Gündem

Almanya’da Irkçı Saldırıların Kronolojisi: Cinayetler, Kundaklamalar, Silahlı Baskınlar!

1 Temmuz'un "Müslüman Karşıtı Irkçılıkla Mücadele Günü" olması dolayısıyla Almanya'da ırkçı saldırıların bazılarının kronolojisini sıralıyoruz.
02 Temmuz 2021
Hanau'da 9 göçmen ırkçı şiddetin kurbanı oldu. @aa

Almanya’da göçmenlere karşı yapılan ve 9 göçmenin katledildiği Hanau saldırısının bir de geçmişi var. Yani Hanau saldırısı Almanya’da göçmenlere karşı yapılan tek saldırı değil. Çünkü, 1990’dan beri ırkçı şiddet eylemlerinin kaydının tutulduğu Almanya’da, o zamandan beri 200’den fazla insan aşırı sağcı terörün kurbanı olarak öldürüldü. Bu eylemlerin bir kısmı maalesef unutulmaya terkedilmiş durumdadır.

Almanya’daki aşırı sağcı ve ırkçı saldırıların listesi uzun bir listedir. Duisburg, Mölln, Solingen, Halle, Hanau, NSU cinayetleri veya Merve el-Şerbini cinayeti bu saldırılardan sadece birkaçı. Almanya’da 1990’dan beri ırkçı şiddet eylemleri istatistiksel olarak kayıt altına alınıyor. O zamandan beri 200’den fazla kişi aşırı sağcı terörün kurbanı oldu, ancak bu kurbanların hepsi de aşırı sağ terör kurbanı olarak sınıflandırılmadı. Sağ terörün kurbanı olarak kayıtlara geçirilmesi için ise hâlâ bir çözüm bulunabilmiş değil. Bunun içindir haklı olarak: Tüm ırkçılık kurbanlarının anılabilmesi için daha ne olması gerekiyor? sorusu gündeme geliyor.

Duisburg – 27.08.1984

Duisburg’daki kundaklama saldırısı neredeyse pek de bilinmiyor. 26-27 Ağustos 1984 gecesi Duisburg-Wanheimerort’ta çoğunluğu Türkiye’den gelen göçmenlerin yaşadığı bir ev yakıldı. Yangın’da Döndü Satır, Zeliha ve Rasim Turhan, oğulları Tarık Turhan ile Çiğdem Satır, Ümit Satır ve Songül Satır hayatını kaybetti. 23 kişi de yaralandı. Satır ailesinin diğer iki kızı Rukiye ve Aynur, camdan atlayarak ağır yaralı olarak kurtuldu. Aynı şekilde yangın sırasında evde olmayan baba Ramazan Satır da kurtulanlar arasında.

Failin kimliğinin uzun süre tespit edilememesinin ardından Evelin D. isimli bir kadın nihayet, 26 Ocak 1993 tarihinde Duisburg-Hamborn’daki bir mülteci yurduna yönelik kundaklama saldırısına ilişkin soruşturma kapsamında Wanheimerort yangınındaki suçunu da itiraf etti. Failin, Pyromania (yangın çıkarma hastalığı) hastası olduğu gerekçesi ile 30 Aralık 1996 tarihinde, 2010 yılında öldüğü bir psikiyatri kliniğine yatırıldı. Her iki eylem de göçmenlere yönelik olmasına rağmen, failin siyasi amaç gütmediği gerekçesi ile bu saldırılar yabancı düşmanı eylemler listesine girmedi. 2018’de davanın yeniden kamuoyunda tartışılmaya açılması sonrasında bu saldırının olası bir ırkçı saldırı olduğu gündeme geldi.

Hamburg – 24 Aralık 1985

21 Aralık 1985’te Ramazan Avcı aşırı sağcı bir saldırının kurbanı oldu. Avcı, aşırı sağcıların uğrak yeri olmakla ünlenmiş bir restoranın önündeki bir otobüs durağında kardeşi ve bir arkadaşıyla eve gitmek için bekliyordu. Avcı ve yanındaki kişiler bir grup aşırı sağcının dikkatini çektikten sonra, bira şişeleri ile saldırıya uğradı. Avcı ve arkadaşları kaçarken arkalarından bir araba ile takip edildi. Avcı’nın kardeşi ve arkadaşı yine otobüse binebilirken, Avcı’nın kendisi ise otobüse yetişemedi. Maalesef Ramazan Avcı önce arabayla ezilmiş daha sonra da bayılana kadar dövüldü. Avcı’nın, kafatası çatladı, kaburgaları ve bacakları ciddi şekilde kırıldı. Acil ameliyata alınmasına rağmen sadece üç gün hayata tutunabilen Avcı 24 Aralık 1985’te aldığı yaralara yenik düştü.

