Hayat

Ramazanlarımız ve Bayramlarımız Niçin Bazen Aynı Gün Değil?

Peygamber Efendimiz, ramazan ayına nasıl başlanacağını ve bayramın ne zaman yapılacağını bize bildirmiştir. Günümüz Müslümanları bunu bugünkü anlayışımıza göre nasıl uygulanabileceğinde ittifak edemediği için farklı günlerde ramazan ve bayrama başlamaktadır.
İlhan Bilgü
09 Nisan 2024
@shutterstock

Ramazan ayı başlayınca Müslümanlar arasında neredeyse hemen hemen her sene ramazan ayının ilk günü ve Ramazan Bayramı’nın hangi gün olacağı tartışmaları başlar. Bu tartışmaların bitmeyeceğini söylemek de mümkündür. Haberleşmenin saniyeleri aldığı günümüzde tartışma, hilâl nedir, ramazan ayının başlangıcının ve bitişi nasıl tespit edilir gibi en temel ilkeleri dahi bilmediği hâlde tüm Müslümanlara ramazan ve bayram ilan ettirme gayretinde olanların tekeline geçmiş durumdadır.

Ama hak vermek lazım. “Nasıl oluyor da diğer dinlere mensup kişiler hep aynı gün bayram yapıyor da sadece Müslümanlar aynı gün ramazana başlayıp aynı gün bayram yapamıyorlar.” sorusu da önemli ve çözüme kavuşturulması gereken bir sorudur.

Asılını sorarsanız diğer dinlerde de bu ihtilaflar söz konusudur da Müslümanlar kadar keskin tartışmalar yapılmadığı için sorun yokmuş gibi gözükür.

PEYGAMBERİMİZ RAMAZANA NASIL BAŞLAMIŞ, BAYRAMI NASIL İLAN ETMİŞTİR?

İslam dünyasında oluşan ihtilafın temelinde, İslam dininin merkezi bir otoritesinin bulunmaması olduğunu söylemek de yanlış olmaz.

Fakaat… Bu merkezi otorite olmayışı sorunu, Müslümanların ramazan ve bayram günlerinin ayrı ayrı günlerde yapılmasını haklı kılmamaktadır.

Öyleyse şimdi önce ramazan ayı ve bayram nasıl ilan edilir onu görelim.

Malumunuzdur ki, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) “Ay 29 gündür. Hilâli görmedikçe oruç tutmayın, yine hilâli görmedikçe orucu bırakmayın. Eğer hava bulutlu ise oruç için ayı sayı ile belirleyin.” buyruğu ramazan ve bayram ilanımızın esas alındığı şer’î bir emirdir.

Yani bu buruğun hilafına, bu buyruğun aksine bir şekilde ramazan ve bayram ilan edilemez. Ne yazık ki, bu hadis-i şerif, ramazan’n ve bayramın farklı günlerde ilan edilmesinin de temelini oluşturmaktadır. Bu durumda, hadiste, yani Peygamber Efendimiz’in emrinde (hâşâ) bir yanlışlık mı var diye de sorabiliriz. Sorduğumuzda aldığımız cevap, “Hayır, ramazanın ve bayramın ilan edilmesindeki en doğru ilke budur.” şeklinde olacaktır. Yani buradaki sorun, Peygamber Efendimiz’in emirlerinin kendisi değil, bu emirlerin bugünkü anlayışımıza göre nasıl uygulanabileceğinde ittifak edememektedir.

AY, HER AY AYNI YER VE AYNI GÜN İLE AYNI SAATTE DOĞMAMAKTADIR

O hâlde sorun tam olarak nedir?

Sorun, Arapça kamer denilen ayın hareketlerine göre belirlediğimiz hicrî ayların 29 veya 30 gün olarak yorumlanmasındaki ihtilaflardan kaynaklandığı gibi, ayın her ay aynı yer ve aynı zamanda doğmamış olmasındadır. Buna İhtilâf-ı Metâli yani, ayın (kamer) doğduğunda her yerde her zaman farklı zamanlarda görünmesidir. Gerçekte ay doğduğu hâlde onu bizim gözümüzün görmesi için üzerinden bir süre geçmesi gerektiği bir tarafa, gözümüzle görebileceğimiz yer ve zamanlarda da farklılık vardır.

Bazı mezhepler, bu durumda herhangi bir yerde hilâl görüldüğünde ramazan ayı veya bayramın her yerde başlayacağı görüşündedir. Hilâl, yeni doğmuş olan ayın (kamer) insan gözüyle görüldüğü ilk şeklidir.

Bazı mezhepler buna karşı çıkarak, İhtilâf-ı Metâli’yi kabul etmezler. Buna göre, her belde kendi hilâlini kendisi görecek ve ona göre ramazan ayına başlayacak veya ona göre bayram edecektir. Bu görüşü kabul eden Müslümanlar, her ramazan ayı başında veya sonunda kendi hilallerini gözleyerek veya en azından hesap ederek, farklı bir günde ramazan ayına başlamayı ve farklı bir günde bayram yapmayı tercih etmektedir.

Bir başka önemli konu da, dünyanın doğusunda gündüz iken batısında gece olması sebebiyle gün farkının oluşabilme ihtimalidir. Bu fark dolayısıyla, dünyanın doğusunda yaşayanlarla batısında yaşayanlar için ayın görülmüş olması ancak farklı günlere tekabül etmektedir. Zira kamer her bir 29.5 günde yeniden doğar. Aradaki bu yarım gün dahi, doğu ile batı arasında fark oluşmasına yol açmaktadır.

2016 İSTANBUL HİCRİ TAKVİM KONGRESİ

Durum böyle olunca, ramazan ayının ve bayramın farklı günlerde ilan edilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bu kaçınılmaz olma durumuna rağmen hemen hemen bütün dünyadan büyük bir katılımla 28-30 Mayıs 2016 tarihleri arasında İstanbul’da yapılan Hicrî Takvim Kongresi ile bu ihtilaf aza indirilmiştir. Kongre’de alınan karara göre, dünyanın herhangi bir yerinde hilâlin görülmesi durumunda, ramazan ayı girdiği veya bayramın başladığı kabul edilmiştir. Kongre delegelerinin çok büyük bir bölümü bu kararı onaylamış, çok az bir bölümü de İhtilâf-ı Metâli’yi öne sürerek, herkesin kendi ramazan ve bayramını ilan etmesi ilkesine uymaya devam edeceğini açıklamıştır.

Kongre kararlarına göre, 2016 yılından sonra ortak bir hicrî takvim açıklanmış ve bu takvime göre ramazan ayı veya bayram ilanı yapılmaktadır. Bazı ülkeler ise bu kongre kararını kabul etmediği için farklı bir tarihte uygulama yapabilmektedir. İslam Toplumu Millî Görüş Din İstişare Kurulu 2017 yılı başından itibaren İstanbul Hicri Takvim Kongresi’nin kararına göre yayımlanan hicrî tarihlerin kullanılmasına karar vermiştir.

İHTİLAFIN ANA SEBEPLERİ NELERDİR?

Öyleyse farklı tarihlerde ramazan veya bayram ilanının gerekçelerini şu şekilde özetlemek mümkündür:

1- Yeni ay (kamer) her zaman her yerde farklı zamanlarda görülür. Ay 29.5 günde bir yeniden doğar. Buradaki yarım gün dahi ihtilafları etkilemektedir.

2- İhtilâf-ı Metâli’ye itibar edilmez. Yani, yeni hilâl nerede görülürse görülsün tüm yerler için ramazan veya bayram başlamış demektir.

3- İhtilâf-ı Metâli’ye itibar edilir. Yani, yeni hilâl nerede görülürse görülsün tüm yerler için ramazan veya bayram başlamış sayılmaz. Bulunulan yerde görülmesini beklemek gerekir.

Öyle görünüyor ki, bu konuda ihtilafın tamamıyla ortadan kaldırılması bir irade meselesidir. Bu irade tam olarak ortaya konulmadığı sürece de ihtilaf devam edecektir.

Reklam (İç Sayfa)

Pin It on Pinterest

Paylaş