Hattat, Edebiyatçı ve Sanat Tarihçisi: Mehmet Ali Alparslan

Hattat, Edebiyatçı ve Sanat Tarihçisi: Mehmet Ali Alparslan

Necmeddin Okyay Hoca Efendi’nin talebesi olan ve kendi de bir çok talebe yetiştiren ve yakın dönem geleneksel Türk İslam sanatlarının önemli isimlerindenMehmet Ali Alparslan muntazam akademik kariyeri yanı sıra son derece başarılı ve yaşadığı zamana damga vuran bir hattattı.

Hakan Polat

Mehmed Ali Alparslan nüfus kayıtlarında 1922 olarak gösterilse de kendisi üç yaş büyük yazıldığını belirtir. Tekirdağ’ın Çorlu kazasında dünyaya gözünü açar. Henüz küçük bir çocuk iken babası Mehmet Çavuş Hakk’ın rahmetine kavuşur. Bunun üzerine annesi Atiye Hanım ve kız kardeşi Hikmet Hanım ile dayısı Mehmet Efendi’nin himayesinde Üsküdar’a yerleşirler. İlk öğrenimini Çorlu’da başlayıp Lise tahsilini İstanbul Haydarpaşa’da başarı ile neticelendirir. Lise yıllarında ilk kez hat sanatı ile kalben meşk eder. Kamil Aktik’in hayatını ele alan kitap onu derin bir şekilde etkiler ve hat derslerine Necmeddin Okyay Hoca Efendi’nin talebesi olarak başlamasına vesile olur.

BAŞARILARLA DOLU AKADEMİK KARİYER

Tafsilatlı akademik kariyeri olan Ali Alparslan akademik hayatına İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin Türk ve Fars Edebiyatı Şubesi’nde başladı. Mezuniyetini 1947’de hazırladığı Manzum Lügatlar ve Tuhfe-i Vehbî’nin Alfabetik Tertibi adlı teziyle aldı.

Mezuniyetindeki başarı ile Türkiye sınırları dışında yankı bulan Ali Alparslan 1948’de İran Hükûmeti’nin daveti üzerine Tahran Üniversitesi’nde üç sene Farsça ve Fars Edebiyatı eğitimi gördü. Aynı yıl İmâde’l-hasenî’yi taklîden yazdığı kıt’a ile icazetini aldı. Memlekete döndükten sonra İstanbul’da Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde çalışmaya başladı. İlerleyen görevlerinde Hâriciye Vekâleti’ne dahil olarak Amerika ve Kanada’da diplomatik kurye olarak görev yaptı. Bir müddet sonra istifa ederek, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne asistan oldu.

1959’da İstanbul Üniversitesi’nin Fars Dili ve Edebiyatı Şubesi’de akademik çalışmalarına devam eden Ali Alparslan 1962’de doktor unvanını kazanmıştır.

Batı âleminde ders verme yetkisine sahip olmak anlamında olan doktorasının sunduğu imkânlar ile 1963 ile 1966 yılları arasında Londra Üniversitesi’ne bağlı School of Oriental and African Studies’te Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi. Akademik kariyerinde 1967 yılında Doçentlik kazandı ve bir süre de Chicago Üniversitesi’nde asistan-profesör sıfatıyla görev yaptı.

Uzun çabalar neticesinde 1980 yılında profesör oldu ve kendi bölümünün ve Türkiyât Araştırmaları Merkezi’nin başkanlığını üstlendi.

1992 yılında emekliye ayrıldıktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi, Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’nde Hat Sanatı Kürsüsü’nün başkanlığını yapmaya başladı. Bu görevi süresinde İstanbul Üniversitesi’nde Osmanlıca ve paleografya dersleri de verdi.

Ali Alparslan 2006’nın başlarında kısa süren bir rahatsızlığın ardından 24 Ocak’da vefat etti. Fâtih Camii’nde kılınan cenaze namazına mütakiben Karacaahmet’teki aile mezarlığına defnedildi. İki evlilik yaptıysa da çocuk sahibi olmamıştır.

HAT SANATINA ETKİSİ

Mehmed Ali Alparslan muntazam akademik kariyeri yanı sıra son derece başarılı ve yaşadığı zamana damga vuran bir hattattı. Bir yandan mütehassıs ilim adamı, bir yandan fevkalade bir hattat, bir yandan herkese karşı hoşgörülü ve gönül ehli zarif bir insan olarak tanınmış, kendisinden nasiplenmek isteyenlere karşılığı Allah rızası olmak üzere kapısını her daim açık tutan çelebi karakterli bir beyefendi idi.

