YAZARLAR
İnsan Onuru
“Biz insanı, varlıklar aleminde seçkin bir varlık olarak yarattık.” (İsra suresi, 17:70)
Kur’ân-ı Kerîm insanın şerefine işaret eder. Buna göre Allah Teâlâ, ‘insanı iki eliyle özenle yaratmıştır’[1], ‘ruhundan üflemiştir’[2], ‘insanı yeryüzünde halîfe kılmıştır’[3], ‘meleklerine insan önünde baş eğdirmiş[4], kâinatı onun emrine vermiş[5], onunla boy ölçüşmeye kalkışan ve “beni ateşten onu topraktan yarattın”[6] mukayesesiyle kibirlenerek buna direnen iblisi rahmetinden ebediyen kovmuştur’.[7] Bu ayetler Allah’ın insanı ne kadar sevdiğinin ve ona verdiği değerin bir ifadesidir.
İnsanın diğer varlıkların istemediği emaneti yüklenmek suretiyle[8] irâdî olarak kulluk şerefine talip olması[9] da ona ayrı bir şeref bahşetmiştir. Bu sayede insan, onurunu iki paralık eden nefse kul-köle olmaktan kurtulup Allah’a kul olma şerefine nail olabilmektedir. Son tahlilde denilebilir ki insan açısından onur, bir yaratılış gerçekliğidir ve fıtrat düzeninin ana paradigmasını oluşturur. Bunun ötesinde onurluluk insanlık değerlerinin ne kadar korunabildiğiyle doğru orantılıdır.
ÜÇ TEMEL SONUÇ
Kur’ân-ı Kerîm’e ve Hz. Peygamber’in Sünnet’ine bakıldığında insanın onurlu varlık olarak yaratılışının üç temel sonucu vardır:
Birincisi, insanlık şerefini korumak insana ait bir görevdir.[10] Bu da ilk olarak insanın kendi şerefini ayaklar altına alacak söz ve eylemlerden sakınmayı içselleştirmesiyle gerçeklik kazanır ve pratiğe yansır. Bir müslüman açısından insanın haramlara riayet etmemesi kendi onurunu çiğnediği eylemlerinin başında gelir.
İkincisi, diğer insanların onuruna saygılı davranmak gerekir. Bu da onur kırıcı tavırlardan kaçınmakla, insanları rencide edici, küçük düşürücü tutumlardan sakınmakla olur.
Üçüncüsü, birey ve toplum olarak insan onurunu koruyucu önlemlerin alınması esastır. Bu da ailede, toplumda, devletin işleyişinde ve uluslararası ilişkilerde esas alınması gereken temel ilkedir.
İnsan onuru ile ilgili olarak en önemli husus insanın canına, malına ve manevi değerlerine yönelik saldırı ve eylemlere karşı ulusal ve uluslararası bir mekanizmanın bulundurulması bu ilkenin bir gereğidir. Bunlar içinde öne çıkanı vücut bütünlüğüne saygı ve masum insan canının korunmasıdır. Çünkü insanın onuru ve diğer hakları buna bağlıdır. Bundan dolayı Hz. Peygamber’in “Âdemoğlu Allah’ın şaheser yapıtıdır. Allah’ın diktiği bu yapıtı yıkan ise onu lanetine maruz kalacaktır (mel‘ûn)” şeklinde kaynaklarda nakledilen hadisi önemli bir çerçeve çizer.
Günümüz dünyasında din, dil, ırk, renk ayırımı yapmaksızın dünyanın tamamında insanlığın saygınlığını muhafaza edecek, onuruna saygıyı esas alacak, can, mal, namus ve haysiyetini koruyacak güçlü bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bu uğurda çalışmak herkesin gücü ölçüsünde görevidir.
En doğrusunu Allah bilir.
[1] Kur’ân-ı Kerîm, 38/75
[2] Kur’ân-ı Kerîm, 15/29; 38/72
[3] Kur’ân-ı Kerîm, 2/30; 6/165; 10/ 73; 27/62; 35/39; 38/26
[4] Kur’ân-ı Kerîm, 2/34; 7/11; 17/61; 18/50; 20/116
[5] Kur’ân-ı Kerîm, 2/29; 14/ 32; 16/14; 22/65; 31/20; 45/13
[6] Kur’ân-ı Kerîm, 17/61
[7] Kur’ân-ı Kerîm, 2/34; 7/11; 15/28-44; 38/71-8
[8] Kur’ân-ı Kerîm, 33/72
[9] Kur’ân-ı Kerîm, 7/172
[10] Kur’ân-ı Kerîm, 24/3