Ölünce Annemi Görecek Miyim?

Ölünce Annemi Görecek Miyim?

Close up lonely little girl hugging toy, looking out window, standing at home alone, upset unhappy child waiting for parents, thinking about problems, bad relationship in family, psychological trauma

Hayatı keşfetmeye çalışan çocukların ölüm gerçeği gibi konuları anlaması veya bunu onlara anlatmak kolay değildir. Özellikle ilkokul çağlarındaki çocuklar ebeveynlerini çetin sorular sorarak zorlayabilir.

Mustafa Tütüneken

Yerinde soruların cevaplara göre daha fazla önem arz ettiği bir dönemi yaşıyoruz. Günümüz cevaplar ve açıklamalar enflasyonundan muzdarip. Ama ciddi ve derinlikli sorulara ihtiyaç giderek artıyor. Hızla tekdüze yaşam ve buna bağlı olarak standartlaşan dolayısıyla sıradanlaşan düşünce dünyası, insanoğlunu karşılaştığı veya karşılaşacağı yeni ve daha çetin sorunlar karşısında çaresiz bırakmakta ve bu çaresizlik sonucunda da karamsarlık, kötümserlik gibi negatif duygular ruh dünyamızı teslim almakta. Bu sürdürülebilir bir durum değildir. “Ölünce annemi görecek miyim?” gibi sorular çocukların sıkça sorduğu sorulardandır. Bu gibi sorulara doğru cevapları hazırlamalıyız. 

İşte bu noktada insanlığın kadim soruları yeniden formüle edilmeli ve güncellenmelidir. Bu sorular çocuk dünyasının kelimeleriyle de telaffuza müsaittir. Dolayısıyla çocuklarımızın sorularını bu açıdan değerlendirip olası önemli bir soruyu kaçırmamak için her soruya dikkat edilmelidir. 

ÇOCUKLARDAN ÖRNEK SORULAR

“Ölünce annemi ve babamı görecek miyim? Onlarla birlikte olacak mıyım?”, “Cennette her şeyi yapabilip her istediğime sahip olacak mıyım?”, “Müslümanlar cennete Hristiyanlar cehenneme mi gidecek?”, “Allah insan değilse ya nedir?”

Bunlara benzer sorular ilkokul çağındaki çocukların anne-babasına sıkça sorduğu sorulardır. Soruların mahiyetinden de anlaşılacağı üzere çocuklar din denince, imanın temeli olan gaibe imanı anlıyor ve sorularını bu alana odaklandırıyor. Çocuklardaki henüz gelişmekte olan dünyevi ve uhrevi gerçeklik ayrışımı bunun önemli bir sebebidir. Yaşları ilerledikçe bu ayrışım daha da belirgin hâle gelir ve nihayetinde dünyayı duyularıyla öğrenir, bilir ve duygularıyla da ahirete inanır. Dünyevi ve uhrevi gerçeklik aslında tek bir gerçekliktir. 

Çocuk gerçekliğin bu iki yanını uyumlu bir şekilde ileriki yaşlarına taşırsa, duyularıyla duygu dünyasını zenginleştirir, duygularıyla da duyu dünyasını aktif tutar ve sürekli meraklı sorular sorar, araştırır ve okur. Aksi olursa, yani duyu veya duygu melekelerinden sadece birisine odaklanırsa aksak bir durum ortaya çıkar. Birinde birey imanla ilgili basit bir soruda imanında hasar görür, diğerinde ise yığınla bilginin hamalı olarak kalır, ruhu bir türlü teskin olmaz. 

SORU SORMAYA CESARETLENDİRMEK

Çocuğu soru sormaya cesaretlendirmek, kısa ve savuşturma amaçlı cevaplardan kaçınmak gerekir. Özellikle grup içerisinde soru sorma cesaretini bulamayan çocuklara bir imkân sunulmalıdır. Örneğin dinî eğitim verilen camilerimizde, eğitim merkezlerimizde kalabalık sınıflarda ders sonu, sorusu olan öğrencilerin sorularını sınıfın bir köşesinde özel hazırlanmış bir deftere yazmalarına imkân verilebilir.  Yukarıdaki tırnak içindeki sorular böyle bir defterden alınmıştır. Şimdi bu soruların tartışıldığı sınıf ortamına dönelim.

