YAZARLAR
Kutsala Saygı Kimseye Bir Şey Kaybettirmez
Almanya’da 2009-2010 döneminde Aşağı Saksonya eyaletinde cami önlerinde herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin kimlik kontrolü uygulamalarına şahit olmuştuk. Günümüzde kimi yerlerde olduğu gibi o dönemde de Müslümanları terör ifadeleriyle yan yana getirmek isteyen bazıları tarafından bir güvenlik sorunu olarak gösterilen Müslümanlar kendi ibadethaneleri önünde kontrolden geçirildiler.
21 Ekim 2020’ye gelindiğinde ise Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan Mevlana Camii’ne kar maskeli polislerin baskın yaptığına tanık olduk. Korona salgını döneminde devlet tarafından yapılan yardımların manipüle edilmesi gerekçesiyle yapılan baskında içeride cemaatin bulunduğu ve ibadet ettiği bir esnada, 150’ye yakın polis aniden içeri girerek ayakkabılarla tüm cami halılarına basmak suretiyle camiye baskını gerçekleştirdi. İbadet vaktinde yapılan bu baskın cemaat tarafından tepkiyle karşılandı. Yetkililerin anahtarla açma teklifine rağmen kapı ve bağış kutusunun kırılması, baskında yine bir başka üzücü husus olmuştur.
Bununla birlikte cevaplanması gereken, açıkta kalmış pek çok soru da zihinlerimizi meşgul ediyor. İbadet mekânına yapılan bu hürmetsizliğin Almanya’da başka bir örneği var mıdır? Herhangi başka bir ibadet mekânı ibadet esnasında âdeta cemaati tedirgin etmek istercesine, bu şekilde bir baskına maruz kalmış mıdır? Yasal olarak bir hakka başvurarak o hakkı kazanmış ve devletten korona desteği kazanmış her kurum ve kişi bu kadar sıkı bir şekilde takip ediliyor mu? Yapılan korona yardımlarındaki her 14 bin Euro’luk olası manipüle durumunda 150 kişilik polis ekibi yer almakta mıdır? Yoksa bu uygulama sadece Müslümanlara ait kurum ve kuruluşlara mı yapılmaktadır? İbadet mekânına bu şekilde bir baskın yapılmadan konu soruşturulamaz mıydı? Baskındaki amaç devletin mali hasara uğramasını engellemekse, bu derece çok polisin yer aldığı saatler süren baskının maliyeti yapılan korona yardımını gölgede bırakmaz mı?… Soruları çoğaltmak mümkün ancak bunlara tatmin edici cevaplar bulamayacağımız da aşikardır.
Fransa’da ise Müslümanları âdeta provoke etme yarışı başlamıştır. Peygamberimize yönelik hakaret içerikli karikatürlerin binaların dışına yansıtılması hiçbir şekilde fikir özgürlüğü ile gerekçelendirilemez. Birinin fikri kutsala hakaret etmeye dönüşüyorsa, o fikir diğerinin özeline tacize tecavüze dönüşür. Kutsala saygı kimseye bir şey kaybettirmez, aksine kutsala saygısızlık ise toplumlara çok şey kaybettirir.
Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmamızın finalini yaptık
32. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması bu sene pandemi nedeniyle camiatv stüdyolarında yapıldı. Canlı olarak yayınlanan yarışmada 10-13 ve 14-18 olmak üzere her iki yaş grubunda da birincilik bu sene Güney Hollanda bölgesine gitti. Her yarışmacımızın yaşının üzerinde bir performansla katıldığı bu seneki yarışmamızda güzel olan hususlardan biri de iki jüri üyemizin de geçmiş yıllardaki birincilerimiz olmasıdır. Bu da Elhamdülillah hem yarışmacı hem jüri yetiştirebilen bir teşkilat olduğumuzun kanıtıdır.