Hattatların İmamı: Şevki Efendi’nin Hatla Yazdığı Miras

İstanbul’un sessiz sokaklarında, ince bir kamış kalemle harfleri sükûnet içinde deftere düşüren bir usta vardı: Şevki Efendi. O, yazıyı sadece yazmaz, her harfi adeta bir dua gibi işlerdi.
- ARKA PLAN
- 28 Mayıs 2025
Lümeya Kuzey
Şevki Efendi sülüsün zarafetini, nesihin ölçüsünü öylesine incelikle harmanladı ki, hat sanatında bir çağ onun izleriyle şekillendi. Kelimeler onun elinde şekil değil, anlam buldu.
Kastamonu’dan İstanbul’a: Şevki Efendi’nin Hayatı
Kastamonu şehrinin Seyyidler köyünde dünyaya gözlerini açan Mehmet Şevki Efendi, küçük yaşta öksüz ve yetim kaldı. Dayısı Hulusi Efendi kendilerini ve kız kardeşini İstanbul’a getirdi. İstanbul’da dayısı yeğenini yerleştirdi, yetiştirdi ve sülüs, nesih ve rik’a yazı çeşitlerinde meşk ettirdi. On iki yaşında Hulusi Efendi tarafından icazetini almıştır.
Şevki Efendi’nin babası tüccardı ve Ahmet ağa diye tanınırdı. Ahmet ağanın babası da III. Selim’in kurenasındandır. İlk Aksaray Yusuf Paşa sıbyan mektebinde eğitimini aldı ve akabinde dayısı Hulusi Efendi ve Harputlu Hoca İshak efendiden temel dinî bilgiler edindi.
Haseki semtindeki geniş bir bahçeye bakan Şevki Efendi’nin “yeşil odası” talebeleri ile her cuma sabahtan öğlen namazına kadar hat dersi işlediği ve talebeleri ile hasbihal ettiği konağıdır. Her daim hat yazısına itina ve titizlik gösteren Şevki Efendi, sadece 10 talebeye aynı anda meşk ettirirdi. 1848 yılında Harbiye Nezaretinde Mektûbî-i odasında memur olarak görev yapmıştır. 27 yıl sonra memurluk görevinin yanı sıra Beyazıt´ta Menşe-i Küttâb-ı Askerî’ye de rika muallimi olarak görevini icra etmiştir. II. Abdülhamid döneminde Mehmed Efendi birçok şehzade ve beyzadeye hüsn-i hat öğretmiştir. Hayatı boyunca kazaya namaz bırakmamak ile birlikte cömertliği ve iffeti ile tanınan Şevki Efendi kendisine ve evine sadece resmi maaşından kazandığı miktarı harcardı. Muhterem sanatkârın üç kız evladı ve bir oğlu olmuştur. Vefatından önce felç geçiren Şevki Efendi, 13 Şaban 1304 (1887) yılında ebedi istirahatgâhına çekilmiştir.
Hocalarının İzinde
Meşke ilk başladığı günden dar´ul bekâya iltica edene kadar tek bir hocası olan Şevki Efendi, dayısı Hulusi Efendinin yanından hiç ayrılmamıştır. Şevki Efendi ve hocasının arasındaki şu iki cümle bizlere hoca talebe ilişkisinin nasıl bir samimiyet ve vefakârlık üzerine kurulduğunu öğretiyor. Hulusi Efendi yazıda beni geçtin diyerekten yeğenine kendisine başka bir hocaya yazılarını göstermesini rica etti. Kıymetli talebesinin cevabı ise şu oldu “Hocam ve velinimetim, sen bana kafisin. Ben senden ayrılmam ve senden başkasına dönemem.” Oysa ki hocasının tavsiye ettiği kıymetli Hattat kazasker Mustafa İzzet Efendi idi, Ayasofya Camiinin en güzide celi levhalarını yazan kıymetli hattat. Hulusi Efendi gözyaşlarını tutamayıp en kalbi hisleri ile yeğenine şu dualarda bulundu:
“Daima feyizyab ol, sana ve yazdıklarına karşı herkes kıyamete kadar saf-beste-i ihtiram olsun”. Şevki Efendi 13 Şaban 1304 yılında vefat ettiğinde kıymetli hocası Hulusi Efendinin yanı başına, Merkezefendi Kabristanına defnedilmiştir.
