Şeytan, İnsanın Baş Düşmanı

Şeytan, İnsanın Baş Düşmanı

Onu duymayan, bilmeyen var mı? Herhalde herkes şeytanı tanır. Çünkü, o insanın cennette başlayıp yeryüzüne gönderilmesiyle devam eden ve kıyamete kadar sürecek olan varoluş serencamının önemli bir parçasıdır.

Ahmet İnam

Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.”[1]

İlginçtir değil mi? Rahman ve rahim olan Allah, ayette bizim bir şeye düşman olmamızı istiyor.

Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır.” ayeti ilk bakışta metaforik, yani mecazi olarak anlaşılabilir.  İnsanın içerisinde var olan nefsi onu kötülüğe çağırdığı için düşman olan nefistir denilebilir, fakat “Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın.” ayetinden nasıl mecazi bir anlam çıkaracağız?

DÜNYA İMTİHANININ ÖZETİ

Allah bizden nefsimize veya aslında var olmayan bir şeye düşman olmamızı ister mi? Şöyle diyebiliriz, tasavvufta olduğu gibi, burada kastedilen şey nefse düşmanlıktır. Bir hikmet ve terbiye dersi olarak bunun kabul edilebilirliği olsa bile, Allah’ın kelamını böyle yorumlamak, insanın tamamen kendi kendine düşman olmasını gerektirmez mi? Oysa nefse karşı düşman olmak değil, nefsin istediklerini Allah’ın çizdiği sınırlar içerisinde hem vermemek hem de verebilmektir asıl olan, yani imtihan. Dünya imtihanın özeti de budur.

NEFİS DEDİĞİN…

Nefis dediğin şey seni sen, yani seni insan yapandır. Nefs-i emmare ile rezillerden olur, nefs-i levvame ile halife ve mümin olursun. Aslında var olmayan bir şeye Allah’ın düşman olmamızı istemesi mümkün değildir, bu yaklaşım aklı selime aykırıdır.

Dolayısıyla seküler düşünceden, seküler eğitim, kültür ve görsellerinden farkında olarak ya da olmayarak etkilenmiş Müslüman düşünür ve akademisyenlerin hiçbir şekilde kanıtlayamayacağı ve aslında sadece teori/zan olan “mecazi şeytan” algısı İslam’a ve Allah’ın kelamı Kur’an’a aykırıdır.

Bir kere şeytan mecazi bir şey ise insan da öyledir. Cinler, Âdem, Havvâ ve Îsâ (a.s.) da metaforiktir. Oysa Kur’an’daki en hafif kıyaslar bile metaforik/mecazi bir teze izin vermez. Allah şeytanı cinlerden biri olarak tanıtır.[2] Düşüncesi sekülerleşmemiş birisi için ayetteki bu muhkem betimleme yeterli aslında.

[post-refarans id=”36035″ taraf=”sol”]

ŞEYTAN DURUR MU?

Lakin şeytan durur mu? Bu muhkem ayete karşı bir “vesvese/zan/teori” bulur, onu “müteşabihleştirir”. Aynı ayette Allah “Şimdi siz, beni bırakıp da İblis’i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!” ikazda bulunur. Burada Allah, mecazi olan bir şey için “beni bırakıp da” ifadesini kullanmaz diye düşünmelidir akleden.

Allah hem cinleri hem insanları kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır.[3] İnsanları, evet onun için yaratmıştır, fakat cinler diye bir şey yoktur diyebilir miyiz? Seküler düşünce bunun için de bir teori ile izahat bulmak için çaba gösterir. Nasıl olsa modernizm için geçmişteki insanların hepsi “mitolojiye inanan akılsız ya”… ya da tarihselcilik metodu ile o dönemde insanlar cinlere de inandıkları için, kafaları karışmasın diye Allah onları da zikretmiştir, denilebilir. Meseleyi anlıyorsunuz değil mi?

Birçok Kur’an ayetinde Allah, şeytandan bağımsız olarak cinlerden bahseder ve aralarında inananların ve inanmayanların (!) bile bulunduğunu, canlı varlıklar olarak ayrıntılı bir şekilde tanıtır. Metaforun / mecazın inananı ve inanmayanı olur mu?

