Ruhumuzun Gıdası: Kulluk

Ruhumuzun Gıdası: Kulluk

Bizi yaratan, yaşatan, sahip olduğumuz nimetleri veren Rabbimiz ile sürekli, canlı bir iletişim içinde olmak gerekiyor. Nasıl ki sulanmayan çiçek bir zaman sonra sararıp solar ise ruhumuzun da beslenmeye ihtiyacı var. Ruhumuzun gıdası ise Rabbimize kulluk etmektir.

Prof. Dr. Soner Duman

Şimdi hep birlikte bir düşünelim: Gözümüzü bir dünyaya açıyoruz. Aklımız ermeye başladığı zamanlardan itibaren bir koşuşturmacanın içerisine giriyoruz. Kulluk ediyor, okula gidiyor, sonrasında bir iş buluyor, yuva kuruyor ve hayata devam ediyoruz. Ancak bir gün öleceğimizi de bir yandan biliyoruz. (Bu arada, canlılar içinde bir gün öleceği bilgisini bilerek yaşayan tek canlı insandır.) Niçin var olduğumuzu, nereden gelip nereye gittiğimizi bilmiyorsak, hayatın belirli bir anında maddi açıdan iyi durumda olmamızın ne önemi olabilir?

Yakınlarımız ölüp gidiyor ve bizler bütün bu koşuşturmacanın, doğup büyüyüp ölmenin niçin olduğunu bilmiyoruz? Hayat ırmağına düşmüş bir saman çöpü gibi ırmak bizi nereye götürürse gidiyoruz. Bir gün ölümün bizi de bulacağını kesin biliyoruz ama ölümün ardında ne olduğunu bilmiyoruz. Böyle bir hayatta insanın mutlu olması, akıl ve ruh sağlığını dengede tutması mümkün müdür? Elbette değildir.

İNSAN RABBİ İLE İMAR YOLUYLA İRTİBAT KURARSA HAYATIN TEMEL BOŞLUKLARI DOLAR

İşte insan, öncelikle ruhun kaynağı olan Rabbi ile iman yoluyla irtibat kurduğunda hayatındaki en temel boşluk doluyor, kafasındaki en önemli sorular cevaplarını buluyor.

İnsanın akıl ve ruh sağlığı tabi ki yalnızca iman etmek ile tamamlanmış olmuyor. Bu defa bizi yaratan, yaşatan, sahip olduğumuz nimetleri veren Rabbimiz ile sürekli, canlı bir iletişim içinde olmak gerekiyor. Nasıl ki sulanmayan çiçek bir zaman sonra sararıp solar ise ruhumuzun da beslenmeye ihtiyacı var. Ruhumuzun gıdası ise Rabbimize kulluk etmek. Zaten hayatımızın amacı ve yaratılış sebebimiz de bu değil mi? İşte ancak insan, yaratılış amacı olan kulluğu ve ibadeti yaptığında ruhu besleniyor, kendisini gerçekleştiriyor. Kendisini yoktan var eden sonsuz merhamet, hikmet ve adalet sahibi Rabbi ile canlı, dinamik bir ilişki insanın ruhunu zinde ve diri tutuyor.

HAYATIN BİR İMTİHAN OLDUĞU GERÇEĞİNİ ASLA GÖZ ARDI ETMEYELİM

İman ile Rabbini tanıyan ve bağlanan, ibadetler vasıtasıyla Rabbi ile irtibatını koruyan insanın önüne kulluk noktasında bu defa hayat yolunun nasıl yürüneceği meselesi çıkıyor. Rabbimiz gönderdiği Kur’an ve onu bize öğreten Hz. Muhammed (s.a.v.) aracılığı ile günlük hayatımıza ölçüler koyuyor. Bu hayatı yaşarken nelere dikkat etmemiz gerektiği, hayat yolculuğunu nasıl yapmamız gerektiğini belirtiyor, hayatımıza helal ve haram sınırları çekiyor, kırmızı çizgiler çiziyor. Yapmamız ve yapmamamız gerekenleri bizlere açıklıyor. İşte insanın akıl ve ruh sağlığını koruyabilmesi için bu sınırlara riayet edecek şekilde bir hayat sürmesi gerekiyor. Söz gelimi içki, kumar, zina, faiz gibi birtakım fiilleri Rabbimiz haram kılıyor. İnsan, hayatını bu sınırları gözeterek yaşadığında ruhu huzur ve mutluluk duyuyor.

İnsanın akıl ve ruh sağlığını koruyabilmesi için göz önünde bulundurması gereken bir başka nokta ise hayatın bir imtihan olduğu gerçeğini asla göz ardı etmemesi. Bu hayatta hepimiz bir sınavdayız. Her şeyimizle imtihan oluyoruz. Bir gün bu hayatta tüm yapıp ettiklerimizden ya da yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan sorguya çekileceğiz. Kimi zaman zorluklarla, belalarla, musibetlerle sınanacağız. Bunlarla karşılaştığımızda sabredip sabretmediğimiz ortaya çıkacak. Kimi zaman varlıkla, nimetlerle, mutluluklarla sınanacağız. Bunlarla karşılaştığımızda şükredip şükretmediğimiz ortaya çıkacak.

HAYAT BAŞIBOŞ DEĞİL RABBİMİZİN TAKDİRİNDEDİR

Hayatın başıboş yürümediğini, bütün olayların gerisinde Rabbimizin takdirinin bulunduğuna inanmak insanın ruhunu dinginleştirir. Kâinat ve bu dünya, sürücüsü olmayan, freni patlamış bir araba gibi değildir. Rabbimiz bütün varlığı sevk ve idare etmektedir. Bütün kâinat Onun denetim ve kontrolü altında olduğu gibi her birimizin hayatları ve bu hayatlar içinde yaşadığımız anlar Onun bilgisi ve kontrolü dahilindedir. Bunu bilmek insanda tevekkül duygusunu meydana getirir. Atacağımız her adımda elimizden geleni yaptıktan sonra işlerimizi Rabbimize havale ederiz. Çıkan sonuç her ne olursa olsun Ona isyan etmeyiz. İyilikle karşılaştığımızda şükreder, kötülükle karşılaştığımızda da sabrederiz. Böylelikle hayatımız hep bir düzen ve denge içinde, belirli bir hedefe doğru akar gider.