Siz Hangi Öküzün Yoğurdunu Yiyorsunuz!

Siz Hangi Öküzün Yoğurdunu Yiyorsunuz!

Baştan itiraf edeyim, bu lafı kimden ne zaman arakladım bilmiyorum ama, günümüzde pek çok siyasetçi, gazeteci, taraftar ve tarafsız taraftara tam da uyuyor bu söz. Yani size sormuyorum, hedefinde sizler yoksunuz.

Hakikati çarpıtmayı bırakın hakikat olmayanı bile hakikatmiş gibi insanların gözüne gözüne sokan sonra da hâlâ hakikati görmedin mi diye fırçalayanların sayısı hiç de az değil.

Yahu nereden başlayayım bilemiyorum. Suya sabuna dokunmadan Katolik Kilisesi’nin 267. papası 14. Leo olarak seçilen Kardinal Robert Francis Prevost çerçevesinde katoliklik ve papalık hakkında yazayım diyecektim, karşıma birden bire bu papanın ne kadar da iyi papa olduğunu söyleyen sürüsüyle Non-Catholici çıkmaz mı. Bunu söylerken ben bu 14. Leo iyi değil demek istemiyorum ama iyi de demiyorum. Nasıl diyeyim ki, daha kendisini tanımıyorum bile.

Amma, kendisine iyi diyenlerin, hangi öküzün yoğurdunu yediklerini de merak ediyorum. Zira diyorlar ki, “bu papa, Katoliklik ilkelerini pek de fazla takmayacak, onun için, iyi bir papa olacak” demeye getiriyorlar. Bu arada, Almanya’da hristiyan demokratlar kiliselere “susun artık” derken sosyal demokratlar “istedikleri gibi konuşurlar”” demesin mi?

Aynı şekilde Suriye hükümeti silahlı örgütlere silahlarını teslim ederek orduya katılmalarını isteyince kendilerini Müslümanlardan daha fazla Müslüman sayan bir grup, “Hain Şara sattın bizi” diye feryad u figân ederken,  Türkiye’de terör örgütü PKK’nin kendisini feshetmesi ve silah bırakması kararını açıklamasına şeyleri yırtılırcasına karşı çıkanları gördükçe ben onlardan ziyade yoğurdunu yedikleri öküzlerin cinsini arıyorum. En akıllısı, “PKK’nın silah bırakması dış güçlerin bir oyunudur. Bu oyunu biz bozacağız” derken, biraz daha az akıllısı, “daha dün o örgüte terör örgütü diyordunuz ama” diyerek bağırıyor. Öyle anlaşılıyor ki bu kişiler yedikleri öküz yoğurdunun tesiriyle olacak, terörden ikbal, iktidar ve itibar kazanma zamanın bittiğini gördüler. 

Tamam eleştir, niye taviz verdin de! Niye bu kadar şehit verildi de! Şehitlerin ailelerinin duyguları ne olacak de, böylece bu mağdurların, mazlumların duygularını sömür de sömür. Ama bu mağdurların sayısının artırılması demek olan karşı çıkışınızı neye bağlayacağız? Kendini feshetmeyerek, silah bırakmayarak daha da fazla mı katilliklerine devam etsin bu eşkıya sürüsü? Haa, bu örgütün bir oyunu diyebilirsin. O zaman sen de oyuna gelme, oyuna oyunla cevap ver.

Bak şu Avrupa varya, taaa 1713’lerde “ebedi barış” hayaline tutulmuş, bu tarihten sonra Napolyon ve Hitler gibi savaşın kahrolası dahilerinin yıkımını yaşamış, amma Abbé de Saint-Pierre’inden, Jean-Jacques Rousseau’sundan Immanuel Kant’ına kadar bu barışın felsefesini yapmış, sonunda da nihayet 250 yıl sonra kendi dünyalarında barışı tesis edebilmiş. Hem de hiç birisi ham hayal bir barıştan bahsetmemiş, barışa kolay da erişilemeyeceğinin üzerinde durmuş.

Az birazcık da siz bunun üzerinde düşünün, bunun üzerinde kafa yoralım diyeceğim de, benim aklım hâlâ bunların yedikleri yoğurdun öküzüne takılıp kaldı.