Hayat

Allah’ın Sevdiği Kullardan Olmak

Ömrümüzden tüm ihtişamı ve güzelliği ile bir ramazan daha geçti. Bir nebze de olsa dünyanın hengâmesinden uzaklaşarak, Allah’a yakın olmanın tadına varmak, dünyada iken cennet nimetinden numunelik bir ikramdı bizlere.
Sultan Ergün
09 Nisan 2024
@shutterstock

Esasen insan her zaman Rabbi’nin yakınlığını ve sevgisini arzular. Ezelden ebede giden yolculuğunda insanı diri tutan bu duygulardır, Allah’a yakın olmak ve onun tarafından sevildiğini bilmek ve hissetmek.

ALLAH KULUNU SEVİYOR

Allah kullarını severek ve özenerek yarattı. Sevdiği için insana sorumluluk yükleyerek “yeryüzündeki halifem” dedi. Sevdiği için, insanı iradesinde serbest bıraktı. Sevdiği için, dünya gibi koskocaman imtihan salonunda insanın başarı ile çıkmasına yardımcı olacak peygamberler gönderdi ve onları kelamı ile destekledi. Son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ve son ilahî kelam Kur’ân-ı Kerîm’dir.  İnsanın ebedî mutluluğunun biletidir, Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz’in sünneti.

Kur’ân-ı Kerîm’i açtığımızda daha ilk kelimede Allah’ın bize olan sevgisini hissedebiliriz. O ilk kelime besmeledir. Rahman ve Rahim sıfatları ile muhatap oluruz önce.

Allah rahmandır: İnsan-hayvan, mümin-kâfir farkı gözetmeksizin her canlının her türlü rızkını verir ve onları koruyup gözetir. Allah rahimdir: İradesini doğru kullanan kullarına iman, ibadet ve hidayet saadetini kazandırır ve onları ebedî cennete hazırlar.

Allah kullarını seviyor ve ebedî ikametgâhımızın cennet olmasını  istiyor.  Öyleyse müminler olarak bütün yapıp etmelerimiz, bütün çabamız Allah’ın sevgisini kazanmak ve bu sevgiyi kaybetmemek üzere olmalıdır.

ALLAH’IN SEVDİĞİ KULLARININ ÖZELLİKLERİ

  • İman Etmek: Allah mümin kullarını sever. (Bakara suresi, 2:257)

Allah’ın sevdiği kullar olmanın ilk adımı, iman etmek ve imanının gereğini yerine getirmektir. İman bir iddiadır ve her iddia gibi ispat ister. İmanın ispatı ise salih amellerdir. Allah’ın sevdiği kul olmak, Onun sevdiği hâl üzerine olmanın ifadesidir salih ameller. Allah’ın sevgisini kaybetmemek için titiz davranmaktır bir manada. Bu titizliğin adı takvadır.

Hz. Ömer (r.a.) takvanın ne olduğunu Übey bin Kâ’b (r.a.)’a sormuştu. Hz. Übey soruya bir temsil ile cevap vereceğini biliyordu:

  • Sen hiç dikenli bir arazide yürüdün mü ya Ömer?
  • Evet, yürüdüm.
  • Ne yapmıştın?

–Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için azami dikkat ve gayret sarf ettim.

–İşte takva budur.

  • İyilik eden ve işini en güzel yapan, ihsan sahibi kullarını sever. (Bakara suresi, 2:195)

Tüm işlerimiz iyilik temelli olmalıdır. Allah Teâlâ’nın rızası doğrultusunda hareket etmeli, onun bizi her daim gördüğünün bilincinde olarak, onu görüyormuş gibi iyilik yapmalıyız. Her durumda iyi olma hâlidir, ihsan sahibi olmak. Karşılık beklemeden pazarlıksız iyilik etmek, sadece Allah rızasını umarak iyilik yapmak ihsan sahibi kulların özelliğidir. Atalarımız ne kadar güzel ifade etmişler: “İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlik bilir.”

  • Allah temizlenenleri ve çokça tevbe eden (tevbekâr) kullarını sever. (Bakara suresi, 2:222)

İnsan melek değildir, bize sürekli kötülüğü emreden bir nefsimiz var. Bu sebeple bilerek veya bilmeyerek hata, küfür, isyan vs. sâdır olabilir insandan. Böylesi bir durumda mümin bir kulun yapacağı ilk önce günahının farkına varıp pişman olarak tevbe etmesidir. Tabiri caizse Allah’tan özür dilemektir. Tevbe ile kul tüm günah kirinden temizlenir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Mümin günah işlediğinde, kalbinde siyah bir leke olur. Tövbe eder, günahı terk eder ve istiğfar ederse, bu siyahlıktan kurtulur, günah artarsa siyahlık da artar… .” (İbn Mâce, Zühd 29 ) buyurmaktadır. Böylelikle kul samimi bir şekilde tevbe edip, temizlenerek Allah’ın sevdiği kulları arasına dahil olur.

  • Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e tabi olan kullarını sever. (Âl-i İmrân, 3:31)

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e  tabi olmak, yani ona uymak, onun gittiği yolda yürümektir. Onun yolu, Kur’ân-ı Kerim’in gösterdiği yoldur. Onu ahlakı Kur’an ahlakıdır. O tüm insanlık için bir rahmettir, sevginin kaynağıdır.

Sultan II. Mahmud’un hanımı ve Sultan Abdülmecid’in annesi olan Bezm-i Âlem Valide Sultan’ın kullandığı mühründe kazınmış ibare de şu şiir geçmektedir: “Muhabbet ede ede Muhammed oldu hasıl, Muhammedsiz muhabbetten ne ola hasıl.”

Allah’ın en sevdiği kulu şüphesiz Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v)’dir. Öyleyse her mümin Peygamber Efendimiz’e benzeme gayreti içerisinde olmalıdır. Hayatının her alanına mümkün mertebe Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sünnetini dahil etmelidir.

  • Allah bollukta da darlıkta da Allah  yolunda harcayan, öfkelerini yutan ve insanların kusurlarını affeden kullarını sever.  (Âl-i İmrân, 3:134)

Allah’ın sevdiği kullardan olabilmek için, yine Allah’ın verdiği nimetlerden, cömertce Allah yolunda harcayabilmeliyiz. Esasen insanın sürekli iyilik hâlinde olarak öfkesini yutmayı öğrenebileceği bu ayetten anlaşılmaktadır. İnsan genelde mutsuz olduğunda, bir ihtiyaçı giderilmediğinde, kendini değersiz hissettiğinde, biriken ve bastırlmış duygularını dile getiremediğinde öfkelenir. Öfkenin panzehiri olarak yüce Allah bollukta ve darlıkta Allah yolunda maddi ve manevi harcama yapmamızı öğütlemektedir. Öfkesine hâkim olamayan kişi mutlaka sadakayı arttırmalıdır. Akabinde bol tevbe istiğfar etmelidir. Allah yolunda harcamanın tadına varan insan öfke kontrolünü de sağlayabilir. Çünkü bu şekilde davranarak içinde kopan fırtınayı dindirmiş, cennete giden yolda bir adım daha atmıştır. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav): “Cömertlik, dalları dünyaya uzanan cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Kim onun dallarından birine tutunursa, bu onu cennete götürür. Cimrilikse, dalları dünyaya uzanmış cehennem ağaçlarından bir ağaçtır. Kim de, onun dallarından birine tutunursa, bu (da) onu ateşe (cehenneme) götürür!..” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, VII, 435) buyurarak, cömertleri müjdelerken, cimrileri de ikaz etmiştir. Cömertliğin yanı sıra insanların kusurunu ve hatasını affetmek de öfkenin gitmesine vesiledir. Birini ne kadar affedeceğim ? diye soran olursa cevabımız: “Allah’ın seni ne kadar affetmesini istiyorsan o kadar affedeceksin.” olacaktır.

ALLAH KULUNU SEVERSE

Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in hadislerinde de Allah’ın sevdiği kulların birçok özelliğini belirtirmiştir. Buna göre Allah ısrarla dua edenleri,  yumuşak ve güler yüzlü kimseleri, dilini muhafaza edenleri, yemesinde içmesinde ölçülü olanları, yetim ve yoksullara sahip çıkanları sever.

Allah bir kulunu severse, onu tüm dertlerden, darlıktan ve sıkıntılardan kurtarır. Ona yardım eder asla yanlız kalmaz. Hayırlı işlerde muvaffak kılar. “İman edip yararlı işler yapanlara Rahman olan Allah (gönüllerde) sevgi uyandırır.” (Meryem suresi, 19:96) ayeti mucibince insanlara sevdirir.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) buyuruyor ki:

Allah Teâlâ bir kulu sevdiği zaman Cebrail’e:

“Ben filanı seviyorum onu sen de sev!” diye emreder.

Cebrail onu sever ve sonra gök halkına:

“Allah filanı seviyor, onu siz de seviniz.” diye seslenir.

Gök halkı da o kimseyi sever, sonra yeryüzündekilerin kalbinde o kimseye karşı bir sevgi uyanır.

Allah Teâlâ bir kula buğz ettiği zaman, Cebrail’e: “Ben, filanı sevmiyorum, onu sen de sevme!” diye emreder. Cebrail de onu sevmez. Sonra Cebrail gök halkına: “Allah filan kişiyi sevmiyor, onu siz de sevmeyin.” der. Göktekiler de o kimseyi sevmezler.

Sonra da yeryüzündekilerde o kimseye karşı bir kin ve nefret uyanır. (Müslim, Birr, 157)

Son nefesimize kadar seven ve sevilen olmanız dileği ile hayırlı bayramlar diliyorum.

Reklam (İç Sayfa)

Pin It on Pinterest

Paylaş