“Çocuklara Ölümün Bizim İçin Bir Son Olmadığını Anlatmalıyız”

“Çocuklara Ölümün Bizim İçin Bir Son Olmadığını Anlatmalıyız”

Ölüm hayatta karşılaşılan kaçınılmaz bir durumdur. Çocuklar için yakınlarını kaybetme onlar için yaralayıcı olabilir. Peki, bu durumla nasıl baş edilir? Ölüm konusunu Jenny Divleli Molendyk ile konuştuk.

Çocuklara ölüm kavramı nasıl anlatılmalı? Hangi yaşlarda, ne ölçüde bilgi verilmeli?

Bir çocuğa ölüm hakkında bilgi vermemiz  aileden aileye farklılık arz etmektedir.. Öncelikle Allah’ın yarattıkları hakkında konuştuğumuzda ve çocukların Allah hakkında doğal bir merakı olduğundan ölüm kavramı da bir şekilde gündeme geliyor. “Allah nerede yaşıyor? Neden onu göremiyoruz?” gibi sorular üzerinde konuştuğumuzda konunun ölüme gelmesi kaçınılmaz oluyor. Birbirini takip eden, “Allah’ı ne zaman göreceğiz?”, “Cennete gittiğimizde Allah’ı göreceğiz, değil mi?”, “Peki cennete ne zaman gideceğiz?”, “Öldüğümüzde mi cennete gideceğiz?” gibi sorular zincirleme gelmektedir.

Dürüst olmak gerekirse, Müslümanlar için “ölüm” kavramı oldukça erken yaşlarda ortaya çıkıyor, ancak bu onun korkutucu bir şey olması gerektiği anlamına gelmiyor. Ölüm kavramını Allah’la Peygamberimiz (s.a.v) ile ve sahabelerle birlikte olma gibi algılayıp zihnimizde  şekillendirdiğimizde, bu korkunun büyük bir kısmını ortadan kaldırıyor. Ayrıca tekrar tekrar öğrendiğim bir şey var ki o da çocukların küçük olmaları nedeniyle fıtrata çok yakın olmaları. Çocuklarımızın bu kavramlarla nasıl başa çıkacakları veya zor konuları anlayıp anlayamayacakları konusunda çoğu zaman korkuya kapılıyoruz. Ama Allah onlara bu kapasiteyi veriyor çünkü onlar fıtrata çok yakınlar. Bu yüzden bazen kendimizden şüphe ettiğimizi ya da olaylara yetişkin gözüyle bakıyoruz ve çocuklarımıza yeterince şans vermiyoruz. Evcil hayvanları olan pek çok çocuk, örneğin balıkları, kedileri,kuşları olanlar  küçük yaşlardan itibaren ölümü görüyorlar. Hatta Disney filmlerinde ve çizgi filmlerde her zaman ölen birileri oluyor. Dolayısıyla çocuklarımızın çok küçük yaşlarda buna maruz kaldığını düşünün, asıl mesele bunu cennet, Allah ile birlikte olmak, güzel bir yerde olmak, sevdiklerimizle birlikte olmak, ailemizle yeniden bir araya gelmek anlamına geldiğini çocuklara aşılamak. Ölümün bizim için bir son olmadığını anlamak çok önemli.

Ölüm hakkında nasıl konuşmalıyız?

Olay gerçekten bu dünyanın geçici olduğunu anlamakla alakalı. Bunun üzerine ne kadar çok düşünürsek o kadar çok ahiret için, Allah’la birlikte olmaya, Peygamberimiz (s.a.v) ile birlikte olmaya çabalarız. Özellikle küçük çocuklarla cennetin özellikleri hakkında konuşmak cennetin nasıl bir yer olduğunu anlamaları açısından çok önemli. Böylece her şeyden önce Allah’ın cömertliği, güzelliği, yüceliği, Celil ve Aziz oluşu ve tüm bu harika şeyleri kavrarlarsa ölümle ilgili doğru bir anlayışa sahip olurlar. Ve aynı zamanda yaratıcılarıyla birlikte olacaklarını bildikleri için ölmenin korkutucu olmadığını da bilirler.

Ölüm uyumak mı? Ölümü anlatılırken çocuğa “uyumak, yolculuğa çıkmak” gibi örneklendirmeler yapılabilir mi?

İslami inancımıza göre uykunun küçük ölüm olduğunu biliyoruz, değil mi? Ama burada önemli bir nokta var. Çok küçük yaşlarda olan çocuklara hemen “uyumak ölmek gibidir” cümlesi kurulmaması gerekir. Çocuklar otomatikmen, “Yatağa gireceğim ve hiç uyanamayacak mıyım?”, “Ya hiç uyanamazsam?” gibi bir korku duygusu aşılamak ve bunun fobi haline gelmesini istemezsiniz. Ama örneğin, ölmenin nasıl bir his olacağını merak eden bir çocuğunuz varsa, “Ölmek korkutucu mu?”, “Ölmek acı verici mi?” gibi sorular soruyorsa açıkçası tüm bu soruların cevabını bilmiyormuşuz gibi yaklaşabiliriz. Evet tüm bu soruların cevaplarını bilmiyoruz. Haklısınız. “Evet, tıpkı uykuya dalmamız gibi”, “Uykudayken uyuduğumuzu hissetmemek gibi” açıklamalar yapabiliriz.  Yine de dikkatli olmak gerektiğini düşünüyorum. Çocuklar ölümün nasıl bir his olduğunu sormaya başladıklarında ölümün acı verici ve incitici olmadığını ve bunu hissetmeyeceğimizi söyleyebilirsiniz.

Ölen kişi yakın aileden biriyse nasıl yaklaşılmalı?

Bu konudaki en faydalı örnek Peygamber Efendimiz’in hayatından bahsetmektir. Çocuklarımıza Peygamber Efendimiz’in hayatını ne kadar çok anlatabilirsek onlar da bunu kendi hayatlarında bir güç ve örnek kaynağı olarak kullanabileceklerdir. Örneğin, Hz. Peygamber’in (s.a.v.)  babasını, çocuklarını, eşini, amcasını ve kendisine yakın olanları kaybettiğini anlatmak gerekir. Bu yüzden üzüntünün normal olduğunu söylemek gerçekten çok önemli.  Keder normaldir. O kişiyi özlemek, onun bizimle birlikte olmasını istemek ve çocuklarımıza inşallah Allah’la birlikte olacaklarını öğretmek normaldir. Allah planlayıcıların en iyisidir. Bir başka konu ise; onları tekrar göreceğiz… Bu inşallah bir veda değil. İnşallah yolculuklarının bir sonraki aşamasına Allah’la birlikte olmak için gittiler. Ve inşallah biz de onlarla birlikte olacağız ve Cennette onlarla birlikte yeniden mutlu olacağız. Buna rağmen  evet, üzülmek ve keder duymak normaldir. Aynı zamanda onunla yeniden bir araya geleceğimize dair inanç ve umut sahibi olmak çok önemlidir.

Çocuk cenazeye götürülür mü?

Bu aileden aileye, çocuklarının hazır olup olmadığına, veya ebeveynlerin çocuklarıyla bu tartışmayı yapabilecek durumda olup olmadıklarına göre değişiyor. Bunun %100 doğru bir cevabı olduğunu düşünmüyorum. Kendi çocuklarım cenazelere katıldı mı? Evet, katıldılar. Ama isteyerek, kendi istekleriyle. Onlar bu yıl kendilerine yakın birini kaybettiler. İnsanların bir araya geldiğini görmek istediler ve bunun neye benzeyeceği konusunda soruları vardı. Bir ailenin bir araya gelmesi için gerçekten harika bir fırsat. Çocuklarımla, hayatlarını İslami doğrultuda harika bir şekilde yaşayan insanlar için meleklerin gelip onlarla birlikte olacağını, meleklerin onlara sorular soracağını,  Allah’ı memnun eden bir hayat yaşayanların Allah’ın onlara cennette bir pencere vereceği ve mezarlarını harika bir koku ile dolduracağı hakkında konuştuk. Bize mezarlıkları ziyaret etmemiz, ölümü hatırlamamız söylenir. Bu yüzden bunda bir fayda görüyorum. Aile olarak aldığımız bir kararlardan biridir  çocuklarımızın cenazeye katılmasına izin vermek. Bu her aile için uygun bir karar mı? Bunu söylemek zor ama çocuklarımızın hayatın bu aşamalarını anlamalarını ve bunlara hazırlanmalarını sağlamak açısından kesinlikle faydasını görüyorum. Hangi aşamanın en iyi aşama olduğunu sormak için muhtemelen bir psikologa danışmak daha iyi bir tercih olacaktır.

Ölümü anlatmak için kitaplardan faydalanabilir miyiz?

Kesinlikle “kayıp” kavramını anlatmak için Peygamber Efendimiz’in hayatının çocuklarımıza anlatılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımıza ölüm kavramını anlatmak için çocuk kitaplarını kullanmanın da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki 6 Şubat depreminden sonra yaptığım ilk şeylerden biri  bu kavramı tartışmak için hangi kitapların olduğunu araştırmaktı. Çocuklarımızın ölümün kendisinden ziyade ölüm kavramıyla başa çıkmalarına yardımcı olmak gerekiyor. Çok fazla insan depremden etkilendi, çok fazla ev yıkıldı, çok fazla hayat kaybedildi. Peki çocuklarımızın bunu anlamalarına nasıl yardımcı olabiliriz? Bence elimizdeki en iyi araçlardan biri hikâye ve kıssalardır. Peygamber Efendimizin sünnetinde de bunu görüyoruz. Diğer Peygamberler gibi o da benzetmeler kullanırdı ve kıssalar anlatırdı. Dolayısıyla hikâyeler ve metaforlar kullanmanın özellikle küçük çocuklar için çok güçlü bir kaynak olduğunu düşünüyorum. İlk kitap önerim kendim kaleme aldığım  “Hep birlikte” kitabı. Kitabımda zor bir zamanda bir araya gelen bir topluluktan bahsediyor. Kayıpla ilgili başka çocuk kitapları da var. Şu anda bir kitap daha yazıyorum.Kitabın adı: “Dedemin Cep Saati”. Bir dedenin hikâyesi hakkında. Tuba Yeşkener de anneannesini kaybeden bir çocuğun kayıp duygusuyla nasıl başa çıktığını anlatan bir öykü yazmıştı. Bu öyküyü de mutlaka tavsiye ederim. Bu tür kitapların çocuklarımızın görmesini ve bu duyguları işlemesine yardımcı olması açısından gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum.