X, Y, Z Kuşakları Ve Teknoloji İlişkisi

X, Y, Z Kuşakları Ve Teknoloji İlişkisi

Teknolojik gelişmelerin bireylerin düşünce, tutum ve davranışları üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkilerinin bulunduğu anlaşıldı. Kuşak kategorilerin farklı doğum yılı aralıkları ile sınıflandırıldığını görüyoruz.

Yaşadığımız yüzyıl, bizlere büyük bir teknoloji ve dijitalleşme tecrübesi yaşattı. Tabii olarak bu dijitalleşme deneyimi sosyal yaşamın her alanında olduğu gibi kuşakların sınıflandırılmasında ve nitelikleri üzerinde de değişim veya dönüşümlere neden oldu.

Aynı zaman diliminde yaşamış, benzer değerler, kurallar, kalıplar ile sosyalleşmiş dolayısıyla benzer tutumlara sahip bireylerin oluşturdukları topluluklar şeklinde tanımlayabileceğimiz kuşak kategorileri II. Dünya Savaşı’na kadar içinde yaşadıkları tarihsel dönemdeki önemli olaylar merkezinde yapılırken 1965’ten sonra teknolojide yaşanılan gelişimler merkezinde yapılmaya başladı. Çünkü teknolojik gelişmelerin bireylerin düşünce, tutum ve davranışları üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkilerinin bulunduğu anlaşıldı.

Bilimsel çalışmalara baktığımızda çeşitli kuşak kategorilerin farklı doğum yılı aralıkları ile sınıflandırıldığını görüyoruz. Biz bu yazımızda X kuşağı (1965-1979 arasında doğanlar), Y kuşağı (1980-1999 yıllarında doğanlar) ve Z kuşağının (2000 ve sonrası doğanlar) özelliklerinden, teknoloji ile ilişkilerinden bahsedeceğiz.

X kuşağı gazete, radyo ve televizyon ile büyümüş bir nesildir. Bugün hepimizin kullandığı bilişim teknolojilerinin, sosyal medya platformlarının çoğunun mimarlarıdırlar ancak Y ve Z kuşağı ile kıyaslandıklarında teknoloji kullanım düzeylerinin daha düşük olduğunu söyleyebiliriz. X kuşağının önemli bir kısmı daha çok geleneksel değerler ile yetiştirildiler. Bu yetiştirilme tarzı X kuşağının daha konservatif/koruyucu tutumlar geliştirmesini beraberinde getirdi.  Buna bağlı olarak X kuşağı sosyal yaşamdaki etkileşimlerinde yüz yüze ve güvene dayalı ilişkilere öncelik veriyor ve dijitalleşmenin getirilerini deneyimleme konusunda ihtiyatlı davranıyorlar. Ancak çalışma yaşamındaki dijitalleşmenin gereği olarak teknolojik araçları kullanma becerilerini geliştirmişlerdir.

Y kuşağı internetli bir dünyaya doğdu, birçoğu beş yaşından önce bilgisayarla tanıştı dolayısıyla teknoloji kullanım bilgileri çok iyi. Y kuşağı internete bağlı olarak dünyadaki kültürel çeşitliliklerle tanıştı ve bilgiye hızlıca ulaşma imkânını yakaladı. Bu deneyim Y kuşağı üyelerinin farklı deneyimlere açık, sorgulayıcı, yeteneklerini keşfetmeye odaklı, yüksek özgüven ve gezmeyi sevme gibi özellikler kazanmasını da sağladı. Ayrıca bu kuşağın, ebeveynleri olan X kuşağının eğitime önem vermeleri nedeniyle eğitim düzeyleri de yüksek. Y kuşağı iş dünyasında teknolojiyi aktif kullandıkları gibi sosyal medya iletişimini de gündelik hayatlarının merkezine yerleştirmişlerdir. Sosyal medya araçlarını içerik üretiminde de kullanan Y kuşağının gazete, dergi, radyo, televizyon kullanma alışkınlarının ise gün geçtikçe azaldığını söyleyebiliriz.

Z kuşağı, 21. yüzyılın ilk kuşağı ve üyelerinin en büyüğü şu an yirmi üç yaşında bu nedenle Z kuşağının geleceği nasıl şekillendirileceği konusu gizemini koruyor. Z kuşağının en tipik özelliği teknoloji kullanımındaki hâkimiyetleri, her zaman yanlarında küçük teknolojik araçlar taşıyorlar, teknoloji ile iç içe yaşıyorlar, internetsiz bir yaşam onlar için adeta düşünülemez. Bu gençler üniversite bitirmeden önce ortalama 10 bin saatten fazla bilgisayar oyunu oymakta, 200 binden fazla elektronik posta gönderimi ve alımı yapmakta, cep telefonlarıyla 10 bin saatten fazla konuşmakta, 20 bin saatten fazla TV izlemekte, 500 binden fazla reklama maruz kalmakta; buna karşın 5 bin saatlik kitap okuması yapmaktalar[1]. Bu rakamlar bize Z kuşağının sosyalleşmesinde dijital teknolojilerin rolünün merkeze taşındığı gösteriyor.

[post-refarans id=”29431″ taraf=”sol”]

Z kuşağı üyeleri, özgürlük ve özgüven düzeyleri yüksek, sosyal yaşamda ve sosyal medya platformlarında kendilerini rahatça ifade edebiliyorlar, özel yaşamlarını paylaşma konusunda daha az çekinceye sahipler. Araştırmalar Z kuşağının aynı anda birçok işi yapabilme becerileri olduğunu ancak dikkatlerinin çok kısa süre içinde dağıldığını gösteriyor. Zamanlarının önemli bir kısmını internette geçiren Z kuşağının çeşitli sosyo-kültürel motiflerle karşılaşması, onların X ve Y kuşağından farklı olarak daha global sınırlarda yaşamasını ve global değerleri benimsemelerini beraberinde getiriyor. Z kuşağının her türlü düşünce ve yeniliğe açık olmaları aile içi ilişkilerine de yansıyor, geleneksel değerlere daha bağlı olan X ve Y kuşağı ile zaman zaman sorunlar yaşıyorlar.

X, Y ve Z kuşaklarının dijital teknoloji ile ilişkilerindeki farklılıklarına ve kuşakların birbirlerini nasıl yaklaşabileceklerine dair özetle şunları ifade edebiliriz. Günümüz dijital dünyasının olmazsa olmazlarının çoğunu aslında X icat etti, Y kullanmaya başladı, Z için ise onlar vazgeçilmez hâle geldi. Z kuşağı ileri teknolojik araçları kullanma noktasında uzman olduklarına dair belirgin bir özgüvene sahipler ve dijital ürünlere (yapay zekâ vb.) aşina olduklarından yeni teknolojiler onları ne şaşırtıyor ne de korkutuyor. Özellikle X kuşağı ile Z kuşağı arasındaki mesafenin arttığını söylemek mümkün. Bu durum teknolojiden ürken, uzak duran, öğrenmekten-kullanmaktan kaçan, kendinden önceki kuşaklarla sorun yaşamalarının da temel nedeni olarak görünüyor.

Z kuşağının dijital bir dünyanın içinde büyümeleri, gerçek dünyanın değerlerinden hızla uzaklaşarak dijital dünyanın değerlerine uyum sağlamaları, eğlence-haz merkezli yaşam arzuları, dijital tehlikelere açık olmaları ebeveynlerin kaygı düzeylerini artırıyor. Artan endişe nedeniyle Y ve X kuşağındaki ebeveynler, Z kuşağındaki çocuklarına yönelik kontrolü, yasakları artırıyor ama çocukları dijitalden tamamen uzak tutmak çözüm olmadığı gibi etkileşim problemlerini tetikliyor. Peki, kuşaklar arasındaki dijital kullanıma bağlı ortaya çıkan problemleri çözmenin püf noktası neler olabilir?

Dijitalleşme, çocukların ve gençlerin eğitimleri için önemli bir araç olmaya başlasa da ebeveynlerin tutum ve davranışları yeni neslin eğitiminde ağırlığını koruyor. Çünkü çocuklar, doğdukları gün ebeveynlerine ihtiyaç duyuyor ve onların davranışlarını gözlemlemeye devam ediyor. Bu nedenle ebeveynler dijital zehirlenmeye karşı dikkatli olmalılar. Ebeveynler çocuklarıyla sürekli iletişim içinde olmalı, dijital ortamlarda neler yaptıklarını takip etmeli, dijital ağlarda da gerçek hayatta davrandığı gibi davranmasının önemini öğretmeli, mahrem bilgilerini paylaşmalarının zararlı sonuçlarını anlatmalı. Ayrıca çocukları sanal arkadaşlıklara değil gerçek arkadaşlıklara yöneltmeli, aile ve akrabalık ilişkilerine birlikte daha fazla vakit ayırmalı, çocuklarına güvendiklerini ve her daim yanında olduklarını hissettirmeli. Unutmamalıyız ki dijital teknolojilerini üreten biz insanoğluyuz, dijitalleşmenin kölesi olmamak bizim inançlarımıza, değerlerimize, tercihlerimize bağlı.

[1] Z kuşağının dijital teknoloji kullanım verileri, D.E. Askeroğlu’nun  2017’de tamamladığı “Dijitalleşme Sürecinde Dönüşen Kültür ve Yaşam Tarzları: Kuşaklar Üzerine Bir Tipoloji Araştırması” adlı doktora tezinden alınmıştır.