Gündem

“Bosna Milliyetçi İdeolojilerden Kurtulamıyor“

Bosna Hersek’te bilhassa Sırp lider Milorad Dodik’in açıklamaları ve Sırp Entitesi Parlamentosu’nun tutumu nedeniyle tansiyon giderek yükseliyor. Saraybosna Devlet Üniversitesi Tarih Enstitüsü Müdürü ve IGMG Balkanlar Bölgesi Eğitim Başkanı Dr. Sedad Beşliya ile Bosna-Hersek’teki son gelişmelere dair konuştuk.
İlknur Küçük
15 Aralık 2021
Sarayevo Devlet Üniversitesi Tarih Enstitüsü Müdürü ve IGMG Balkanlar Bölgesi Eğitim Başkanı Dr. Sedad Beşliya Fotoğraf: Camia

Sayın Sedad Beşliya, son dönemlerde Bosna Hersek’te sıcak gelişmeler yaşanıyor. Bosna Hersek’i parçalanmanın eşiğine getiren bu gelişmeler nasıl başladı? Mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Nüfusun çoğunluğunu Boşnak-Müslümanların oluşturduğu Bosna-Hersek Devleti son 200 yıldır milliyetçi/faşist ve soykırım ideolojisi, siyaseti ve uygulaması ile malum Büyük Sırbistan ve Büyük Hırvatistan Projesi hayalcileri tarafından Osmanlı’dan kalmış ve Avrupa’da yeri olmayan bir “kalıntı” olarak algılanmaktadır.

Hatırlayacaksınız, son olarak, yakın bir zamanda 25-30 sene önce Yugoslavya Devleti’nin dağılma sürecinde 1992-1995 yılları arasında Bosna’ya karşı Sırbistan ve Hırvatistan bir askeri işgal ve saldırı girişiminde bulundu. Bu dönemde Avrupa devletlerinin gözleri önünde başkent Saraybosna Avrupa tarihinin en uzun ablukası altında kaldı ve Boşnak-Müslümanlara karşı soykırım yapıldı. Bu olay Avrupa’da İkinci Dünya Harbi’nden sonraki en acımasız katliam olmuş, bundan dolayı Birleşmiş Milletler tarafından kurulan Lahey Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesince Sırp ve Hırvat siyasi ve askeri liderler müebbet ceza alarak veya uzun yıllara mahkûm edildi. Bununla birlikte ancak uyguladıkları proje maalesef hayatta kaldı!

Bosna lideri Aliya İzetbegoviç’e 1995’te dayatılan Bosna Anayasası’nı da içeren Dayton Barış Antlaşması’ndan sonra 25 yıldır bağımsız ve egemen bir Bosna-Hersek Devletinin varlığını hazmedemiyorlar. Ancak Bosna bin senelik kadim bir Avrupa devletidir ve öyle kolay kolay yıkılamaz.

Son olarak Bosna Hersek’i oluşturan entitelerden biri olan Sırp Entitesi Parlamentosu, Bosna Hersek Cumhuriyetinden ayrılmaya götürecek kararlar aldı. Bu durum Milorad Dodik’in güttüğü ayrıştırıcı /ayrılıkcı siyasette yalnız olmadığını gösteriyor. Bu konuda neler söylersiniz?

1995 Dayton Barış Antlaşması Bosna-Hersek Devleti’ni iç yapısı bakımından iki entite şeklinde organize etti (Boşnak ve Hırvatların çoğunlukla yaşadığı Bosna-Hersek Federasyonu Entitesi ve Sırpların çoğunlukla yaşadığı – soykırım ve etnik temizlik üzerinde savaşla inşa edilmiş – Sırp Cumhuriyeti Entitesi) ve Uluslararası Yüksek Temsilcisi diye bir “sigortayı” öngörmüştür. Yani uluslararası camia ve büyük güçlerin antlaşmanın yürürlüğünü temin etmek için atadığı bir sivil ve siyasi makam.