AİLE | 7 Ekim 2021 Ölüm Gerçeğini Kabullenme Ve Yas Süreci

SORU-CEVAP ANALİZİ

“Ölünce annemi ve babamı görecek miyim? Onlarla birlikte olacak mıyım?” Örneğin bu soru ilkokulda İslam din derslerinde sorulan sorulardandır. Tabiî olarak çocuk, güven kapısı olarak gördüğü ebeveynini ahirette de yanında görmek istiyor. 

ÖRNEKLİK VAZİFEMİZ..

Yukarıda da belirtildiği gibi cevap “evet” veya “hayır” dan ibaret olmamalıdır. Her ne kadar çocuklar böyle kısa ve net cevap arzusunda olsalar da. Bize düşen çocuğun anlayacağı dilden yetişkince cevap vermektir. Asla çocuksu cevap vermemektir. Çocuklara karşı yapılan en büyük haksızlık onların seviyesine inmek adına çocuklaşmaktır. Örneklik vazifemiz onların hakkı, bizim de asli görevimizdir. Küçükler yetişkinlerin yanında büyür ve yetişkin olurlar. Bu bakımdan bu soruya vereceğimiz cevap da hem İslami açıdan hem pedagojik açıdan yerli yerinde olmalı, yeni sorulara açık ama sorun ve karmaşıklığa sebebiyet vermemelidir. 

Bu sorudan anlaşıldığına göre çocuk ahirette ailesinin yanında olmak istiyor. Sevgi ve güven dairesinde kalmak istiyor. Çocuğun sorusundaki gizli sevgi, emniyet ve güven ihtiyacı göz önünde bulundurulmalıdır. 

Bu bağlamda şahsen cevabım bir yaşanmışlık hikayesinden oldu. Kafkas cephesinde esir düşen dedemden yıllarca haber alınamamış ve ailede akıbeti hususunda ümit ve yas arası bir his yaşanmış. Bir gün köye bakan bir tepeden çıkageldiği fark edilince, arazide çalışanlar sevinçle bağrışmaya, müjdeli haberi yaymaya başlamışlar. Haberi alan köy halkı ve ev halkı dedemin geldiği istikâmete koşmaya başlamış. Çocuklar en sevdiği oyunu bırakıp yıllardır hikâyesi anlatılan adamı görmeye, onu karşılamaya koşmuş. Hâl böyleyken varın siz dedemin kendi aile fertlerinin hâlini hesap edin. O an kim başkasını düşünebilir ki? Herkes bir an önce ona kavuşmak kucaklamak istemiş. Hatta dedemin annesi sonradan sorulduğunda, dedemi nasıl kucakladığını dahi hatırlayamamış. O denli hasret ve sevinç insanın aklını başından alıyor demek. 

Şimdi bir düşünelim. Ölünce Rabbimize kavuşacağız ve onun sevgisi, merhameti, şefkati hasreti bu dünyadaki hiçbir insan ile kıyaslanamaz. O’nun huzuruna varınca nuruna daha yakın olmak için herkes bir yarış içine girecek. Sadece ona bir adım daha yakın olmak isteyeceğiz. Yanımızda arkamızda önümüzde kim var onu düşünmeyeceğiz. Dedemin hikâyesindeki koşuşanların heyecanı bunun yanında anılmaya bile değmez. Geri kalanlar olacak, yani kötü ameli olan kişiler. Peygamberimize yakın olup dolayısıyla önde olanlar olacak, iyi ameli olan kişiler. Ama ister önde olsun ister arkada kalsın herkesin derdi Allah’ın nuruna daha yakın olmak olacak. İşte o zaman hiç kimsenin aklına ne annesi ne babası gelecek. Bu mutluluk, sevinç ve heyecan ebediyen de devam edecek. 

Çocuklarda ölüm kavramı, ahiret anlayışı onun bilişsel gelişimindeki olgunlukla yakından ilgilidir. Yani bu sorulara verilmesi gereken cevap her yaş özelinde farklıdır. 

*Mustafa Tütüneken din dersi öğretmenidir.