Berbat Bir Şarkıdır Savaş

Berbat Bir Şarkıdır Savaş

İnsan.. Hz. Adem’in bir çocuğunun diğer çocuğu tarafından katledilmesiyle, öldürmenin o iğrenç hazzına erdi. Yaşatmanın değil, yok etmenin kolaycılığını seçti. Ve o günden beri, en çok yaptığı iş kırmak, yıkmak ve parçalamak oldu. Bireye dair kıyıcılık, medeniyetin yükselmesiyle birlikte toplumsallık kazandı. Alet ilminin, yani teknolojinin ilerlemesiyle katletmenin araçları gelişti. Askeri sanayinin ortaya çıkışı ise, kitlesel imha sahasında ustalaşmayı ifade etti.

Beş bin yıllık insanlık tarihinin, sadece 292 yılı savaşsız geçmiştir. Savaşlar, beşeriyet tarihinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Büyük katliamları gerçekleştirerek muharebeleri kazanan hükümdarlar ve komutanlar, tarih sahnesinin kahramanları olarak sunulmaktadır. Barış, sakinlik ve istikrar dönemlerini tesis eden ve koruyan siyasi ve askeri liderler ise, sahnenin adeta önemsiz dekorları olarak kabul görmektedir.

Fransız filozof Paul Valery; “Savaş; birbirini tanıyan ama birbirini öldürmeyen insanların çıkarları için, birbirini tanımayan insanların katledilmesidir.” diye yazar. Geliştirmeye çalıştığı ekonomi-politik teoriyle, vahşi kapitalizme karşı vicdanın sesi olmayı hedeflemiş bulunan Karl Marx, ülkesi Prusya’nın 1870 yılında Fransa ile yaptığı savaşa karşı dünya kamuoyuna sunduğu bildiride, özetle; “Biz her türlü savaşın karşısındayız, ama hepsinden öte hanedan savaşlarının karşısındayız.” diyerek, erdemli bir duruş sergilemiştir. Gerçekten de krallık ve imparatorluk devirlerinde hanedanların, ulus devletler döneminde ise ülkeleri idare edenlerin kendi sınıfsal menfaatleri doğrultusunda karar verdikleri, cephelerde ise garibanların birbirlerini boğazladıkları bir vahşettir savaş.

Tarihin akışı içerisinde önce dinler, modern dönemde ise ideolojiler savaşları önleyemediler. Bilakis din ve ideolojiler, egemen güçlerin elinde katletmenin motivasyon aracı olarak kullanıldılar. İnsanlığın acılarını kendilerine dert edinen düşünür ve filozoflar, savaşın sona ermesi için fikirler serdettiler. Bunlardan birisi “Ebedi Barış Üzerine Felsefi Bir Tasarı” isimli müstakil eserin sahibi olan büyük filozof Immanuel Kant’tır. Kant, bu çalışmayı, savaş olgusunun daimî olarak insanlık tarihinden kalkması amacıyla kaleme almıştır. Ancak, bu ve benzeri teorik düzeyde kalan çalışmalar, bireyler ve toplumlar arası şiddetin engellenmesine yetmemiştir. Ne yazıktır ki büyük siyaset felsefecisi Thomas Hobbes’un “homo homini lupus”, yani “insan insanın kurdudur” sözünü hem tarih hem de günümüz haklı çıkarmıştır.

Lakin, bireyselleşmenin yükseldiği bir dönemde, her insan savaşlara, katliamlara ve soykırımlara karşı fert olarak etkin bir duruş sahibi olmalıdır. Bireysel duruşumuzun mısralara dökülmüş halini, siz değerli okurlarla paylaşarak yazımı sonlandırıyorum.

Zordur..

Sırtlanların arasında.. Güvercinlerin uçmasını istemek..

Kurşun sesinin, en berbat şarkı olduğunu söylemek..

Zordur..

Havada kan kokusu varken..

Nefes almak.. Vermek..

..Velhasıl.. Yaşayabilmek