Mölln – 23 Kasım 1992

23 Kasım 1992’de Schleswig-Holstein eyaletinin Mölln kasabasında neo-Naziler Türk kökenlilerin yaşadığı bir evi ateşe verdi. Saldırıda Bahide Arslan, Yeliz Arslan ve Ayşe Yılmaz hayatını kaybetti. Bazıları ağır olmak üzere 9 kişi de yaralandı. Olayın faillerinden birisi ömür boyu hapse mahkum edildi, genç suç ortağı ise 10 yıl ceza aldı.

Mölln saldırısı dünya çapında da dikkat çekti. Almanya’da “Eulenspiegel-Stadt”, yani, yaramaz ama şakacı kasabası olarak bilinen Mölln, bu olay sonrasında öldürücü ırkçılığın sembolü hâline geldi. Almanya’nın her tarafında insanlar büyüyen sağcı radikalizme karşı ışıklı protestolar yaptılar. 27 Kasım 1992’de Hamburg’da düzenlenen anma törenine 10.000’den fazla kişi katıldı. Kundaklama saldırısına, Federal Başsavcılık el koydu. Federal Başsavcı Alexander von Stahl, Mölln saldırısının “Federal Almanya Cumhuriyeti’nin iç güvenliğini bozmayı” amaçladığını açıkladı.

Schleswig-Holstein Yüksek Bölge Mahkemesi, failleri 8 Aralık 1993’te yedi kişiyi öldürmeye teşebbüsle birlikte üç cinayetten mahkum etti. 19 yaşındaki fail, gençlik ceza kanununa göre on yıl hapis cezasına, 25 yaşındaki suç ortağı ise müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Kundakçıların ikisi de şu anda serbest kalmış durumda.

Solingen – 29 Mayıs 1993

Solingen’deki kundaklama saldırısı, Almanya Federal Cumhuriyeti tarihindeki en önemli ırkçı saldırılardan biridir. 29 Mayıs 1993 gecesinde meydana gelen saldırıda Gürsün İnce (27), Hatice Genç (18), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (4) öldürüldü. Aileden 14 kişinin bir kısmı hayati tehlike arz edecek şekilde yaralandı. Kurbanlar, 1970’lerin başında üç çocuğuyla Türkiye’den Almanya’ya göç eden Mevlüde ve Durmuş Genç’in kızları, torunları ve yeğenleriydi. Solingen’de iki çocukları daha olan aile Solingen’i vatan edinmişlerdi.

Failler saldırıdan hemen birkaç gün sonra tutuklanan saldırganlar Solingen çevresinden yaşları 16 ile 23 arasında değişen dört genç erkekti. Saldırganların dördü de daha önce aşırı sağcı sözleri ile dikkat çekmişti. Uluslararası kamuoyu tarafından da yakından takip edilen dört sanık aleyhindeki dava, Nisan 1994’te Düsseldorf Yüksek Bölge Mahkemesi’nde başladı. 127 günlük yargılamanın ardından, Ekim 1995’te failler, beş cinayet, 14 suikast ve özellikle ciddi kundakçılıktan 10 ila 15 yıl arasında hapis ve gençlik cezasına çarptırıldılar. Mahkûmiyet kararında, cinayetlerin ırkçı saiklerle işlendiği belirtiliyor. Failler şimdi cezalarını çektiler ve yine serbest kaldılar.

NSU CİNAYETLER SERİSİ – 09.09.2000-25.04.2007

9 Eylül 2000’de Enver Şimşek sokak ortasında vuruldu. İki gün sonra hastanede hayatını kaybetti. Yetkililer başlangıçta Enver Şimşek’in öldürülmesinin arkasında aşırı sağcı bir motivasyon düşünmediler. Cinayetten on bir yıl sonra, Beate Zschäpe tarafından yayınlanan “Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU)”nun itiraf videosunda ağır yaralanan Şimşek’in fotoğrafları ortaya çıkınca, Şimşek’in ölümünün sebebi ortaya çıktı. O zamana kadar, emniyet güçleri, daha sonra işlenen NSU cinayet davalarının aşırı sağcı bir motivasyonla işlendiğini kabul etmeyerek, suçluları kurbanların çevresinde aradılar.