Yüksek Temsilci ve Bosna-Hersek’teki tüm siyasi partiler; son 25 senede devleti daha işlevsel hâle getirecek olan ve Boşnak, Sırp, Hırvat ve diğerlerinin bir arada yaşamını temin etmek için Bosna-Hersek Parlamentosu’unda birçok kurumu kurmuş, Anayasanın öngördüğü üzere kanun getirmiştir (Bosna İstihbaratı Kurumu, Bosna Ordusu Kurumu, Bosna Anayasa Mahkemesi gibi).

Ve son aylarda Sırpların son on yılda en etkili partisi SNSD (Bağımsız Sosyalist Demokratlar Birliği) ve lideri Milorad Dodik (halihazırda Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi) kendince yapılanların Anayasaya aykırı olduğunu dile getirip aslında Anayasaya aykırı bir şekilde kurumları entite düzeyine çekmek istiyor (tekrar Sırp Entite Ordusu, Sırp Entite İstihbaratı Kurumu ve sairelerini kurarak) ve Bosna-Hersek Devleti’ne açık bir darbe vurma girişiminde bulunmaktadır. Aynı partinin yıllar önce bu kurumların kurulmasına Bosna-Hersek Parlamentosu’nda verdiği oylarla destek vermiş olması durumun ne derecede absürd olduğunu gösteriyor.

Aslında, aktüel durum Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko’nun 23 Temmuz 2021’de “Bonn Yetkilerine” dayanarak çıkarttığı “soykırımın inkârının cezalandırılmasına ilişkin yasa”, ülkenin resmî gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe girdikten sonra patlak verdi. Bu Sırp lideri için sadece bir vesile oldu. Çünkü Milorad Dodik son on yılda aktif olarak Bosna-Hersek Devleti’nin bölünmesini istiyor ve buna çalışıyor. Bosna-Hersek Devleti’nin “imkânsız bir devlet” olduğunu hemen hemen her gün demeçlerinde tekrarlıyor. Aynı zamanda, Sırp Cumhuriyeti Entitesi’nde sistematik bir şekilde Boşnak-Müslümanlara karşı ayrımcılık yapmaktadır. Mesela, okula giden Boşnak çocuklara kendi dillerini “Bosnaca” dili olarak değil de “Boşnakların kullandığı dil” olarak karnelerine yazdırmaktadır. Son aylarda artık Boşnakların millî kimliğini de inkâr etmeye başladı, söyleminde yalnız “Müslümanlar” kavramını kullanıyor. Düşünebiliyor musunuz? Avrupa’nın ortasında, etrafında NATO ülkeleri bulunan sıradan Rusya ve Sırbistan’ın kukla bir siyasetçisi dünyanın tanıdığı soykırımı inkâr etmekte ve hapishanelerde sürünen savaş suçlularını ödüllenmekte! Niçin? Bir tek nedenden dolayı. Bosna-Hersek’te çoğunluk şu anda Müslüman bir millet ve bu Müslümanlar siyasi bir etken!

“BOŞNAKLARIN YOĞUN OLDUĞU BÖLGELERDE ÇİÇEKLER AÇMIYOR”

Siyasetçilerin bu açıklamalarının topluma yansıması nasıl oluyor? Toplumda huzursuzluk ve bölünmüşlük ne düzeyde?

Bosna bir türlü bu ideolojilerden kurtulamıyor. Buna savaştan sonraki dönemdeki yolsuzluk da eklendi. Ekonomimiz zayıf. Boşnakların yoğun olduğu bölgelerde de ekonomik yönden tabiri caizse “çiçekler açmıyor”. Genç nesiller Avrupa’ya göç ediyor. Son birkaç yılda 80.000’den fazla Bosnalı Avrupa’ya göç etti. Biz sayı bakımından küçük bir milletiz bu süreci kaldıramayız. Şimdi de tekrar savaş söylemleri başladı, bu durum bir korku ortamı yaratılıyor. İnsanlar tedirgin olmaya başladılar, hâlâ durumun sadece seçim kampanyasından ibaret olduğunu düşünüyor. Halk barış döneminde bir arada yaşayabiliyor, karşılıklı işbirliği az-çok mevcut, ancak seçimlerde her millet kendi millî siyasilerini takip ediyor. Muhalefet zayıf kalıyor. Savaş ortamında da herkes kendi millî hücresine çekiliyor. Tarihî tecrübemiz onu gösteriyor.

