Aile Yapısının Değişimi

Aile Yapısının Değişimi

Modern dönemde bireysel ve toplumsal alışkanlıkların ve normların hızla değiştiğine şahit olmaktayız. Bu değişimlerin bir kısmı özellikle teknolojik alt yapıya sahip olanlar, birer kolaylık ve refah seviyesini arttırma anlamında olumlu karşılık bulmaktadır. Kişilik ve değerler konusundaki değişimler ise toplumsal bazda bir takım kaos ve çatışma ortamlarına sebebiyet vermektedir.

Muzaffer İnanç

Ailenin bireysel ve toplumsal alanda ortak payda konumunda olması bu değişimlerden en çok da onun etkilenmesine sebep vermektedir. Aile yapısal olarak değiştikçe (geniş aile, kasaba ailesi, modern aile, tek eşli aile vb.) sahip olduğu değerler de (misafirperverlik, paylaşma, komşuluk, akrabalık vb.) tartışma konusu olmaktadır.

DEĞER ÜRETEMEME VE BİREYSEL DEĞERSİZLEŞME

Aile topluma sadece insan katkısında bulunmaz aynı zamanda sosyal yaşamın bir gereği olan norm ve değerlerin üretilmesinden ve yaşama geçirilmesinden de sorumludur. Değerler aile içinde bilinir ve tanınır, yaşamda ilk tecrübelerin edildiği yer de gene bu kurumdur.

Değerlerin nesilden nesile geçmesi için şu hususlara aileler dikkat etmelidirler:

Birinci basamak: Kök aileden alınan değerlerin yeni kurulacak aileye damat ve gelin tarafından aktarılması

İkinci basamak: Aktarılan değerlerin işlenmesi

Üçüncü basamak: İşlenen değerlerin kabul görenlerinin devamlı olması, kabul görmeyenlerin zamanla erimesi

Dördüncü basamak: Kabul gören değerlerin üçüncü nesle aktarılması.

Kök aile kendine ait değerleri çocuklarına vererek yeni genç ailenin evlilik hayatlarına hazır ve sınanmış değerlerle başlamasına zemin hazırlar. Genç ailede bu hazır değerlere kendi birikimlerini de katarak çoğaltırlar ve onlarda kendi çocuklarına bu artırılmış değerleri devrederler. Böylece her nesil bir sonrakine göre daha fazla değer ile kuşanmış olarak toplumdaki yerini alır. Toplumu oluşturan bu ailelerin değer artışı sosyalleşme süreci ile toplumun diğer alt sistemlerine sirayet edecek ve genel anlamda toplumda bir değer birikimi oluşturarak birtakım normların oluşmasını sağlayacaktır. Ailenin yok olması veya işlevlerini yerine getirememesi durumunda toplumda değer ve norm kargaşası başlar. Bireyler toplumun kuşatıcı şemsiyesinden mahrum kalır ve her birey kendince doğru bulduklarını uygulamaya başlar. Bu çok seslilik, düzen ve birlikteliği bozar ve kaos meydana gelir.

BENZER (KONFEKSİYON) AİLELER, FAST FOOT AİLELER

Ailelerin özgün kimliklerini koruma ve nesilden nesile aktarma işlevi için, bir arada kalma ve ortak yaşam alanları oluşturma mecburiyetleri vardır. Aile yapısı bozulursa birlikte yaşam alanı oluşturma imkânı da ortadan kalkar, böylece aileler dağılır. Ailelerin üretim ve tüketim düzeylerine odaklanılan günümüzde tüm evrende birbirinin aynısı olan aileler oluşur ve özgünlük kaybolur. Bu ise toplumların giderek birbirine benzemesine sebep olur bunun bazı zararları şunlar olabilir:

A- Çeşitlilik Ve Kültürel Zenginlik Kaybı:

Toplumların birbirine benzemesi, kültürel çeşitliliğin ve zenginliğin azalmasına neden olabilir. Farklı kültürlerin, geleneklerin ve değerlerin korunmaması, kültürel monotonluğa yol açabilir. Bu noktalara dikkat edilmeli ve kültürel çeşitliliğin, farklılıkların değerinin anlaşılması ve korunması önemlidir. Her toplumun özgün özellikleri, kültürleri ve değerleri, genel bir zenginlik kaynağı olarak görülmelidir.

B- İnovasyon Ve Yaratıcılık Azalması:

Farklı toplumların birbirinden etkilenmesi ve farklı bakış açılarının bir araya gelmesi, inovasyon ve yaratıcılığı teşvik edebilir. Ancak, homojenleşmiş bir kültürel ortamda, bu tür çeşitlilik ve farklı düşünce biçimleri azalabilir. Birçok ülkede eğitim sistemleri benzer konuları öğretme eğilimindedir. Eğitim sistemindeki homojenlik, bireylerin farklı ilgi alanlarına ve yeteneklerine daha az odaklanılmasına, sınırlı bir bakış açısının benimsenmesine ve yaratıcı düşünceyi kısıtlayabilir. Küreselleşme ile medya, birçok ülkede benzer popüler kültür unsurlarını yaymaktadır. Aynı müzik, moda, film ve diğer eğlence içerikleri, farklı toplumların benzer bir kültürel çerçeveye sahip olmalarına neden olabilir. Bu durum, özgün ifadenin ve alternatif kültürlerin bastırılmasına yol açabilir. Büyük küresel şirketlerin yaygınlaşması, benzer ürün ve hizmetleri birçok ülkede standartlaştırabilir. Bu durum, yerel girişimciliği, küçük işletmeleri ve özgün üretimleri olumsuz yönde etkileyebilir. Bu örnekler, toplumların benzerleşmesinin inovasyon ve yaratıcılığı olumsuz etkileyebileceğini göstermektedir. İnovasyon genellikle farklı bakış açıları, kültürler ve düşünce tarzları arasındaki etkileşimden doğar. Farklılıkların korunması ve teşvik edilmesi, toplumların daha yenilikçi ve yaratıcı olmalarına yardımcı olabilir.

C- Stereotiplerin Güçlenmesi:

Toplumların birbirine benzemesi, stereotiplerin güçlenmesine ve önyargıların artmasına zemin hazırlayabilir. Farklı gruplar hakkında doğru olmayan genelleme eğilimi artabilir. “Stereotiplerin güçlenmesi” ifadesi, belirli bir topluluk, grup veya bireyler hakkında genellemelere dayanan, basitleştirilmiş ve sıklıkla yanlış olan önyargılı inançların daha güçlü hâle gelmesini ifade eder. Stereotipler, belirli bir kategoriye mensup insanlar için genelleme yapma eğiliminde olan önyargılı düşünce kalıplarıdır. Bu genelleme ve önyargılar, kişinin veya grupların gerçek ve bireysel özelliklerini göz ardı ederek, genellikle basitleştirilmiş ve yanıltıcı bir perspektife yol açar. Stereotiplerin güçlenmesine neden olan faktörlerin başında küreselleşme ve tek merkezli yapı ve yapılar gelmektedir. Aile, ülke ve ittifak eden ulusların tek merkezci yaklaşımları, diğer ülke, ulus ve toplumları yargılama ve onlarla ilgili önyargılarda bulunmalarına imkân sağlar.

AİLE KURUMA İHTİYAÇ DUYMAMA

Bireylerin aile ile yapabilecekleri her türlü etkileşimin evlilik olmadan yapabileceklerine olan inançlarının toplum mühendisleri (medya, içerik üreticileri ve popüler kültür) tarafından yoğun şekilde pompalanması kurumsal aile yapısına ilgiyi azaltmaktadır. İnsanlık tarihi kadar eski olan bir başka yapı da “klan” toplum yapısıdır. Bu yapı tüm klanı bir aile olarak kabul eder ve cinsellik, mülk edinme ve çocuk sahibi olma klanın ortak değeri olarak kabul edilirdi. Bu ilkel anlayış medenileşmek ve sosyalleşme ile ortadan kalkmış ve kıtaların derinliklerinde yaşam sürdüren ilkellikten kurtulamamış kabilelerde tek tük devam etmiştir.

Çok üzülerek söylemek gerekir ki teknolojide son hızla ilerleyen modern toplum, bu konuda hızla geriye dönmektedir. Yeniden bu ilkel klan sistemini topluma dayatmaya ve bunun adına da toplumsal özgürlük ve bireysel bağımsızlık gibi süslü ifadeler takmaktadır. Ar ve hayânın olmadığı bu modern anlayışta, ilkel kabilelerin yaptığı gibi (çıplaklar kampları tesis ederek) çıplaklığı doğallık gösterip sapkınlıklarını kapatmaya çalışmaktadırlar.

Aile kurumunun olduğu bir toplumda klan yaşamına asla müsaade edilmediği için bireylerin aile kurumuna olan güven ve ihtiyacı azaltılmaktadır.

Netice olarak aile kurumunun hem yapısal hem de içeriksel olarak değişimi kaçınılmazdır. Fakat bu değişim aile kurumunun birey ve toplum bazında üstlendiği görevleri yıpratmamalıdır. Unutmayalım ki aile yıpranması bireyin ve toplumun yozlaşmasına sebep olur. Modern dönem içeriksel olarak aileden mahrum kalır ve ilkel yaşam tarzını üstün teknolojilerle yaşamaktan başka bir değişime ulaşamamış olur.