Allah’tan Ümit Kesilmez

Allah’tan Ümit Kesilmez

Müminler yaşantılarında Allah’tan korkmakta oldukları kadar ümit kesmemekle de yükümlüdürler. Zira Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerin kafirler ve nankörler olduğu birçok ayette geçmektedir.

Dr. Ahmet İnam

Yaklaşık otuz yıldır “Umutsuzluğa kapılanlar, lügatte İblis kelimesine baksınlar!” sözü aynı zamanda mottom olmuştur. Bu söz umutsuzluğa karşı – her zaman başaramamış olsam bile – bana yardımcı olmuş, beni uyarmıştır.

ŞEYTAN İLE İBLİS AYNI MIDIR?

Allah, kelamında insanın baş düşmanı olan şeytanı farklı isim ve sıfatlarla tanıtır ve uyarır. Bunların başında şeytan ve iblis isimleri gelmektedir. İblis ismi Âdem ve Havva’nın cennetten kovulması, dünyaya gönderilmesi kıssasında geçer. Her ikisinin şeytan ile cennetten kovulması ile başlayan insanlık tarihinden itibaren artık iblis ismi değil, şeytan ismi zikredilir.

İblis kelimesinin kökeni hakkında farklı görüşler mevcut olsa da kelime manası ve kök benzerliğine bakıldığında iblis isminin kökeninin eblese olma ihtimali yüksektir. Farklı filologların yorumlarına göre Arapça olmayan bu kelime “umudu, ümidi kaybetmek, umutsuz olmak” manasını taşır. Allah, farklı ayetlerde bu kelimeden oluşan manada “mublis, yublis veya mublisun” şeklinde ümitsizliğe vurgu yapmaktadır ve zikretmektedir. Mesela Rum suresi 30’uncu ayette Allah şöyle buyurmaktadır: “Kıyametin kopacağı günde, suçlular hayal kırıklığı içinde ümitsizliğe (yublisu) düşeceklerdir.

KÜFRÜN MİSALİ İBLİS

İblis kibri ve hasedi ile yaptığı nankörlük ve itaatsizliğinden dolayı tövbe etmemiş; aksine bu kötü hasletlerine daha da sarılarak, Allah’tan ümidini de kesmiştir. O kadar ki, Allah’ı dahi “Beni saptırdın.” şeklinde suçlamıştır. Sanki Allah, şeytanın cennetteki o hâlini anlatırcasına onu “İblis” yani “ümidini kesmiş” olarak takdim etmektedir. İblis; yani şeytan sadece kibriyle ve hasediyle değil bu ümitsizlik hâliyle de küfrün misali olmuştur. Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerin kafirler ve nankörler olduğunu birçok ayette okumak mümkündür. Hz. Yakup (a.s.)’ın oğullarına dediği gibi: “Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”[1]

[post-refarans id=”30556″ taraf=”sol”]

UMUDUN ÖRNEĞİ

Günümüzde ve geçmiş yıllarda özellikle İslam coğrafyasına karşı yapılan zulümler Müslümanları ümitsizliğe sürüklememelidir. Ümitsizliğe kapılanların çoğunluğu zulme uğramış olanlar değil, o zulme buğz ederek şahit olanlardır. Mesela Filistinli mazlumlar bunca zulme rağmen Allah’a olan bağlılıklarını göstererek nice Müslümanlara ve hatta gayrimüslimlere dahi ilham kaynağı olmuşlardır. Öyleyse zulme şahit olup şeytanın vesvesesine kanmayarak “bir şey” yapamamaktan kaynaklanan ümitsizliğe kapılmamak gerekir.

ŞEYTANIN OYUNU

“Bir şey” yapamadığımızı bize telkin eden aslında yine şeytandır. “Bir şey” yapamamak gibi bir durum yoktur; bugünü değiştiremiyorsak geleceği değiştirmektir görevimiz. Bugünün zulümlerine karşı – ki zulüm kimden gelirse gelsin, mazlum hangi dinden ve dilden olursa olsun – elimizle karşılık veremiyorsak, kalp ve dil ile kınamaktan ve maddi destek vermekten sonra yapabileceğimiz en önemli husus, geleceği daha adil ve daha merhametli inşa etmektir. Başta ailemiz ile başlayıp, akraba, komşu, iş arkadaşları ve münasebetimiz olan tüm insanlara mümince davranıp, onları da yaşam tarzımıza özendirmek olmalıdır.

DUA KURTULUŞTUR!

