Akıl ve Ruh Sağlığımızın Sigortası Yüce Dinimiz

Akıl ve Ruh Sağlığımızın Sigortası Yüce Dinimiz

Ruhumuzu mutlu kılmak ve tatmin etmek için ilk yapmamız gereken şey, ruhun kaynağı olan Rabbimiz ile irtibat kurmaktır. Bu irtibatın ilk basamağını ise iman oluşturur. Öncelikle bizi yaratanın kim olduğu ve niçin yarattığını bilmeliyiz.

Prof. Dr. Saffet Köse

İnsan dediğimiz varlık ruh ve bedenin birleşmesinden meydana gelen bir bütündür. Bu hayatta huzur ve mutluluğun elde edilmesi her şeyden önce ruh ve bedenimizin sağlıklı olmasına bağlıdır. Nasıl ki bedensel rahatsızlıklarımız, hastalıklarımız bizi sıkıntılı bir pozisyona sokarsa bundan daha öte ruhî, kalbî rahatsızlıklarımız da hayatımızı çekilmez bir noktaya getirir. Kuşkusuz bu hayatta en önemli şeylerin başında kuşkusuz insanın akıl ve ruh sağlığı gelir. Zira insanın akıl ve ruh sağlığı yerinde değilse hayattaki diğer şeylerin yerinde olması önemini kaybetmektedir. Bir kimse düşünün ki ruhî bunalımları, psikolojik sorunları var. Bu kimsenin maddî durumunun iyi olması onu mutlu kılmaya yeter mi?

Rabbimizin insanlara dünya ve âhiret saadetini temin etmek üzere gönderdiği yüce dinimiz İslam, akıl ve ruh sağlığımızın korunması noktasında bize son derece önemli katkılarda bulunuyor. İslam’ın ortaya koyduğu inanç ve ilkeleri hakkıyla anlayan, kavrayan, bunlara iman eden ve hayatına yansıtmaya çalışan kimseler, bu şekilde inanmayan ve yaşamayan kimselere göre akıl ve ruh sağlığını muhafaza etme noktasında çok daha avantajlı konumdadırlar.

İNSANIN AKIL VE RUH SAĞLIĞINI KORUMA NOKTASINDA ONA NASIL YOL GÖSTERİYOR? NELERİ TAVSİYE EDİYOR?

Bedenimizin en temel ihtiyacı gıdadır. Gıdasını alamayan insan günden güne zayıf düşer, bedenindeki pek çok şey işlevini görmez hale gelir ve bu durum devam ederse insan ölür. Aynı şekilde ruhumuzun en temel ihtiyacı da ruhî gıdadır. Bedenimiz bu dünya toprağından yaratıldığı için onun gıdası da bu dünyadaki hayvansal ve bitkisel ürünlerden elde edilir. Ruhumuzun kaynağı ise bu dünya değildir. Rabbimiz, ruh hakkında insana az bir bilgi verildiğini ve bu sebeple insanın ruhun mahiyetini bilmesinin mümkün olmadığını belirtir (el-İsra 17/85). Rabbimiz ilk insan Hz. Âdem’i yaratırken önce onun bedenini yarattığını, sonra da mahiyetini bilemeyeceğimiz şekilde ona ruhundan üflediğini belirtir (el-Hicr 15/29). Mademki ruh bu dünyadan değil, öyle ise ruhu tatmin edip mutlu kılacak olan şeyler de bu dünyadaki varlıklar olamaz. Mademki ruh rabbimizden gelmektedir öyle ise ruhu mutlu kılacak ve tatmin edecek olan şeyler de ancak ruhun Rabbimiz ile irtibat kurması ile mümkün olacaktır.

Öncelikle bizi yaratanın kim olduğu ve niçin yarattığını bilmeliyiz.

Ruhumuzu mutlu kılmak ve tatmin etmek için ilk yapmamız gereken şey, ruhun kaynağı olan Rabbimiz ile irtibat kurmaktır. Bu irtibatın ilk basamağını ise iman oluşturur. Öncelikle bizi yaratanın kim olduğu ve niçin yarattığını bilmeliyiz. Bu bilgi sapasağlam bir şekilde ruhta yer etmedikçe ruh en büyük açlığı daima hissedecektir. İnsanın akıl sahibi bir varlık olması, onu daima şu temel sorularla yüzleşmeye zorlayacaktır: “Ben kimim? Nereden geldim, nereye gidiyorum? Bu dünyada niçin varım?” Bu sorulara doğru ve tatmin edici cevabı bulmadığı sürece insanın ruhundaki ve aklındaki boşluk hiçbir zaman kapanmayacak, bu durum ise onu ömür boyu içten içe, farkında olarak ya da olmayarak mutsuz edecektir.

Sözlerimizi, Allah Resûlü’nün (s.a.v.) akıl ve ruh sağlığımız konusunda bizlere rehberlik eden şu muhteşem hadisi ile noktalayalım:

“Müminin durumu gıbta ve hayranlığa değer. Çünkü her hali kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir bela gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd 64)

Rabbimiz kendisine iman ve kulluk ederek, Onun çizdiği sınırlara riayet ederek, hayatın bir imtihan olduğunu asla göz ardı etmeksizin yaşayarak akıl ve ruh sağlığımızı muhafaza etmeyi bizlere nasip eylesin.