Kur’an’ın Sünnete İhtiyacı-3

Kur’an’ın Sünnete İhtiyacı-3

“Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükmü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam manâsıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar..” (Nisâ’ suresi, 4:65).

Sünneti dışlayıp Kur’an ile yetinmenin bizzat Kur’an’ın reddettiği bir anlayış olduğu bu ayette de tekrar edilmekte, Hz. Peygamberin hakemliğine başvurulması istenmektedir. Bu, hayatta iken bizzat kendisi vefatından sonra da sünnetidir. Onun sünnetinden yüz çevirmek dünyada bela, ahirette azap sebebidir.

Kur’an’ın ifade ettiği bu bela ve azaba talip olurcasına “Kur’an bize yeter, sünnete ihtiyaç yok” anlamında bir akımın varolacağını bizzat Hz. Peygamber (s.a.s.) de haber vermiştir: “Şunu iyi bilin ki bana Kur’an ve onun bir misli daha verilmiştir. Dikkat edin şöyle koltuğuna kurulmuş, tuzu kuru bir adamın size: ‘Siz sadece Kur’an’a bakın, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul edin yeter’ diyeceği günler yakındır…”

Muhammed Nâsıduddîn Elbânî’nin de sahih olduğunu teyit ettiği bu hadisi Mübârekpûrî (ö.1935) Hz. Peygamberin mucizelerinden birisi olduğunu vurgular ve şunları söyler: “Bu hadis Hz. Peygamberin mucizelerinden birisidir. Çünkü bu hadisinde haber verdiği zihniyet ortaya çıktı. Şöyle ki, Hint coğrayasında Pencap’dan kendisini Kur’ân Ehli diye isimlendiren bir adam ortaya çıktı. Oysa o, Ehl-i Kur’ân değil inkârcılardan birisiydi. Öncesinde salih insanlardandı. Şeytan onu saptırdı, sırat-ı müstakim’den uzaklaştırdı, ehl-i İslam’ın dillendiremeyeceği şeyleri söylemeye başladı. Bütün sözlerini hiç bir ihtimale açık kapı bırakmayacak açıklıkta sünnet inkarına yöneltti. Hadisleri Allah adına yalan söylemek ve ona iftira olarak değerlendirdi ve işi daha da ileriye götürerek Kur’ân dışında bir şeyle amel etmenin küfür olduğunu iddia etti ve bu iddiasını ilgisiz bir ayete bağladı. Asrının alimleri onun İslam dairesinin dışında olduğuna fetva verdiler. Onun hakkında işin doğrusu da alimlerin dediği gibidir.”

Günümüzde bu şekilde davranan insanlar hâlâ vardır.

Hz. Peygamber Muaz b. Cebel’i Yemen’e idareci ve dini tebliğ için görevlendirdiğinde nasıl hareket edeceğini sormuş o da: Önce Allah’ın kitabına, onda açık bir hüküm bulamadığında sünnete, onda da açık bir hüküm bulamadığında içtihatta bulunacağını söylediğinde Rasulullah memnuniyetini ifade etmiştir.

Burada bir müçtehidin takip etmesi gereken prosedürde sünnetin ikinci kaynak olduğunu bizzat Hz. Peygamber belirlemiştir.

En doğrusunu Allah bilir.