SEKÜLER DÜŞÜNCE

Seküler düşüncede dikkate alınan “gerçekler” ancak kendilerince ortaya atılan “gerçekler”dir. Dolayısıyla bu yaklaşım ile cahiller mitolojiye inandıkları için, “Mecazi bir varlığın da inananı ve inanmayanı vardır.” diyebilir. Allah’ın “cinlerin var olduğunu” demiş olması çok da bir şey ifade etmez onlar için. Bir kere sekülerizmde Allah inancı yoktur, sekülerleşmiş inananlarda da ya Mekkeli müşrikler de olduğu gibi Allah’ın dünyanın ve insanın üzerindeki hakimiyetini “devre dışı bırakarak”, kimseye karışmaz/karışamaz bir ilah anlayışına sahiptirler (tabi insan sıkıntıya girince başka, o zaman devreye geçmeli, yardım etmeli, fesuphanallah) veya hakikati bildikleri ve iman ettikleri hâlde bu hakikatleri dillendirmenin kariyere zarar verebileceği korkusuyla tezatlar içinde yaşayarak takiye ile ruhlarını kirletirler.  Evet takiye ruhu kirletir şayet takiyeyi gerektirecek ölüm tehlikesi yoksa. Dünyalık için, hatta “din adına” yalan söylemek, kendini farklı tanıtmak, rol oynamak, inanmadığın şeyleri söylemek, İslam veya din düşmanlarına hoş görünmek vs. kişileri münafık ederek, ruhu kirletmez mi? Şeytan bahaneleri bulmakta az yardımcı değildir, bahaneleri bir süsledi mi, keyifler yerinde demektir.

Neyse, cin ve şeytan kıyaslarına devam edelim…

Eğer cinler varsa, şeytan da vardır. Eğer şeytan bir varlık olarak var olmadıysa, Âdem ve Havvâ da gerçekten var olmamıştır. Biri hayali ise diğerleri neden hayali olmasın? Bu soru şimdi Kur’an kıssalarına “gerçek dışı masal” diyen modernistlerin / sekülercilerin   hoşuna gidecektir mutlaka. Ancak Âdem ve Havvâ var olmadıysa, Kur’an’daki bir karşılaştırmanın aksine, Hz. Îsâ’nın da var olmaması gerekir.[4] Âdem (a.s.)’ı yarattığı gibi Îsâ (a.s.)’ı yaratan Rabbim, Îsâ (a.s.)’ı neden hayali bir şeyle karşılaştırsın? Bunun cevabı “tarihselciler” için kolay: Îsâ (a.s.) da aslında yoktur. Modern tarih bilimi öyle diyor. Allah var diyor ise de ne önemi var: Bilime aykırıdır!

Ünlü bir cümleye atıfta bulunarak şöyle diyebiliriz:

Şeytan’ın en büyük hilesi insanlara kendisinin var olmadığına inandırmak değildir, insanlara kendisinin var olduğunu söyleyen Allah’ın sözüne “masal” diyerek, var olmadığını dillendirenlerin zanlarını “hakikat” diye kabul ettirmektir.

ŞEYTAN VARDIR, BAŞ DÜŞMANDIR!

Müslüman’ın / müminin baş düşmanı olan şeytanı hem tekrar düşmanımız olarak hatırlamak hem de hile ve vesveselerini bildirmek ve üzerinde düşünmek niyeti ile şeytan hakkında bir seri kaleme almak istiyorum. Konuya “şeytanın varlığı” meselesi ile başlamaktaki niyetim, var olduğuna inananlara ve inanmayanlara şeytanı hatırlatmak, şu fark ile: İnanmayanlarda inat var ise, biz sizleri bu kadar dikkate aldık, yapacak başka bir şey yok. Biz düşmanı hatırlatmaya devam edeceğiz.

MÜSLÜMANLAR DEĞİŞMELİ

Fark edenler olmuştur mutlaka bu metinde ağırlıklı olarak sekülerlere ve sekülerleşmişlere eleştiri yaptık. “Asıl sorun Müslümanlarda”, “Müslümanlar başta değişmeli”, “onlar şeytanın oyuncağı olmuş…” gibi kendini de katarak samimi eleştiri ve temenniyi de diğer sayılarda dikkate alacağız, merak edilmesin. Bu tür cümlelerin farklı niyetler için de kullanıldığını biliyor olsak bile. Mesela kendisinin ne kadar iyi bir Müslüman olduğunu göstermek için “İslam güzeldir, Müslümanlar cahildir (ben hariç)” türünden cümleler hoş olmayan hâl ve/veya niyetler ile sarf edilir. Veya “gayri müslime” karşı mahcup olmamak için ve hem “düşüncede objektif” olduğunu / modern olduğunu, hem de kişisel kompleksi ile gayri müslime o cahil Müslümanlardan olmadığını gösterme niyetiyle sarf edilir. Allah kurtarsın!

Bizler kardeşlerimizi eleştirdiğimiz vakit bu kötü niyetler ile yapmamayı Allah’tan diler ve dua bekleriz!

[1] Fâtır suresi, 35:6.

[2] Kehf suresi, 18:50.

[3] Nâs suresi,114:6.

[4] Ali İmrân suresi, 3:59.