İhsan Süreyya Sırma İle Tarihe Dair Sohbet

İhsan Süreyya Sırma İle Tarihe Dair Sohbet

Farklı birkaç program için Almanya’nın Köln kentindeki IGMG Genel Merkezine gelen Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma ile kısa da olsa tarih hakkında sohbet ettik.

Hocam, “tarih tekerrürden ibaretdir” diye yaygın bir söylem var.  Ömrünü tarih çalışmalarına adamış bir ilim insanı olarak sizce tarih tekerrürden ibaret midir?

Tarih tekerrürden ibarettir yerine bir Yunan bir filozofun sözünü hatırlatmak isterim. Kendisi şöyle demiştir: “Bir insan bir suda iki defa yıkanmaz.” Tarih de böyledir. Tarih tekerrür etseydi, Almanya’da şu an Bismarck olurdu. Bismarck’lar yok. Dünya değişiyor ve yeni oluşumlar oluşuyor. Tarihte benzer olaylardan bahsetmek mümkün olsa dahi tekerrür etmez.

Tarih neden yazılmalı?

Kur’ân-ı Kerîm’de Yusuf suresinin üçüncü ayeti buna cevap veriyor. Allah Teâlâ âyet-i kerîmede şöyle buyuruyor: “Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Halbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.” Yani Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i rahatlatmak için önceki kavimlerden, hadiselerden anlatıyor. Tarihi bilmek, tarihi yazmak önceki yaşanmışlıklardan haberdar olmak adına çok faydalı.

Zira insan tarih biliminden faydalanarak kendi geleceğine de yön verebilir. Arapçada şöyle bir söz var: “El-abdu yudebbir, v’Allahu yukaddir.” Yani tercüme edecek olursak, kul teşebbüs eder, Allah ise takdir eder anlamına gelir. Bizler geleceğimize yön vermek adına birtakım teşebbüslerde bulunuruz fakat takdir Allah’tandır. Biz insanlar olarak elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz.

[post-refarans id=”16224″ taraf=”sol”]

Peki hocam, tarih okurken veya öğrenirken temel kaynaklarımız ne olmalı?

Tabi, tarihin çeşitli yönleri vardır. Eğer Afrika tarihini okuyacaksınız ayrı, Fatih Sultan Mehmet’i okuyacaksanız ayrı kaynaklardan faydalanmalısınız. Müslümanlar olarak tabi öncelikli okumamız gereken tarih Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatıdır. Bunu da en sağlam kaynak olan Kur’an ve sünnetten okuyabilir, öğrenebiliriz.

Dünyada bitiremeyeceğiniz kadar çeşitli dillerde tarih kitapları var. Önemli olan kişinin ilgilendiği tarihin dönemi. Örneğin Müslüman bir kişi üzerinde çalışıyorsanız, o zaman İslam’ı bileceksiniz, o kişinin memleketini bileceksiniz. Sonrasında yine mukayese yoluyla bir çalışma ortaya koyabilirsiniz. Ama bunları okumadan Afrikalı birisini okumak size bir şey vermez. Onun ortamını, memleketini, hayat tarzını bilmek gerekiyor ki, ona göre değerlendirebilesiniz.

Hocam, tarih ve din ilişkisinden bahsedebilir misiniz?

Tarihi dinî anlayıştan ayıramayız. Tarihe baktığınızda hangi döneme giderseniz gidin, inanç ile alakalı mutlaka bir şey bulacaksınız. Mesela putperestlik var, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam var. Bu dönemler iyi bilinmeli. Bu noktada objektiflik konusuna da değinmek isterim. Bana göre objektif bir bakış açısı yoktur. Dünyada objektif bir insan da yoktur, tarih anlayışı da yoktur. Her insanın bir inanç farklılığı var. İçerisinde yetiştiği toplum, coğrafya var. Bunları bilmeden olmaz.

Bazı kriterler var, ölçüler var. Medya dediğimiz şey o kadar gelişti ki, Çin’de Japonya’da olan hadiselerden haberdar oluyoruz. Önce kendimizi, kendi tarihimizi öğrenirsek, dünyada gelişen olaylarla mukayese edebiliriz. Biz kendi tarihimizi bilmezsek, kapılır gideriz. Onun içindir ki, kendi tarihimizi mutlaka öğrenelim. Müslüman olarak da Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatını ve tabi ki Kur’ân-ı Kerîm’i ve onun içeriğini okuyup anlamamız lazım.

Tüm hayatınızı göz önünde bulundurduğunuzda İhsan Süreyya Sırma kendisi için nasıl bir portre çizer?

Bu zor bir soru. Sadece benim için değil. Her insanın bir hayat hikâyesi vardır. Hayat sizi Siirt’ten alıp, Ankara’ya atıyorsa, Ankara’dan alıp Paris’e atıyorsa insan ister istemez tesir altında kalıyor. Bizim memlekette, yani Siirt Pervari’de sığır eti yemek ayıptır. Sadece koyun eti yenir. Ama buralarda tam aksine. Bunun gibi değişik adetler vardır. O bakımdan kişiyi değerlendirince hayatını bölmeli. O yörenin kurallarına göre değerlendirmek.

Her birinin ayrı bir hatırası var. Viyana’ya özel bir durum için geldim. Başörtülü kızlarımıza yardım etmek için geldim. O dönemde bunu göze aldım ve gurbete çıktım. Hayat bir grafiktir. Benim hayatım da böyle geçti.