Aşırı Sağın Yükselişi: İnsan Hakları Krizi Değil, Siyasal Liderlik Krizi

Aşırı Sağın Yükselişi: İnsan Hakları Krizi Değil, Siyasal Liderlik Krizi

Şu aşırı sağ yükseliyor, Avusturya’da, İtalya’da, Hollanda’da iktidara geliyor, Almanya, Fransa, Danimarka, İsveç ve İngiltere’de muhafazakar ve sosyal demokrat hükûmetlere politika empoze ediyor ya. Yani siyasal gündemi belirleyip, en sosyal demokratına kadar kendi ajandasını hükûmet ve devlet politikası hâline getirtiyor ya, biz de hep birlikte bindiriyoruz aşırı sağa ya.

Burada gözden kaçırdığımız ana nokta, aşırı sağın aşırılaşması değil aslında. Gözden kaçırdığımız asıl ana nokta, orta yolu izleyen muhafazakâr ve sosyal demokratların aşırı sağa küfrettikten sonra, aşırı sağın politik ajandasını aynen uygulaması noktasıdır.

Almanya’da iktidara ilk geldiklerinde Yeşiller’in göçmen ve İslam politikasını mutlaka hatırlarsınız. Danimarka ve İsveç’te sosyal demokratların, İngiltere’de sol iktidarların uyguladığı göçmen ve İslam politikalarını dikte ettiren hep aşırı sağ oldu. Hele Fransa’da sosyalist, sol ve muhafazakarların İslam ve göçmen politikasını aşırı sağ yazdı, bizzat iktidara gelemediler ise de aşırı sağdan daha aşırı sağ politikaları sol ve muhafazakarlar uyguladı.

Avusturya’yı yazmaya gerek var mı bilmiyorum. Yeşilinden sosyal demokratına iktidar ortak dahi olsalar, aşırı sağın politik ajandasını yürürlüğe koymakta bir sakınca görmediler.

Ama hepsi bir ağızdan insan haklarından söz etmekte başarılı oldu ve bizden de oldukça iyi oy kapıverdiler. Ne yapalım belki de buna mecburuz.

İşte tam bu noktada Avusturyalı hukukçu ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Volker Türk’ün uyarıları konuyu anlamamıza yardımcı oldu. Türk, insan haklarının krizde olmadığına ancak onları uygulamak için gereken siyasi liderliğin krizde olduğuna işaret etti.

BM İnsan Hakları Konseyinin (İHK) 57’nci Oturumunda yaptığı konuşmada  Volker Türk, nefret dilinin normalleştirilmiş durumda olduğu uyarısında bulundu. Türk, ayrıca “Bazı medya kuruluşları tarafından desteklenen, göçmenleri, mültecileri ve azınlıkları günah keçisi ilan eden politikacılar var. Kaygı ve umutsuzluktan yararlanarak bir grubu diğerine karşı kışkırtıyorlar. Dikkati dağıtmaya ve bölmeye çalışıyorlar.” dedikten sonra,  bunun çözümünü “İnsan haklarına ve kanıta dayalı tartışmalara dayanan siyasi liderlik.” olarak ortaya koyuyor.

Almanya’da AfD, Fransa’da Ulusal Birlik adım adım, ama, derinden gelirken iktidardaki orta yolcular da hızlıca erirken Volker Türk’ü duydular mı bilmiyorum. Ama Türkiye’deki “Türkçü”lerle Kemalistçilerin duymayacağından eminim.