Bugünün mazlumları için dua etmekten, özellikle müminin bu dünyada Allah’a en yakın olduğu secde anında dua etmekten asla vazgeçmemek gerekir. “Dua ediyoruz da ne değişiyor?” düşüncesi yine bir vesvesedir. Dua etmek ile tek olan Rabbine yönelerek, “Ancak ona ibadet etmek ve ancak ondan yardım” dilemek dahi bir kurtuluştur. Duaları kabul eden Allah’tır ve bundan şüphemiz olmamalıdır. Mesele duanın kabulünde hayatımızda gerçekleşen değişiklikleri duamız ile ilişkilendirebilmektir. Hayatımız bir film değildir. Bir film sahnesinden diğerine geçerek duaların kabulünü beklemek saçmalıktır ve böyle bir algı insanı yine ümitsizliğe sürükler. Yani “Rabbim, zulme son ver, zalimlerin planlarını bertaraf et.” diye duamız kabul olduğunda zalimin bundan sonra yapacağı zulmün kendisini bitirecek hamle olduğunu düşünebilmek önemlidir ve bu “hayırda şer, şerde hayır vardır” düsturuna tam bir iman ve bağlılık içinde olur.

ÜMİTSİZLER DUA ETMEZ

Ancak ümitsizler dua etmekten vazgeçerler, Allah’tan rahmet dilemeyi dahi bırakırlar. “De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Allah, En’am suresinin 43’üncü ayetinde şeytanın kafirlere yapmakta olduklarını (nankörlüklerini) zikrederek hemen ardından gelen 44’üncü ayette, Allah’ın nimetlerine karşı şımarıklık yapmalarından dolayı kendilerine gelen azap üzerine bir anda nasıl ümitlerini kaybettiklerinden bahseder. Yani şeytana uyanın, onun süslemelerine kapılanın akıbeti “iblisin’”akıbetine dönüşür.

Velhasıl İblis olmaktan; yani umutsuzluğa düşmekten Allah’a sığınalım!

ŞEYTAN İSMİNİN ANLAMI

Şeytan isminin kökeni hakkında da farklı yorumlar bulunmaktadır. Bir görüşe göre bu kelime “ş-t-n” kökünden türemiştir ve “kişiyi niyet ve gayesinden alıkoymak için hapsetmek” demektir. Ünlü filolog Sibeveyh’e (ö. 796-7) göre “şatana” ve “şatâna” nın anlamı “hakikatten ve rahmetten uzaklaşmak” demektir. Şeytan kelimesinin köken olarak İbranice “satân” dan kaynaklandığını savunanların sayısı da az değildir ve bu ifade genelde “düşman” olarak tercüme edilir. Yine bir başka iddiaya göre “şayt” kelimesinden gelen Şeytan “yakmak” anlamını taşır. Yani hangi yaklaşımı kabul edersek edelim, tüm anlamlar şeytanın kendisini, vasfını ve düşmanlığını göstermektedir. Tüm sav ve anlamları dikkate alırsak; şeytan, insanları yaratılış gayesi olan halife olmaktan alıkoyar ve onu nefsine, dünyevi zevk ve gayeleri ile hapseder. İnsanları hem hakikatten uzaklaştırır hem de yukarıda değindiğimiz gibi Allah’ın rahmetinden de beri kılar. Şeytan insanın baş düşmanıdır ve derdi insanların cehennemde yanmalarını sağlamaktır.

ŞEYTAN MÜMİNİ DOĞRU YOLDAN SAPTIRAMAZ

Şeytan insanları ne kadar saptırmaya çalışırsa çalışsın mümin şahsiyeti doğru yoldan ayıramaz. Mümine vesvese verebilir belki, hata işlemesine sebebiyet verebilir; fakat mümin o kişidir ki, hatasını anladıktan sonra tövbe eder ve doğru yolda ilerlemeye gayret eder. Ümitsizliğe kapıldığında bu hâlin şeytan tarafından bir vesvese olduğunu hemen hatırlar.

ÜMİTSİZLİĞE KARŞI FİDAN NASİHATİ

Ümitsizliğe karşı “âlemlere rahmet olarak gönderilen” Peygamber Efendimiz’in fidan nasihatini de unutmayalım. Ümitsizliğe karşı bu misalden daha güçlü ve anlamlı bir örnek pek yoktur:

Yarın kıyametin kopacağını bilseniz dahi elinizdeki fidanı dikin![2]

Yani bu fidan, sadece bir ağaç fidanı değildir. Bu fidan, kendisine güzel ahlak verdiğin çocuğun, hayırda bulunduğun komşun, yardım ettiğin iş arkadaşın, savunduğun mazlum, ilim öğrettiğin öğrencin, ümit verdiğin insan da olabilir.

Fidanı dikmeyelim diye uğraşan şeytana karşı ‘Euzubillah!

 

[1] Yusuf suresi, 12:87.

[2] Buhari, Edebül Müfred.