Akıp Giden Zaman: Dijital Nesnelerle Zamanı Unut(ma)!

Akıp Giden Zaman: Dijital Nesnelerle Zamanı Unut(ma)!

İçine girdiğinizde sizi eğlendirebilecek, hoşunuza gidebilecek, duygu cümbüşü yaşatabilecek ne varsa önünüze yığarak oradan çıkmamanız için elinden geleni yapan, zamanı unutturan hatta unutturmaya çalışan bir ortam var desek ne yapardınız?

Emine Doğrul

Konumuz aslına bakarsanız bir çeşit bağımlılık türü: İnternet ve bilhassa sosyal medya. Miladi yılların ilkinde yaşamış Seneca zamandan bahsederken insanın aptallığı öyle büyüktür ki der, verilen en ufak, basit yeri doldurulabilecek bir şey de bile borçlu hissedilirken; zamanını verene karşı borçlu hisseden kimseler olmaz, hâlbuki en müteşekkir olanın dahi yerine koyamayacağı tek şey zamandır. Evet, elimizden akıp gittiğinde tek geri gelmeyecek olan, ne olduğunu tam manada insan evladının açıklayamadığı kendi içinde bir muamma olan zaman elimizde bulunan, fakat giderek erimesine mâni olamadığımız hazine. Biz farkına dahi varmadan akıp giden zaman..

Günümüzde zaman, daha doğrusu insanların odaklanarak geçirdikleri vakit tamamen bir sektör hâline gelmiş bulunmakta. İnternetin ve ardından sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile çeşitli aplikasyonlar insanları daha çok kendilerinde tutmak, daha çok reklama ve nihayetinde daha çok alışverişe teşvik edebilmek için birbirleri ile yarış hâline girmiş durumdalar.

BEN MERKEZLİ BİR DÜNYA ALGISI

Bu artık öyle gizli saklı birer strateji de değil ayrıca; İnstagram, Whatsapp gibi önemli aplikasyonları da satın alıp bünyesinde birleştirmiş olan, en ünlü sosyal medya mecralarından Facebook, yeni adı ile Meta algoritmalarının insanları daha uzun bünyesinde tutmak için geliştirildiği 2010’lu yılların başından beri biliniyor. Filtre balonu olarak adlandırılan bu durumda, sayfalar insanlara ilgi alanları olan, aradıkları, daha uzun baktıkları resim, video, grup vs. gibi ürünleri daha yoğun bir şekilde sunuyor ki; internet kullanımını uzatsınlar, daha çok reklama maruz kalsınlar, dolayısıyla firma daha çok kâr etsin. Bu algoritmanın en büyük götürülerinden biri de insanların sadece kendi gibi, kendinden olan fikirleri görebilmesi, içe dönük, ben merkezli bir dünya algısı oluşturması, en kötü durumlarda ise radikalleşmeyi körüklemesi hatta sağlaması. Fakat bu önemli mevzuyu konumuzu dağıtmaması için burada maalesef açmayacağız.

ZAMAN ALGIMIZ OLUMSUZ YÖNDE ETKİLENİYOR

Akıllarda şöyle bir soru oluşmuş olabilir: İnsanların daha uzun kalması için elinden geleni yapan bu mecralara maruz kalan bizlerin üzerinde dijitalleşmenin etkileri olmuyor mu? 2021 yılında Dijital Bağımlılıkla Mücadele Derneği’nin yaptığı bir araştırmada saptanan bulgulara göre dijital nesnelerle olan temas zaman algımızı olumsuz yönde etkiliyor. Kovid-19’un getirileri ile artan dijital bağımlılığı ortalama kullanım saatini günlük neredeyse 4 buçuk saate çıkarmış durumda. Sadece bilgisayar, telefon vs. başında iken olan zaman algımızdan ziyade günlük hayattaki zaman algısını, planlamasını, çalışma performansımızı ve her şeyden önce yaşam kalitemizi negatif etkiler hâle gelmiş durumda dijital hayat. Dijital dünyada zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlayamaz iken, aynı zamanda dijital dünyadan uzaklaşınca bir boşluğa düşülebiliyor. Peki ne yapmalı?

Postmodern dünyada yaşarken tüm alet ve mecraları bir kenara itip ufak bir köy evine yerleşmek, anın tadını çıkararak yaşamak, çok tatlı, güzel bir hayal olsa da imkânsız; hatta ekmek parasını bu yolla kazanan insanlar için ütopik bir düşünce.

BİLİNÇLİ İNTERNET KULLANIMI

Her şeyden önce neyi niçin kullandığımızın bilincinde olmak, bir amacı olmadan zamanımızı sadece “gezinmek” için saatlerce dijital ortamda vaktimizi harcamamak ilk adımlarımızdan olabilir. Ekran saatini hesaplayan akıllı telefon aplikasyonlarını kullanarak ne kadar, neyi, ne amaçla kullandığımızı tespit edebilir, ardından kendimize sınır koyabiliriz; örneğin günde en fazla 1 saat dijital kullanım gibi. Eğer alışkanlıklara yenik düşeceğimizi düşünüyor isek, yine bu amaçla hazırlanmış olan özel aplikasyonlar ya da telefonların kendi özellikleri kullanılabilir. Diğer bir yöntem olarak da belirli vakitleri, örneğin yemek vakitlerini, akşam aile saatlerini ya da belirli saat sonrasını dijitalsiz mekân ve zaman olarak tanımlayabilir; en azından bu ufak alanlarda kablosuz bir hayata konsantre olabiliriz.

Sözlerin Sultanı’nın (s.a.v.) tabiri ile değerlendirmesi hususunda insan evladının yanıldığı iki nimetten biri olan boş zamanı kıymetlendirebilmek için, dijital hayatta da analog hayatta da çözümler aramalı, geri gelmeyecek hazinemizi dünya veya ukbada geri dönecek güzelliklere dönüştürmeye çalışmalıyız.