“Bin Sanat Sahibi” İmam: Necmeddin Okyay
Okçuluktan, hat ve ebru sanatına, gül yetiştiriciliğine değin pek çok alanda Türk-İslam sanatları tarihine adını altın harflerle yazdırarak hezarfen lakabına sahip bir isimdir Necmeddin Okyay.
- ARKA PLANHAYAT
- 13 Eylül 2024
Hatice Kübra Ergün
Yaşadığı dönemi “hattatım demeye korktuğumuz yıllardı” ifadeleriyle anlatan, çetrefilli bir dönemde zorluklar içinde değerli hocaların eğitimiyle yetişmiş büyük bir ustadır Necmeddin Okyay.
28 Ocak 1883’te İstanbul’un Üsküdar semtinde dünyaya gelen Mehmed Necmeddin, Üsküdar Yeni Valide Camii Baş İmamı ve Şer’iyye Mahkemesi başkatibi Mehmed Nebi Efendi’nin oğludur.
1904 senesinde Şeyh İbrahim Edhem Efendi’den ebru yanında kâğıt boyama ve âharlama usullerini, biraz da marangozluğu öğrendi. Kısa zaman sonra hocası vefaat edince kendi gayretleri ile devam etti. Aynı sene Üstad Sami Efendi’de meşketmeye başlayarak 1905 de ta’lık, 1906 da sülüs-nesih yazılarından icazet aldı.
1907’de babası vefat edince Yeni Valide Camii’nin ikinci imamlığı görevine getirildi, daha sonraki yıllarda aynı camide baş imam olarak kırk yıl boyunca hizmet etti.
Hayırlara Vesile Bir Yanlışlık
1914’de açılan Medresetü’l- Hattatın’e hoca olarak davet edilse de bir yanlışlık sebebi öğrenci olarak kayıt edilir. Bu durumu kendi lehine çevirerek çok kıymetli üstadlardan ders aldı. Kamil Akdik’de sülüs, İsmail Hakkı Altunbezer’de celi sülüs ve tuğra meşketti. Mezun olmaya iki sene kala ebru ve âhar muallimliğine tayin edildi. Bu görevde iken sonradan “Necmeddin Ebrusu” denilecek yazılı ebru ve çiçekli ebruyu buldu. Lale, karanfil, sümbül gibi çiçekleri aslına uygun şekilde ebru teknesinde resmetmeyi başardı. Aynı yıllarda Süleymaniye’deki Kanuni Sultan Süleyman Mektebi ile Bostancı ve Erenköy mekteplerinde rik’a yazısını öğretti.
1925 senesinde eline geçen kadim tarzda cilt kalıpları vesilesi ile eski tarz mücellidliğe ilgisi arttı, Bahaeddin Efendi’nin yardımlarıyla kendisini bu dalda da geliştirdi.
Güller
İsmail Hakkı Altunbezer ve Gülcü Şükrü Baba’nın tavsiyesi üzerine gül yetiştirmeye başlayan Necmeddin Efendi, her merak sardığı sanat alanında olduğu gibi, burada da kendinden söz ettirdi. 400 çeşit kadar gül yetiştiren Üstad, her birini Latince isimleriyle tanırdı ve katıldığı sergilerden madalyalar kazandı. Neden gül!?
Kadim İslam kültürünü korumakta kararlı olan Necmeddin Efendi, resmî makamlara kadar çıkmış, daha sonra kendi evinde hat derslerine devam ederek o dönem kaldırılan bir yazıya sahip çıkarak hizmet vermiştir. Medressetü’l- Hattatıyn’ın 1925’de kapanmasıyla, yeni açılan Hattat Mektebinde, onun da 1928 yılında kapatılmasıyla Şark Tezyini San’atlar Mektebinde, daha sonra 1936 itibariyle Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde öğretmenlik görevini yürüttü. Buradan ayrılırken emekli maaşı alamayan birkaç hoca arasında yer alan Necmeddin Okyay, aylık 178 Türk lirası karşılığında her ay bir eserini akademiye vermiş, 150’nin üzerinde yazısı Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde toplanmıştır. Bu yazıların bir kısmı mezuniyet ödevi olarak öğrencilere tezhip ettirilmiş olup hâlen Resim ve Heykel Müzesi koleksiyonundadır.
