Ayrım Gözetmeden Yıkmak ve Öldürmek de Savaşın Güzelliğidir!

Hastane, okul ve cami bombalamak, sivil, çocuk, hasta öldürmek savaş suçu işlemek için yetmez. Nasıl ki, İtalya 1935’te “medenileştirme” operasyonunda Etyopya’da hastaneleri bombalama hakkı aldıysa, elbette bugün de hastane bombalama hakkı olacaktır.

İlhan Bilgü

Hastaneleri bombalamak, uluslararası hukuka göre savaş suçu, insanlık suçu mudur? Günümüz Alman, Amerikan, İngiliz ve Fransız gazetelerine bakarsak, bu eylemlerin suç olabilmesi için hangi ülkenin hangi ülkede bu suçları işlediğine bakmak daha önemlidir Yani suç değil, fail ve mağdur önemlidir. Hatta öyle ki, kimi ülkeler söz konusu olduğunda biraz da böyle suçların işlenmesini normal görmek, uluslararası hukuku bu işe karıştırmadan hatta savaş suçu saymadan değerlendirmek gerekir. Çünkü, karşılarında savaştıkları halk zaten savaş düşkünü bir halk olabilir. Böyle savaş düşkünlerine ancak bu şekilde cevap verilebilir.

Hastaneler, okullar, camiler, kiliseler, ambulanslar, çocuk yuvaları, mülteci kampları böylesi bir savaşta çok meşru bir hedeftir. Bu hedeflerin meşru hedefler olup olmadığının tespiti yine uluslararası hukuk ile belirlense de burada aslolan bir ülkenin “güvenliğinin” bu saldırıları meşru kılıp kılmamasıdır.

“MEDENİ ÜLKELER HASTANELERİ BOMBALAYABİLİR”

Fakat, hastanelerin, ambulansların, okulların, camilerin bir savaşta meşru hedef olarak sürekli bombalanması yeni bir şey de değildir. Sağ olsunlar, İtalyan ve İsrail asıllı iki profesör bize İtalya’nın 1935-1941 yılları arasında Etyopya’yı “medenileştirmek” için nasıl da hastaneleri vurduğunu, gerekçe olarak da “Teröristlerin hastaneleri” merkez olarak kullandıklarını anlata anlata bitiremezler. Nicola Perugini ve Neve Gordon isimli bu iki profesör “State Crime Journal” isimli bilimsel bir dergide “Egemenlik ve İtalya-Etiyopya Savaşında Hastanelerin Bombalanması ve Uluslararası Hukuk’a Vurulan Sömürge Damgası” diye bir makale yazarak durumu izah etmişler. Bu iki profesörün aslında bu konulara ilişkin başka makaleleri de bulunuyor.

“HASTANELER, TERÖRÜN MERKEZİ”

İtalya, bugünkü “Birleşmiş Milletler” teşkilatının eski versiyonu olan ve o zamanlarda dünyayı idare eden ülkelerin kurduğu League of Nations /Cemiyet-i Akvam veya Milletler Cemiyeti örgütünün “çok asil” bir üyesi olarak İsveç ve İngiliz Kızılhaç hastanelerini ve çadırlarını bombalayınca “Vahşi Etyopyalı teröristler Kızılhaç hastanelerini merkez olarak kullanıyor. Dolayısıyla hastaneleri bombalamak bizim meşru ve medeni bir hakkımızdır. Ama merak etmeyin İtalya’nın bu medenileştirme harekâtı en kısa zamanda zafere kavuşacaktır.” diye dünyaya meydan okumakla kalmamış, aynı zamanda, vazifenin “medenileştirme vazifesi” olduğuna dikkat çekmiştir.

Sonuçta, İngiliz Kızılhaç yetkilileri, İtalya’nın ne kadar medeni olduğunu göstermek için Roma’da misafir edilmişler ve Roma’nın turistik yerlerini gezmişlerdir. Sonuçta da Etyopya’daki hastanelerde “saf kan İngiliz” çalıştırmama kararı alarak, medeniyet operasyonuna katkıda bulunmuşlardır.

“HASTANE BOMBALAMAK SAVAŞIN GÜZELLİĞİNİ YANSITIYOR”

Savaşta hastanelerin bombalanmasını bize bizzat İtalyan faşizminin lideri Benito’nun oğlu Vittorio Mussolini bombardıman pilotu olarak “vazife” yaptığı Etyopya’da bu bombardımanların fotoğraflarını çekerek kitaplaştırarak aktarmıştır. Hem de “Savaşın güzelliği” tarifini de ekleyerek.
Profesör Nicola Perugini ve Neve Gordon bu olayı bize şöyle aktarmıştır:

“Sömürgelerde işlenen suçlar Avrupa topraklarında işlenenlerden çok daha az dikkat çektiğinden, Etiyopya’da uçaklar tarafından gerçekleştirilen yaygın yıkımı hiçbir Picasso resmetmedi. Bunun yerine, Etiyopya’daki savaşın korkunç etkilerini gözler önüne seren Vittorio Mussolini (1937), Habeşistan semalarındaki gezileri hakkında Amba Dağları Üzerinde Uçuşlar adlı bir anı kitabı yayınlar. ‘Küçük siyah yüzleri’ günlük yaşamlarında ölümsüzleştiren resimler ve yıkımın havadan çekilmiş görüntüleriyle birleştiren Mussolini, deneyimini ‘savaşın güzelliği’ olarak ifade eder.”

“AYRIM GÖZETMEDEN YIKMAK VE ÖLDÜRMEK DE SAVAŞIN GÜZELLİĞİDİR”

Profesör David Forgacs’tan da alıntı yapan Perugini ve Gordon “Bu “güzellik”, hastanelerin hedef alınması da dahil olmak üzere ayrım gözetmeksizin bombalama eylemi ve tüm bunları gökyüzünden görmenin heyecanı aracılığıyla üretilir. Gerçekten de Mussolini’nin hava bombardımanlarını bir kamerayla kaydetme becerisi, yıkımı ve ayrım gözetmeksizin öldürmeyi “savaşın güzelliğini” yansıtan estetik bir nesneye dönüştürdü.” derler.

Yeri gelmişken ifade etmekten kendimi alamayacağım Batı dünyasının en çok sevdiğim tanımlamalarından birisi “medenileştirme” operasyonudur. Şimdi burada medeniyetin, medenileştirmenin ne olduğu ne olması gerektiği veya nasıl anlaşılması gerektiği gibi çok derinlemesine bir tahlil yapmayacağım. Ama medenileştirme operasyonunun çok vahşi bir sömürgeleştirme harekâtı olduğunu herkes biliyor. İlk dönem İspanya ve Portekizli sömürgecilerin Latin Amerika’da daha sonra da İngiliz ve Fransız Sömürgecilerin Kuzey Amerika, Afrika ve Asya ülkelerindeki bu medenileştirme operasyonlarının ne kadar medeni sonuçlar ortaya koyduğunu bilmeyen yok.

“BU BİR MEDENİLEŞTİRME OPERASYONDUR”

Yine de bu medenileştirme operasyonlarını en geniş şekliyle, ana sloganı “özgürlük, kardeşlik ve eşitlik” olan cumhuriyet Fransa’sının gerçekleştirmesi de bir o kadar hoşuma gidiyor. Adamlar her gittikleri ülkeye özgürlük yerine esaret, kardeşlik yerine vahşet ve düşmanlık, eşitlik yerine kölelik götürürken bile “insanlık ve medeniyet havası” atmayı becerebilmiş durumda. Belçika’nın, Hollanda’nın ve yine kısa süreli de olsa Almanya’nın Afrika’ya, Asya’ya, Amerika’ya nasıl medeniyet götürdüğünü de şimdi biliyoruz.

Ve bu medeniyet hastane de bombalar, sivil de cami de, ambulans da, okul da bombalar. Bebek öldürür, çocuk öldürür, kadın öldürür. Ama bu hâliyle kesinlikle terörist olmaz, olabilemez! Evet, medenileştirmek için hastaneler de bombalanır.