Hayat

Karabaş Tecvidi’nin Başına Gelenler ve “Tûl, Tavassut, Kasr, Tûl ile İşmâm, Bir de Revm”

Ben şahsen, 530 sene önce yazılan Karabaş Tecvidi’nde ilk olarak “Kaçan” kelimesinin manasını aramaya çabaladım. Sonra da işmâm kelimesinin Arapça manasını Türkçede arama gayretine girdim.
İlhan Bilgü
25 Mart 2024

Siz “Karabaş Tevcidi” diye bir tecvid duydunuz mu bilmiyorum. Lakin ben daha çocukluğumdan beri bu tecvide aşinayım. Daha Kur’ân-ı Kerîm’i yeni öğrenmeye başladığımız tıfıllık dönemlerinde hiç Osmanlıca okuma yazma bilmeden okuduğum bu kitapta beni en fazla zorlayan ve yoran kelimenin “Kaçan” kelimesi olduğunu itiraf edeyim. Bu kelimeyi gerçekten de kaçmaktan ism–i fâil olan “kaçan” manasında anladığım için gariban Kur’an hocamı iyice yorduğumu hatırlıyorum. Meğerse bu kelime bizim o yörelerde kullanılan “haçan” kelimesiymiş de haberim yokmuş. Sonra “Ne vakit’, ne zaman ki, … olduğunda” manalarına geldiğini öğrendiysek de olan benim gariban Kur’ân hocama oldu. “Kaçan harf-i med olsa, sebeb-i med olmasa, ol zaman medd-i tabiî olur.” cümlesinde ben harf-i med’in kaçtığını sanıyordum. Meğerse o kaçmaz, orada dururmuş.

İş bununla da kalmadı tabiî. Merhum Kur’ân hocam benim elimden kurtulamadı. Bundan neredeyse 500 seneden önce vefat eden merhum Abdurrahman Karabaşî hoca taaa o dönemde yazdığı kitabıyla sanki benim elime bir çocuk oyuncağı vermişti de, Kur’ân hocamın başına musallat olmuştum.

KARABAŞ TECVİDİ 530 SENE ÖNCE YAZILMIŞ

Abdurrahman Karabaşî hoca 530 sene evvel bize Medd-i Ârız denilen tecvid kuralını anlatırken, önce o zamanın Türkçesiyle öğretmiş, sonra da zaman zaman aynı ifadeyi bir de Arapça yazarak pekiştirmek istemiş. Bizimkisi tıfıllık ya, ne Arapça biliyoruz, ne eski Osmanlıca. Anlamadığımız için de hocamızın başının etini yiyoruz.

Yeri gelmişken söyleyeyim. Bu Abdurrahman Karabaşî efendinin, taa 530 sene önce yazdığı o kitap, tıfıllığı sebebiyle zırr cahil olduğu kadar, çocuksu merakıyla sormak istediğini farklı şeylerle soran bizim gibi veletlerin bile anlayacağı bir tecvid kitabı olmuş. Bakmayın siz “Karabaş tecvidi mi? Ne işe yarar o?” diyen akl-ı evvellere.

VE EĞER MAZMUM OLSA 7 VECİH CÂİZDİR

Karabaşî hoca Medd-i Ârız’ı anlatırken, “Medd-i ârızın meddi caizdir, muhtelefun fih olduğu için” demiş ya, bizim tıfıl beynimiz bunu anlamakta zorlandığı gibi, “Kaçan harf-i medden sonra sebeb-i med sükûnu ârız vaki olsa” dedikten sonra işi o durulacak olan yerdeki son harfin harekesinin ötre olmasına getirir: “Ve eğer mazmum (zammeli / ötreli) olsa 7 vecih câizdir: “Tûl, Tavassut, Kasr, Tûl ile İşmâm, Bir de Revm” diye de eklemez mi?

Gel çık işin içinden, bunlar da ne ki? Bereket versin Karabaşî hoca bunların hepsini bize bir bir anlatır. Meselâ “İşmâm neye dirler” diye sorar ve “sukûndan sonra dudakları yummaya derler” şeklinde cevap verir. Tarifini de şöyle yapar: “El İşmâmu, inzimâmu’ş şefeteyni ba’de’s sukûni.”

Bunun içinden ancak taa İsmail Karaçam, Mehmet Ali Sarı ve Mustafa Göl gibi hocalardan yarım buçuk da Kur’an dersleri almaya başladığımda çıkabildim. Meğerse bizim Karabaşî hoca, “Arapçada böye denilir” demek istiyormuş da, bizim haberimiz yokmuş. Fakat itiraf edeyim, bir Arap arkadaşa “El İşmâmu, inzimâmu’ş şefeteyni ba’de’s sukûni.” şeklinde cevap vererek de hava atmışlığımız vardır.

Şimdi, bu Karabaş Tecvidi’ni okuyanlar bana diyebilir ki, yahu Karabaş hoca işmamdan önce de, “Ravm neye dirler” dedikten sonra “gizli avaz ile hareke talep etmeye derler” demiş ve akabinde yine Arapça olarak “Er Ravmu, talebu’l haraketi bi savtin hafiyyi” demişti zaten diyebilirler.

HOCAMIZ ARAPÇA OLDUĞUNU SÖYLEMEYİ UNUTUNCA

Bunun cevabı da şudur. Benim o Kur’ân-ı Kerîm hocam orayı okuturken “Ha burası Arapçadır haa, ona göre” diye anlattıydı da, işte bu işmamın Arapça tarifini anlatmadan geçtiydi.
Tabiî, biz hocamızın her öğrettiğinde bir hikmet arardık ki, unuttuğunda da hikmet aradığımız için, neredeyse 50 seneyi geçmiş halâ o hikmet arayışımızın etkisindeyiz. Bakın hâlâ unutamamışım o dersleri. Ne güzel değil mi? Rabbim hocama tekrar rahmet eylesin.

AĞZIMDA 32 DİŞ ARADIM AMA BULAMADIM

Bu arada unutmayayım. Karabaşî hoca, tecvidine insanların çoğunda otuz iki diş olduğunun tarifleri ile başlar ve harflerin bu dişlerin neresinden çıktığını anlatma çabasına girer.
Dedik ya, serde tıfıllık var, ağzımda ne 32 diş bulabildim, ne de dişlerimin arasında harf. Fakat dişlerimin arasındaki harfleri saklandıkları yerlerden çıkarmayı da başarabildim. Bunda Karabaşî hocanın etkisini reddedemem.

Size tavsiyem, bu Karabaş Tecvidi’ni mutlaka okuyun. Gerekirse bir bilen kimse ile birlikte okuyun, ama, orijinalinden okuyun derim.

Reklam (İç Sayfa)

en çok okunanlar

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş