Zamanı Değerlendirmek Nedir?

Zamanı Değerlendirmek Nedir?

“Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin. Rabbiniz’e kulluk edin ve hayır işleyiniz ki kurtuluşa eresiniz.”

Bu yazıda şu soruların cevabını arayacağız: Zaman ne demektir ve zamanı değerlendirmek nasıl olur? Değerli işler yapabilmek için zamanı nasıl kullanmalıyız? Her an ölüm gelebilir düşüncesiyle kendimizi nasıl hesaba çekeriz?

Zaman, içinde bulunduğumuz andır. Geçmiş zaman elimizden çıktı, ibret alalım. Gelecek zaman henüz elimizde değil, hazırlıklı olalım. Esas zaman, içinde bulunduğumuz andır. Değerlendirmemiz gereken zaman, sorumlu olduğumuz ve içinde ebedî cenneti barındıran kısa ve değerli olan anlardan oluşan ömrümüzdür. Allah, Kur’an’da dünya ömrümüzü bugün, sonsuz olan cennet hayatını ise yarın diye isimlendirmiştir.

Ayette, “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına (ahirete) ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”[1] Bu ayet insanın dünyada, dünya için değil, ahiret için var edildiğini ve ahirete yatırım için görevli olduğunu ortaya koymaktadır. Bugün, yarın içindir. Bugünden yarın kazanıldığına göre, günlerimizi iyi değerlendirmeliyiz. Yolcu olduğunu idrak eden kişinin hedefinin ahiret olması kaçınılmazdır. Hem ahirete mani olan dünyaya önem vermemek hem de ölüme hazırlıklı olmak gerekir.

Hesap sorulmadan önce nefsini hesaba çek!

Elmalılı Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” adlı tefsirinde bu ayete dair çok kıymetli yorumlar bulunmaktadır. “Ey Allah’a, resulüne ve ahiret gününe inanıp iman şerefi ile müşerref olmuş bütün müminler! Hep Allah’tan korkun. Nifaktan, münafıklardan, küfürden, kâfirlerden, zulümden, zalimlerden ve şeytanın şeytanlığıyla o kötü akıbete düşmekten sakınıp Allah’ın korumasına sığının. Her işinizde O’nun emir ve nehyini tutarak azabından korunun ve her nefis yarın için, yani kıyamet günü için ne hazırlamış, Allah’a ne takdim etmiş olduğuna baksın. Hesap sorulmadan önce nefsini muhasebeye çekip kendi hesabına nazar etsin.”

Kıyamet gününe yarın denilmesinin iki anlamı olduğu ifade edilmiştir. Birincisi yarının dünden yakın olması itibariyle kıyamet yarın olacakmış gibi telakki edilerek çalışmaya teşvik edilmesidir. İkincisi de Rahmân suresinde geçtiği üzere Allah katında zamanın, birisi teklif zamanı olan dünya devri, diğeri de ceza ve mükâfat zamanı olan ahiret devri olmak üzere iki günden ibaret olduğuna işarettir. Buna göre bugün dünya, yarın ahiret demektir.

Ayette ayrıca, insanın her gün korunmak için yarına faydalı olacak ne iş yaptığını düşünmesinin gerekli olduğu da hatırlatılmaktadır. Allah’tan korkun! Bu cümle dış anlamı itibariyle öncekini tekit etmek için tekrar edilmiştir. Allah sevgisiyle emir ve vazifelerin yerine getirilmesi gerekir. Allah korkusuyla yasaklanan şeylerden ve fenalıklardan sakınılması farklılık arz etmektedir. Allah’tan korkun da kötülük yapmayın. Zira Allah, her ne yaparsanız haberdardır. Yarın ona göre ceza veya mükâfat verecektir.

 Kıymetimizin farkında olalım

 Zamanı değerlendirmek değerli işler yapmakla olur. Kıymetli ve değer verilen bir varlık olduğumuzu bilmek için bu kıymetin farkında olmak gerekir. Değerli olduğumuzun ispatı her şeyin bizim için yaratılmasıdır. Ayette, “Allah’ın, göklerde ve yerdeki (nice varlık ve imkânları) sizin emrinize verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? Yine de, insanlar içinde bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı yokken Allah hakkında tartışan kimseler vardır.”[2]

Her şey insan için, insan da Allah’a kulluk için yaratılmıştır. Bütün planlamalar da buna göre yapılmalıdır. Kulluk için bir kulluk programı, bu program için bir planlama, bu planın uygulanması için de bilgi, rehber ve aydınlatıcı bir kitaba ihtiyaç vardır. Bilgi, vahiydir. Rehber, davasında ve şahsiyetinde açığı olmayan masum, kâmil ve en mükemmel insan Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir. Aydınlatıcı bir kitap insan için lazım olan her şeyin ve bütün problemlerinin çözümünün bulunduğu kitaptır. Bu da kıyamete kadar gelecek bütün insanlar için akıllara ve ruhlara şifa kaynağı olan Kur’an’dır.

 Dünya ve ahirette faydalı olacak işlerle  meşguliyet

 Zamanı değerlendirmek için dünya ve ahirette bizi kurtaracak işleri yapmamız gerekir. Bu husus âyet-i kerîmede şöyle ifade edilir: “Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin. Rabbiniz’e kulluk edin ve hayır işleyiniz ki kurtuluşa eresiniz.”[3] Hakka karşı kulluk, başında namaz olan ibadet ve ibadet hükmündeki taatlerdir. Halka karşı görev ise hayır yapmak ve hayırlı olmaktır. Herkes, gücü ve kabiliyeti nispetinde kurtulabileceğini umduğu bir hayrı yapmalıdır. Mümin, her gün sadaka niyetiyle imana ve sünnete uygun, ihlaslı ameller diyebileceğimiz hayırlar, iyilikler ve güzellikler yapmalıdır.

Hakk’a kulluk ve halka insanlık yapabilmek için ömrümüzü ve zamanımızı planlamamız gerekir. Müminin ahlakı, Allah’ın ahlakıdır. Mümin, daima Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaya çalışmalıdır. Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kaderi tespit için kalemi yaratmıştır. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Şüphesiz Allah’ın yarattığı şeyin ilki kalemdir. (Allah kaleme): ‘Yaz!’ buyurdu. (Kalem): ‘Ne yazayım?’ dedi. (Allah): ‘Kaderi yaz; olanı ve ebede dek olacak her şeyi yaz!’ buyurdu.”[4]

Diğer bir hadiste de, Allah’ın gökleri ve yerleri, yani kâinatı yaratmadan elli bin sene önce yaratılacak her şeyin kaderini belirlemiş olduğu belirtilir.[5]

[1]   Haşr suresi, 59:18

[2]    Lokmân suresi, 31:20

[3]    Hac suresi, 22:77

[4]    Tirmizî, Kader, 17

[5]    Tirmizî, Kader, 18