Kemankeş
Necmeddin Okyay farklı alanlarda maharet kazandı. Mehmed Vehbi Efendi’den eski Türk mürekkepçiliği’ni ve Sultan Abdulaziz’in Okçubaşı Seyfeddin Bey’den kemankeşliği öğrendi.
Kemankeş Necmeddin Efendi bu sporu çok severdi. Kullandığı ok ve yayları kendi yapardı. Soyadı kanunu çıkınca bu spora bağlılığını gösterip “Okyay” soyadını aldı.
Necmeddin Okyay “hezarfen” (bin sanat sahibi) lakabına layık görülmüş, sanatındaki üstünlüğü dolayısıyla ‘’üstad-ı bi nazir’’ (benzeri olmayan sanatkar) olarak adlandırılmıştır. Son yıllarında görme kaabiliyeti azalmış olan Üstad, tavsiye ve hatıralarıyla talebelerine faydalı olmaya devam etmiştir. 14 farklı hastalığa yakalanmış ‘’hat’dan sonra hastalık koleksiyonculuğuna başladım’’ diyerek nüktedan şahsiyetini hiç kaybetmedi. 05 Ocak 1976 senesinde Rahman’a kavuşmuştur.
Hat Sanatına Etkisi
Müstesna kabiliyeti ve yorulmayan gayreti ile ömrünü sanat ile geçiren Necmeddin Efendi, olağanüstü eserler ve kıymetli bir miras bırakmıştır. Genç yaşlarda ellerine gelen titremeden dolayı nesih hattı ile uğraşmadı, diğer öğrendiği yazılara yöneldi. Hocası Sami Efendi’nin arzusuyla daha ziyade ta’lık ve celi’sinde maharet kazandı. Necmeddin Okyay genç yaştan itibaren koleksiyonculuğa başlamıştı ve bu yazıları inceleme kabiliyetinden dolayı imzasız hüsn-i hatların kime ait olduğunu, hatta yazıldığı tarihi tayin edebilirdi.
Ayrıca kendisi sohbetine doyum olmayan, Türkçeyi lehçe farkları ile taklit etmekte usta bir nüktedan idi. Hocaları Sami ve Edhem Efendileri mimiklerine kadar taklit edebilirdi.
Cumhuriyetin ilk yılları, Türkiye’de kültürel değişimin sıkıntılarının her alanda hissedildiği dönemlerdi. Eskiyi, ne olursa olsun reddedenlere karşılık, kimliğini koruyabilen insanlar azdı. Bunlardan bir tanesi şüphesiz Necmeddin Okyay’dır. Ruhunda sanat olan Üstadın belki de en büyük hizmeti ve etkisi, “hattatım demeye korktuğumuz yıllardı” diyerek bahsettiği dönemde kadim geleneğin korunması için çabalamasıydı. Bilgisini esirgemeyen bir hattat olan Necmeddin Okyay, Ali Alparslan, Hasan Çelebi, Prof. Dr. Mustafa Uğur Derman, Numan Batur, Sadi Belger ve Şefik Bursalı gibi hattatları yetiştirdi. Mekânı âli ruhu şad olsun.
Kaynaklar:
Derman, M. Uğur. Türk Hat Sanatının Şaheserleri. Istanbul. 1981
Efe, Ahmet. Güzeli Bulmak Hattatların Hali, İstanbul. 2014
Ketebe. https://www.ketebe.org/sanatkar/necmeddin-okyay-690 12.02.2021
TDV İslam Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/okyay-mehmed-necmeddin 12.02.2021
Kendi Gök Kubbemiz 15. Bölüm Hezarfen Necmeddin Okyay: https://www.youtube.com/watch?v=2xzrIR0NdJc&t=17s