Ali Alparslan gerek yayımladığı eserler, gerek yetiştirdiği talebeler, gerekse alçak gönüllülüğüyle her haliyle muteber bir insan idi. Ömür boyu yaşadığı sanatını en iyi şekilde temsil ederek yazı sanatının özündeki kültürü bilen, ondan nasiplenen ve hal-u hareketler ile onu aksettiren bir sanatkârdı. Yazıyı karşılıksız olarak öğretmiş, sanatını geçim vasıtası yapmamıştır. Cuma günleri Süleymaniye Kütüphanesi’nde ilgi duyanlara yazı meşklerini sürdürmüştür. Bu örnek davranış ve çalışmasının meyvesi olarak yetiştirdiği talebeleri hat sanatında geleceğe sağlam bir köprü kurmuştur.

Teknolojik imkânların kısıtlı olduğu dönemlerde dahi yurt dışından gayret ehli talebelerden meşk kabul eder teberrüken icâzet almış öğrencileri de vardır. İngilizce ve Fransızca ile birlikte Farsça da bilen Ali Alparslan edebiyat ve hat sanatları alanında kendini iyi yetiştirmiş, ulusal ve uluslararası konferans ve kongrelere katılmıştır.

İbnülemin’in oldum demeyip olmağa çalışmasını tavsiye ettiği Ali Alparslan için Süheyl Ünver’in, “Asrımızın Yesârî”si dediği dahi söylenir. Hâlim Özyazıcı’dan öğrenmiş olduğu dîvânî hattında da zamanın yeganesi idi.

Muhsin Demirel, Ali Rıza Özcan, Selim Türkoğlu, Ahmet Kutluhan, Tahsin Kurt, Davut Bektaş, Mahmut Şahin, Mehmet Memiş, Savaş Çevik yetiştirdiği talebelerinden bazılarıdır.
İsmail Yakıt onun için şu kıtayı kaleme almıştır:

Edebiyât tarihçisi, hattat Alî Alparslan Hoca,
Çok Esmâ’lar yazıp kıldı ismini bu kubbede bâkî
Çıktı yediler söyle yaz târihini Yakût dediler;
Hatt-ı ta’likle çekdi son nefesinde bir hüve’l-bâkî
Yetiştirdiği talebelerinden bazıları şu şekilde sıralanabilir:

GÜL KATALOĞU

Ali Alparslan ile, Üsküdar Toygartepe’deki evinde birçok muhterem insanları misafir etmiş olan Necmeddin Okyay Hoca Efendi’nin arasında nezih bir hadise söz konusu olmuştur. Bu ev sadece bir bina, sadece bir mekân değil. Değişik sanat ve kültür alanlarında gayret sarf eden insanların fikir dünyasını oluşturan ve geliştiren münezzeh bir âlemdir. Necmeddin Hoca’nın hünerleri sadece kâğıt ve ok ile kısıtlı kalmayıp aynı zamanda gül yetiştirme konusunda da son derece başarılıydı. Öyle ki yaklaşık dört dönümlük bir arazide çok güzel güller ve çiçekler yetiştirirmiş. Ne yazık ki bereketli ömrünün 78 yılını geçirdiği Toygartepe’den 1961’de ayrılması gerekir ve Koşuyolu’na taşınır.

Bu ayrılış mecburiyetten dolayı olduğu için bir o kadar da hüzün içerir. İstanbul’da yerleştiği yeni apartmanda haliyle Toygartepesi’ndeki gibi gül yetiştiremez. Bunu duyan vefalı talebesi Ali Alparslan o sıralar Londra’da bulunurken kendisine hatıra olarak bir gül kataloğu hediye eder. Buna karşı, Ali Alparslan’a hitaben yazdığı şu kıta, hocanın kendi haleti ruhiyesinin adeta röntgenle çekilmiş filmi gibidir:

Güllerin karşımda her an solmadan durmaktadır,
Hem temaşasıyla gönlüm şad-man olmaktadır,
Eski bağçem hatıra geldikçe didem hun olur,
Şimdi gül resmiyle Necmi, geçmişi anmaktadır.

Kaynak:
• Şevket Rado / Türk Hattatları (1984),
• Muhittin Serin / Hat Sanatı ve Meşhur Hattatlar (2005),
• Uğur Derman/ Ömrümün Bereketi – 1 (2011)
• https://islamansiklopedisi.org.tr/alparslan-ali
• https://ketebe.org/sanatkar/ali-alparslan-107