Kasım 2011’de, Beate Zschäpe’nin suç ortakları Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın cesetleri bir banka soygunu sonrasında yanmış bir karavan evde bulundu. Faillerin tespiti ile ortaya çıkan sonuç şu şekildeydi: Enver Şimşek ırkçı, İslamofobik bir motivasyonla öldürülmüştü. Enver Şimşek’ten sonra NSU şebekesinin en az dokuz kişiyi daha öldürdüğü ortaya çıktı. Bunlar da şu şekildeydi: Abdurrahim Özüdoğru (13 Haziran 2001, Nürnberg), Süleyman Taşköprü (27 Haziran 2001, Hamburg), Habil Kılıç (29 Ağustos 2001, Münih), Mehmet Turgut ( 25 Şubat 2004, Rostock), İsmail Yaşar (9 Haziran 2005, Nürnberg), Theodoros Boulgarides (15 Haziran 2005, Münih), Mehmet Kubaşık (4 Nisan 2006, Dortmund), Halit Yozgat (6 Nisan 2006, Kassel) , Michèle Kiesewetter (25 Nisan 2007, Heilbronn)

Münih’te görülen NSU davası, 11 Temmuz 2018 tarihinde 438 günlük duruşmanın ardından sona erdi. Beate Zschäpe ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Dresden – 1 Temmuz 2009

 Ağustos 2008’de eski hentbolcu ve eczacı Merve el-Şerbini, Dresden’deki bir oyun alanında müstakbel katili tarafından “İslamcı” ve “terörist” olarak hakarete uğradı. Polise yapılan şikayetin ardından, 1 Temmuz 2009’da Dresden bölge mahkemesinde ifade veren ve hamile olan el-Şerbini mahkeme salonundan çıkarken, sanık tarafından kocasının ve çocuğunun önünde 16 bıçak darbesiyle öldürüldü. Eşi de saldırıda ağır yaralandı.

Üç yaşındaki oğlu, annesinin kan kaybından öldüğünü gördü. Sanık, sırt çantasında adliyeye bir savaş bıçağı sokmuştu ve güvenlik güçleri bunu fark etmemişti. Fail, cinayetten ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Merve el-Şerbini’nin katilinin yargılandığı davada, savcı ilk kez Müslüman karşıtı ırkçılığı temel saik olarak gündeme getirdi. 1 Temmuz 2015’ten bu yana Almanya’da Merve el-Şerbini’nin anısına “Müslüman Karşıtı Irkçılıkla Mücadele Günü” olarak anılıyor.

Halle – 09 Ekim 2019

28 yaşındaki aşırı sağcı, 9 Ekim 2019’da Yahudilerin en büyük bayramı olan Yom Kippur bayramında Halle’deki bir Sinagog’u basıp katliam yapmaya çalıştı. Sinagog’a yakıcı ve patlayıcılar atıp, Sinagog’un giriş kapısına ateş etti, ancak binaya girmedi.

Sinagogun önünde yoldan geçen 40 yaşındaki Jana L. ile yakınlardaki bir dönercide bulunan 20 yaşındaki Kevin S’yi Müslüman olduğunu düşündüğü için öldürdü. Katil, kaçarken, polis memurlarını da vurdu ve arabayla uzaklaştı. Daha sonra tutuklanan katil, Aralık ayının sonunda ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Hanau – 19 Şubat 2020

19 Şubat 2020 tarihi, Alman tarihine bir vahşet ve korku günü olarak geçecek. O akşam, Ferhat Ünvar, Mercedes Kierpacz, Sedat Gürbüz, Gökhan Gültekin, Hamza Kurtović, Kalojan Velkov, Vili Viorel Păun, Said Nesar Hashemi ve Fatih Saraçoğlu, Hanau’da aşırı sağcı bir suikastçı tarafından vurularak öldürüldü. Polis daha sonra suikastçıyı son suç mahalline yakın bir yerde ailesinin evinde ölü olarak buldu. Katil, kendi annesini de öldürdü. Katil, saldırıdan önce internette komplo teorileri ve ırkçı görüşlerin yer aldığı broşürler ve videolar yayınlamıştı.

43 yaşındaki suikastçı aktif bir nişancıydı ve 2012’den beri Frankfurt atıcılık kulübü Diana Bergen-Enkheim’ın üyesiydi. Akıl hastası olmasına rağmen neden silah ruhsatı almasına izin verildiği belirsizliğini koruyor. (c)

Reklam (İç Sayfa)

en çok okunanlar

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş