Çocukların Dua Dili

Çocukların Dua Dili

Yetişkinlerin günlük konuşmalarında bilinçli veya bilinçsiz kullandıkları “maşallah” veya “subhanallah” gibi duaları farklı kültürlerden çocuklar nasıl kullanıyor? Din dersi öğretmeni Mustafa Tütüneken çocukların dua dili hakkında yazdı.

Müslüman bireyin dili kimliğini yansıtır. Bunu en bariz şekilde günlük hayattaki karşılaştığı şaşkınlık, hayranlık pişmanlık gibi hâllerinde dile getirdiği dua içerikli kısa ibarelerde görürüz. Bu yazımda okulda ders ünitesi olarak işlediğim Arapça İslami bazı günlük ibareler çerçevesinde ilkokul 3’üncü sınıf öğrencileriyle edindiğim tecrübeleri konu edineceğim.

“İNSANOĞLU DUYGULARLA BEZENMİŞ BİR VARLIKTIR”

İnsanoğlu duygularla bezenmiş bir varlıktır. Genel itibariyle hepimiz hayret, şükran, korku, endişe, pişmanlık gibi duyguları yaşar ve biliriz. Kültürler bu duyguların dile getirilişinde farklı ifadeler, sözler ve ibareler geliştirmiştir. Biz yetişkinler bunları tanır ve duygularımızı bu sözler yardımıyla dışa vururuz. Bu duygular temelde fıtri olduğundan erken yaşlarda da olsa çocuklar bu duyguları yaşar ve kendi his ve dil yeteneği ölçeğinde bunu dile getirirler. Bu sözcükler din temelli ya da dinden bağımsız olabilirler. Bizim kültürümüzde bu ibareler çoğunlukla dua ve zikir maksatlı ayet ya da sünnet kaynaklıdır. Bu nedenledir ki dinî yaşamın canlı olduğu hanelerdeki çocuklar bu ibare ve sözleri çabucak kavrar ve günlük yaşamlarında kullanırlar. Fakat ünitede işlediğim dua ve ibareleri şöylece sınırladım:

Bismillah, Elhamdülillah, İnşallah, Maşallah, Subhanallah, Estağfirullah, Esselamu Aleykum ve Hasbunallah.

Öğrencilerimin tamamı bunların en az birini ya da birkaçını ya duymuş ya bizzat kullanmıştı. Özellikle camideki derslere katılanlar bu duaların çoğunu biliyorlardı.

[post-refarans id=”35396″ taraf=”sol”]

“SELAM KARŞILIKLI DUALAŞMADIR”

Öğrencilerimin ekseriyetinde gördüğüm eksiklik, dualar ve ibarelerin anlam ve bağlamını bilmiyor olmalarıydı. Dikkatimi çeken şeylerden biri, örneğin selam verilirken adap ve manaya uygun davranılmadığıydı. Ya yüksek sesle, ya da “Ben geldiiim” edasıyla; veya “Ne haber?” der gibi bir ses tonu ve jest ve mimik eşliğinde selam verdiklerine şahit oldum. Ki bu durum yetişkin bir çoğumuzun da yaptığı hatadır.  Hadis ve ayet çerçevesinde hazırladığım çalışma kâğıdı ve uygulamalarla çocuklar selamın karşılıklı dualaşma olduğunu ve lafzın muhatabının aslında Allah olduğunu; ayrıca selam verdiğimiz kişinin hakkında ettiğimiz duayı yine aynı kişi veya kişilerin duyması amacıyla ses, jest ve mimik kullandığımızı öğrendiler.

Öğrenilenin uygulaması her hafta yapılınca selam verirken aslında Allah’a seslendiğimizi, karşılaştığımız kişi veya kişiler için dua ettiğimizi ve bunun adap ve usulünün ibadet ve dua ciddiyeti gerektirdiğini idrak etmiş olduk.

KÜLTÜREL ARKA PLANLARIN DUALARA ETKİSİ

Arap kökenli öğrenciler “Estağfirullah” duasını yaygın olarak bilmelerine karşın Türk ve Balkan kökenli öğrencilerde bu durum o kadar değildi. “Maşallah”, hemen hemen her kökenden öğrencinin bağlamını bildiği ama manasını bilmediği bir zikirdir. Öğrencilerin büyük çoğunluğunun Türk kökenlilerden oluştuğu bir sınıfta hasta ziyareti adabını işlerken hastaya teselli ve temenni niyetiyle söylenmesi mümkün söz ya da ibareleri konuştuk. Çocukların çoğunluğu “Geçmiş olsun” ifadesini kullandıklarını belirttiler. Ders din dersi olduğundan bazı öğrenciler dua çağrışımı belirgin olmayan bu ibare yerine “Allah şifa versin” ifadesini tercih ettiklerini belirttiler. İki ibare arasındaki fark ve duruma uygunluğu konusunda yapılan tartışma neticesinde çoğunluk “Allah şifa versin” ibaresini tercih etti.  Halbuki her ikisini de aynı anda peş peşe kullanmak mümkün. Ama pek azı hariç çocukların bu durumu tek tercihe indirmeleri ilginçti. Benzer bir durum “Başın sağ olsun” ile “Allah rahmet eylesin” de oldu.

TÜRKLERDE KIZGINLIK ANINDA “SUBHANALLAH”

Dualar arasında en az bilineni ya da sınıfına göre hiç bilinmeyeni “Hasbunallah” idi. Ne lafzı ne de bağlamı tanınmıyordu. “Subhanallah” namaz sonrası tesbihatta geçiyor olması dolayısıyla da bilinenler arasındaydı. Arap kökenli öğrenciler bu tesbihatı genellikle hayret-sevinç durumunda kullanılırken, Türk kökenliler hayret-kızgınlık durumlarında kullanıyorlardı.

[post-refarans id=”39166″ taraf=”sol”]

“BİSMİLLAH” EN YAYGIN DUA

En yaygın bilinen ise “Bismillah” idi. Fakat besmelenin tamamını telaffuz etme becerisi noktasında da aynı şeyi söylemek mümkün değildi. Arap kökenli olmayan öğrencilerin çoğu besmelede hem harf hem telaffuz hatası yaptı. Besmele, bağlamı en çok bilinen ve örneklendirilen duaydı. Manasına gelince durum farklılık arz ediyordu.

“Elhamdulillah” ise çok bilinenler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Manası lafzının bilindiği kadar bilinmese de bağlamı az çok biliniyor. “İnşallah” ibaresinin kullanıldığı durumlar öğrenciler tarafından kolayca öğrenilebildi. Bu kolaylığa ayrıca diğer bir ibareyle yani “Maşallah” ile eşleştirme de eklenince öğrenim daha da pekişmiş oldu. Çocuklar bazı ilahilerde de yer alan “…öncesi bismillah sonrası elhamdülillah..” veya inşallah-maşallah gibi anlam ve bağlam ilişkisi olan dua ve ibareleri eşleştirince daha çabuk kavrayıp ezberleyebiliyorlar.

VELHASIL

Yukarıdaki örnekler kendince ibadet ve dua etmek isteyip de yeterli bilgi ve eğitimi olmayan çocuklar için kolay bir imkân sunuyor. Böylelikle dua ve zikir konusunda ileri düzeyde olan akranlarına kısıtlı ölçüde de olsa eşlik edebiliyorlar. Yaşları ilerledikçe bundan daha fazlasını öğrenme ve uygulama ihtiyacını hissetme olasılığı artmış olur. Yani ibadet diline kolay bir başlangıç olması bakımından bu kısa dua ve ibareleri hem evdeki hem de camideki din eğitiminde önemsememiz isabetli olur kanaatindeyim.

Mustafa Tütüneken*, Almanya’nın Essen kentinde İslam Din Dersi Öğretmeni olarak görev yapmaktadır.