Aile

Yaramaz Çocuk Yoktur!

Çocukların ebeveynleri tarafından yaramaz çocuk olarak nitelendirdikleri durumlar genellikle anne-babaların istemedikleri davranışların görüldüğü vakittir.
Hülya Akbul Çakır
08 Mayıs 2024
@shutterstock

Evde kendisini ebeveyninin istediği kadar meşgul edemeyen, usluca oturmayan, annesinin temizlediği evi dağıtan, koşturan ve her konuda uyumlu olmayan çocuklarımızı genelde “yaramaz çocuk” olarak isimlendiriyoruz.

Hatta gitmiş olduğu misafirlikte, çerez tabaklarına uzanmasından, sağa-sola hoplaması ve zıplamasına kadar olan tüm davranışları ile anne-babanın itibarının sarsıldığı ve onlara göre olmaması gereken bir hâlin tezahürü oluyor yaramazlık kavramı.

ÇOÇUKLUĞUN DOĞASINDAN BAKMAK

Ancak sağlıklı bireyden bahsedebilmek için, sağlıklı gelişim sürecinden ve bu süreç öncesinde de çocukluğun doğasından bakmak gerekir olaya. Çocuklar bir buçuk iki yaşına kadar keşfetme döneminde etrafı, çekmeceleri ve çevreyi karıştırırlar, dağıtırlar, atarlar ve çeşitli denemeler yoluyla yaşadıkları ortamı tanırlar. Bu sağlıklı gelişimlerinin en temel ihtiyacıdır. Bu süreç sonrasında çocuğun fıtratına göre verilen eğitim ve terbiye dahilinde, ebeveynin çocuğa yaklaşım şekli, onun davranışlarıyla bu süreci karşıya yani ebeveynine yansıtma biçimi olarak kendini göstermektedir.

Zira çocuklar anne karnında iken dar ve korumalı bir bölgeden dünyaya merhaba dedikleri andan itibaren gerek kucağa alındığında gerekse yatağa konulduğunda bedenine yakın temas eden bir sınır ile beraber yaşarlar. Kocaman bir yatağa yatırılan bebeğe çevresine havlu veya battaniye ile sınırlar koyup onun koca yatakta elini ve ayağını salladığında dokunma yoluyla sınırlarını belirlemiş oluyoruz. Hatta çok ağlayan bir bebeğe büyüklerimizin yıllardır uyguladığı ve modern eğitim dünyasının yeniden gündemine aldığı kundaklama yoluyla bebelerimizin anne karnındaki sınırlı ve güvenli ortamı anımsatarak sakinleşmelerini sağlıyoruz. Çocuklar iki yaş sonrası dönemde de aynı sınırlara farklı bir metot ile ihtiyaç duymaktadırlar.

Bunun için de en temel kelime olan “hayır” kelimesi ile nasıl tanıştığıdır. Burada anne-babaların çocuklarının her istediklerinin yerine getirerek hareket edip sonrada neden bu çocuk bu şekilde davranıp yaramazlık yapıyor diye şikâyet etmeleri ne kadar tuhaf ise, “hayır” dedikten sonraki tutumlarında tutarlı olmamaları da bir o kadar geçersiz bir şikâyettir.

SINIR VE KURALLAR ÇOCUKLAR İÇİN HAYATİ İHTİYAÇTIR

Sınır ve kurallar çocuklar için hayati ihtiyaçtır. Bunun içinde yaşadığı dünyada hem kendileriyle hem diğer canlılarla hem de olaylarla baş etmeyi öğrenirler. Atalar “gırtlak dokuz boğumdur” demişler. Yani bir sözü söylemeden önce boğazın her boğumundan teker teker geçirerek ve söylediğimizin nasıl bir sonuç doğuracağını düşünmeli ve uygunluğunu tartarak söylemeliyiz. Daha sonrasında “evet”e dönüşecek bir “hayır” mı diyoruz, ya da hayırlarımız itiraz üzerine çok çabuk “evet”e dönüşebiliyor mu diye kendimize sormalıyız.

Ne ânı kurtarmak için söylenen bir “evet”in faydası vardır ne de sadece “hayır” demiş olmak için söylenen bir “hayır”ın faydası vardır. Önemli olan bunları söylerken nedenini ve hedefini bilerek söylememizdir.

Bu noktada diğer önemli bir konu da toplumumuzda birçok yetişkinin ve anne-babaların sessiz, sakin ve ‘kuzu gibi’ oturan çocukları akıllı olarak tanımlamalarıdır. Aslında bu durum çocukların doğasına aykırı olduğunu vurgulamamız gerekir. Çocuklarda böyle bir beklentiye girmek yanlıştır. Zira bu tür aşırı uyumlu çocuklar ebeveyne günü kolay kılıyor olurlar, ancak uzun vaade de problemli çocuklar olarak da kendilerini gösterebilirler.

“Yaramaz çocuk” olarak adlandırılan çocuklar, yaptıkları hareketleriyle yetişkinlerin ve anne-babaların istekleri ve beklentileri dışına çıkmış olmakla damgalanmanın yanlışlığını da belirtmeliyiz. Şayet bir çocuk yaşına uygun olmayan ve beklenenin aksine davranışlar sergiliyorsa, aslında o mekânda bulunan insanlara ciddi bir mesaj veriyor demektir. “Ben de buradayım”, “Beni de görün ve ilgilenin” ya da “Ben de bir şeyler yolunda gitmiyor” mesajı ve çağrısı vererek yardım talebinde bulunuyor demektir. Bu çocukları yaramaz diye adlandırmak yerine verdikleri mesajı iyi anlayıp, ona eğilmek ve çözüm konusunda yardımcı olmaya yönelmeliyiz.

Bazen onları oyuncaklara boğarak, onlara vermemiz gereken ilgiyi bu şeklide tamamladığımız algısı oluşabiliyor. Asıl olan onlarla geçirdiğimiz ve sadece çocuklara odaklandığımız vakittir. Gerçekte onların tek ihtiyacı budur. Yani, çocukların yapmış oldukları yaramazlıklara verilen tepkilerimiz genelde negatif yani olumsuz olarak kendini göstermekte ve sürekli yaramazlığından dolayı ceza alan çocuk, ebeveyninden ilgiyi ancak bu şekilde gördüğüne motive olacağı için hareketlerinin dozunu ne kadar artırırsa o kadar ilgi göreceğini düşünür. Bu çocuklar ilgi ihtiyaçlarını negatif motivasyon ile bu şekilde karşılamış olurlar.

YARAMAZ ÇOCUK YOKTUR! İHTİYAÇLARI GİDERİLMEMİŞ ÇOCUK VARDIR!

Buradan vurgulamamız gereken nokta şudur; yaramaz çocuk yoktur, ancak ihtiyaçları giderilmeyen çocuk vardır! O halde, çocuklarımızın maddi ihtiyaçlarını gidermeye gayret ettiğimiz gibi duygusal ihtiyaçlarını da gidermeye gayret etmeliyiz ve onları olumsuz hareketlerinden ziyade olumlu hareketlerinde dikkate alarak davranışlarını pozitif yani olumlu motive edip bunların karakter hâlini almasına yardımcı olmalıyız.

Gül koklamak için gül tohumu ekmeli, suyunu ve güneşini eksik etmediğimiz gibi onu severek büyütmeliyiz. Devedikeni veya kaktüs tohumunu büyümeye bıraktığımız da gül bitmeyeceğini bilmeliyiz.

Reklam (İç Sayfa)

en çok okunanlar

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş