daha fazla birleşmelidir. Başta merkezi hükûmet olmak üzere Çinli hükûmet yetkililerine, Uygur soykırımına karıştıkları için yaptırım uygulanmalı ve sorumlu tutulmalıdır. Çin’in Uygur soykırımını baltalamak için kasıtlı olarak yanlış bilgileri nasıl yayıldığı konusunda daha fazla araştırma yapılmalıdır. Kasıtlı olarak tahrif edilmiş bilgi, kilit kararları daha fazla etkilemek için iç politikaları hedeflemektedir. Hükûmetler Uygur kültürünü ve mirasını koruma konusunda; UNICEF ve UNESCO ile birlikte çalışmalıdır. Kadınlar, çatışma ve soykırım dönemlerinde genellikle ilk hedeflerden biridir. Hükûmetler kadın haklarını korumak için gerekli tüm araçları kullanmalı ve Uygur ve Türk kadınlarına yönelik şiddeti araştırmalıdır. Demokratik devletler, ruh sağlığı kaynaklarını Uygurların kullanımına sunmalıdır.”

İNSAN HAKLARI İHLALLERİ NORMALLEŞİYOR

Demokratik ülkelere standart belirleme çağırısı yapılan deklarasyonda bu ülkelerin “Çin ile olan ilişkilerini yeniden değerlendirmeleri gerekmektedir.” dendi. Ülkede kötüleşen insan hakları ihlalleri durumunun normalleşmesinin altı çizildi. “Batılı olmayan ülkeler Uygur insan haklarının savunucusu olmalıdır.” denerek dünya devletlerine çağrıda bulunuldu.

UYGURLARIN ZORLA ÇALIŞTIRILMASI

Uygurların zorla çalıştırılması konusunda ise;  “Şirketlerin zorla çalıştırma yapmadıklarını kanıtlamaları gerekmektedir. Zorla çalıştırmaya ilişkin mevcut ve gelecekteki mevzuatın titizlikle uygulanması gerekmektedir.” ifadeleri kullanıldı.

“TİCARET YAPARAK REJİMİ ÖDÜLLENDİRMEYİN”

Çin’den ekonomik olarak ayrılınmasını deklarasyonda dikkat çekilen bir başka husus oldu. “Hükûmetler rejimi ticari anlaşmalarla ödüllendirmemelidir.” denen deklarasyonda Uygur soykırımını durdurmak için hiçbir şey yapılmaması durumunda yasal risklerin artarak Çin’i “yatırım yapılamaz” bir hale geleceğine işaret edildi. Bilhassa Uygurların zorla çalıştırıldığı alanlarda ülkelerin tedarik zincirlerini çeşitlendirmeleri gerektiği belirtilen deklarasyonda, düzenlemeler ve yaptırımların Uygurları zorla çalıştıran şirketler için ciddi bir mali risk oluşturması talep edildi.(ik)