Bosna’daki bu gelişmeler Avrupa’yı nasıl etkiliyor? Avrupa’nın meseleye yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bosna-Hersek Devleti 1995’ten beri bir siyasi sürece girmiştir bu da AB ve NATO’ya girme yolu ve sürecidir. Bulgaristan, Yunanistan, Hırvatistan bile AB ve NATO’ya girdi biz hâlâ girmedik. Aktüel olaylar iki süreçle aynı döneme denk gelmektedir. Biri Balkanlarda ve tüm dünyada artık jeopolitik dengelerin değişime uğradığıdır. Balkanlar’da artık Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa devletlerinin yanı sıra Rusya, Çin ve Türkiye’nin de etkili olmasıdır. Özellikle Rusya’nın nüfuzunun artmasından sonra Büyük Sırbistan hayalleri tekrar canlanmaktadır. İkincisi ise Bosna-Hersek’te yaklaşan ve Ekim 2022’de yapılması öngörülen genel siyasi seçimlerdir. Avrupa devletleri 1992’da kümede kaldı. O zamanki İngiliz siyasetçisi Lord David Owen abluka altında olan başkent Saraybosna Havalimanına inip Bosnalılara “Hayal kurmayın” dedi. Ben bugün aynı süreci görüyorum. Avrupa’dan net bir söylem ve eylem yok. Açıkçası bir şey de beklemiyoruz. Allah korusun Bosna’daki Müslümanlar yok olursa, Avrupa’yı bilmem, ancak Avrupa’da yaşayan Müslümanların durumunun iyiye gitmeyeceği kesin. Bu aynı zamanda tüm Müslümanlar ve tüm insanlar için de bir sorumluluğu beraberinde getirir.

“ABD VE TÜRKİYE’NİN BU GİRİŞİMLERE GÖZ YUMMAMALARI GEREKİYOR”

Bundan sonra Bosna Hersek’i neler bekliyor sizce? Gelişmelerin kontrol altına alınabilmesi için uluslararası düzeyde neler yapılması gerekiyor? Gereken müdahaleler yapılıyor mu? Bosna halkı beklediği desteği bulabiliyor mu?

Bugüne kadar Bosna-Hersek Devleti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve birlikteliğini destekleyenlerin derhal Bosna’ya karşı gelenlere ve siyasi (yarın belki de askeri) eylem yapanlara her türlü siyasi ve ekonomik yaptırımı uygulamaları gerekmektedir, ki bunları 2000’in başlarında bir defasında görmüştük, yaşamıştık.

İlk sırada NATO’nun iki en güçlü devleti olan ABD ve Türkiye’nin bu girişimlere göz yummamaları gerekiyor. Bosna-Hersek bir bütün kalacak. Bağımsız kalacak. Devlet daha güçlenecek. Boşnak-Müslümanlara yapılan ve tüm dünyanın tanıdığı soykırımı inkâr edenler ise, bir gün onlar da soykırımı tanıyacak başka seçenekleri yok. Medeni unsurlar kazanacak. ABD, AB, Türkiye ve diğer ülkelerle ilişkilerimizi devam ettireceğiz. Barıştan yanayız. Gelişimden yanayız. Avrupa’nın ortasında ve kalbinde bulunan bir devlet ve halk olarak Avrupa standartlarını ve insan haklarının temin edilmesini istiyoruz. Bugün Bosna’da aslında son on yılların Avrupa’nın değerlerini savunuyoruz. Nedir onlar? Çeşitlilik içinde insanların bir arada yaşamalarını mümkün kılmak. Bunlar aslında Bosna’nın kadim değerleri ve geleneğidir. Aksi takdirde faşizm ve soykırım galebe çalacak, Allah’ın izniyle buna fırsat vermeyiz. Eğer tekrar Bosna’ya bir işgal söz konusu olur ise ve savaş ortamında bulunur isek Bosna’mızı, dinimizi, medeniyet ve kültür değerlerimizi korumasını iyi biliriz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. “Bosna direniş mucizesi”ni tarih boyunca çok defa dünyaya gösterdik, yine gösteririz.

Reklam (İç Sayfa)

Pin It on Pinterest

Paylaş