Görmezden Gelinen Gerçekler ve Küresel Çapta Yükselen Vicdan

Görmezden Gelinen Gerçekler ve Küresel Çapta Yükselen Vicdan

Gazze’ye ulaşamadı ama dünya gündeminin rotasını Gazze’ye çevirmeyi başardı Madleen gemisi. Varış noktasına ulaşamasa da hedefini fazlasıyla gerçekleştirdi: Gazze’de yaşanan insanlık dramını, abluka ve soykırımı bir kez daha dünya kamuoyunun gündemine taşıdı. Uluslararası sularda hukuksuzca durdurulan bu barış gemisine uygulanan muamele ise başlı başına ibretlikti. Geminin üzerine kimyasal maddeler atıldı, elektronik sistemleri devre dışı bırakıldı. Ardından, servis edilen görüntülerde gemidekilere sandviç dağıtılırken çekilmiş “insancıl” sahneler yayınlandı. İnsan hakları ihlallerinin üzerini, kameraya oynanan “şefkat” tiyatrosuyla örtmeye çalışan bu çaba, sadece işlenen suçun büyüklüğünü gözler önüne serdi.

Diğer yandan “March to Gaza” – Küresel Gazze Yürüyüşü – olarak bilinen uluslararası barış girişimi de aynı şekilde bastırılmak isteniyor. Mısır’da yürüyüşü organize eden ekipten Fransa ve İspanya temsilcileri 24 saatten fazla süredir hiç haber alınamadan gözaltında tutuldu. Bu tutuklamalar, artık sadece Gazze halkının değil, onlara destek veren herkesin hedef haline geldiğini açıkça gösteriyor.

Ancak baskılar ne kadar artarsa artsın, vicdanlar susmuyor. Bugün Gazze için, Filistin için konuşan sesler dünyanın dört bir yanından yükseliyor. Bu sadece bir direniş değil; bu, insanlığın kendini ve insan olmanın evrensel değerlerini yeniden hatırlayışıdır.

Öte yandan bölgede tansiyonu daha da yükselten yeni bir gelişme: İsrail-İran savaşı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yapılan açıklamalarda İsrail temsilcisi, saldırının gerekçesi olarak kendi halkının güvenliğini, yoğun bakımdaki sivillerini ve “siren sesleriyle uyanan çocuklarını” gösterdi. Belki kendilerince makul mazeretler… Ancak aynı temsilci, İsrail güçlerince Gazze’de bombalanarak öldürülen binlerce çocuğu tek kelimeyle dahi anmadı. Gazze’nin bombalanan hastanelerini, çadır kentlerinde bombalar nedeniyle yanarak ölenleri, un dağıtılırken vurulan sivillerini hiç zikretmedi. Elbette dünyanın hiçbir yerinde hele de masum çocuklara ve sivillere karşı bir haksızlık olmasın, hiçbir çocuk bu acıları yaşamasın. Ancak kendi halkı için “muhtemel” en ufak bir tehdit söz konusu olduğunda silahları çekmeye çekinmeyenler diğer halkların sivilleri söz konusu olduğunda onların sivil ve de çocuk olduğunu göz ardı ediyorsa burada bir çelişki vardır. 

Bu çifte standart tehlikeli bir körlük örneğidir. Üstelik bölgede yaşananlar sadece bölgede değil, dünya genelinde Yahudi karşıtlığını da körüklüyor. Bir halkı temsil ettiğini iddia ederek, o halkın inanç önderlerine, kültürel varlığına ve tarihiyle bağ kurmaya çalışan insanlara da zarar veriyor.

Ancak bu karanlığın ortasında bir umut da doğuyor. Gazze’deki insanların haklarını dile getirmek ve savunmak, yalnızca bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın onur mücadelesine dönüşüyor. Gerek Madleen gemisinde gerekse yürüyüşlerde gerekse dünyanın dört bir yanında düzenlenen protestolarda Müslümanlar kadar Hristiyanlar, Yahudiler, ateistler, vicdan sahibi herkes bir araya geliyor. Devletlerin ve uluslararası kuruluşların sessiz kaldığı, hareketsiz kaldığı bir ortamda, küresel çapta örgütlenen insanlık Gazze’nin yanında duruyor. Bu dayanışma, siyasi sistemlerin başarısız olduğu yerde insan vicdanının devreye girdiğini gösteriyor.

Artık dünya, Gazze’de yaşanan zulmün ne olduğunu biliyor ve bunu daha yüksek sesle dile getiriyor. Gerçekler ne kadar bastırılmak istenirse istensin, gün yüzüne çıkıyor. Vicdanlar harekete geçti. Geri dönüş yok. İnsanlık, Filistin’le birlikte yeniden diriliyor.