Hat Sanatına Etkisi
Her sabah namazından sonra bir Hilye Şerif yazmayı kendine vird edinen Şevki efendi başta Hafız Osman olmak üzere onun talebesi yedikuleli Abdullah efendi ve celi sülüsün önderi olan Mustafa Rakim Efendinin yazılarını dikkatle inceleyerek Sülüs, Nesih ve Rik’a kendi üslubunu geliştirmiştir. “Şevki mektebi” ismi ile anılan bu üslup 134 sene geçse dahi dünya çapında hat talebeleri tarafından daima yazılarını kıymetli Hattatın yazısına bakarak ve en yakın şekilde yazmaya çalışarak, örnek yazı olarak bilinir.“Fenafil hat” mertebesine ulaştığını söylenilen Şevki Efendi’nin önde gelen talebeleri Filibeli Bakkal Arif Efendi, Fehmi Efendi, Rifat Efendi, Pazarcikli Mehmed Hulusi Efendi ve Ziyaeddin Efendidir.
Şevki Efendi Üslubu: Hayatından Anekdotlar
“Yazı bana rüya aleminde öğretildi” diye buyuran Şevki efendi rüyasında kâinatın Efendisini (s.a.v) görerek kendilerine şu sözleri söyledi “Sana esrar-i hattı bildirdim”.
Şevki Efendi bu gizli hikmetlerini döneminde yaşayan bir hamalda fark etmiştir. Kahvecide bulunan Hilyeyi sık sık izlemeye gelen Hamal kendi kazancından bir miktarını biriktirip Yazı ricasında bulunacaktı. Yamalı kıyafeti olsa dahi tertemiz bir elbiseye sahipti. Şevki Efendi ona beğenebileceği bir yazı uzattığında borcunu soran hamal “Bana bir borcun yok” diyerek yazıyı Tablo haline getirmiştir. Hamal sevincinden gözyaşlarını tutamayıp ince ve derin duygularını arz etmiştir. Şevki Efendi hangi sınıftan olursa olsun gönül dünyası geniş olanlara hüsn-i muamele ederdi.
Şevki Efendi yazıdan aldığı parayı daima yoksullara maaş verir gibi dağıtır ve hususi defterine kaydederdi. Yazıdan para geldikçe “Cenâb-ı Hak yine benim elimden ihtiyaç sahibine dağıtmak üzere aciz kulunu vazifelendirdi. Bunlar benim olmayan ve hak etmediğim paradır. Hepsini yerli yerine vermek lazımdır.” derdi.
Mehmed Efendi talebelerin meşkine bakarken her zaman titiz ve özen göstererek öğretirmiş. Nitekim talebeleri kendilerine “kalem kırıldı” dediklerinde Şevki Efendi kalemlerin ucunu bozar ve bozuk kalem ile onlara yazının bozulmayacağını gösterirdi. Zamanın meşhur hattatları ziyafet verildiğinde, ev sahipleri yazıda rica da bulununca “Ben kendi yazı köşemde oturup kendi kalem ve hokkamı ve kendi alıştığım zamanımı bulamayınca yazamam” diyip titizliğini ve yazı yazma üslubun altını çizmiştir. Sırada çok bekleyen talebe olunca Hulusi Efendi Şevki Efendi´ye bir kaç talebe havale ederdi. Ne kadarda kendi yazı üslubuna sahip olsa da hocasına hürmeten Hulusi Efendi´nin üslubundan çıkartmalar yapardı.