Yazarlar

Musibet Zamanında Üzüntü

Musibetlerle karşılaşmanın ilahi yasa olduğunun bilincinde olan mümin, bunun dünya hayatındaki sınavın bir parçası olduğunun farkındadır.
15 Şubat 2022

“Yemin olsun ki sizi biraz korku ve açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltmak suretiyle deneriz. Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman ‘Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz.’ derler. İşte Rablerinin bağış ve merhametini kazananlar onlardır, doğru yolu bulanlar da onlardır.”.[1]
Musibet, insanın beklemediği bir anda başına gelen hastalık, bir yakının ölümü, yaralanma, kıtlık, deprem gibi afetleri ifade eder ve Allah’ın kulunu denemesinin bir yoludur. Bela, insanın alıştığı ya da rutin olarak devam eden hayatının akışını değiştirdiği ve nimetin kaybına yol açtığından belli ölçüde üzüntü sebebidir. Nimet elde iken şükrünü eda etmek, gittiğinde de sabredip ders çıkarmak üzüntüyü doğru yönetebilmek demektir.

Musibet ve belalarla karşılaşmanın ilahi yasa olduğunun bilincinde olan mümin, bunun dünya hayatındaki sınavın bir parçası olduğunun farkına vararak üzüntüsünü kontrol edip sabretmesi durumunda bunun Allah’ın dünyevi ve uhrevi bereketli kapıların açılışı olduğunu bilmesi gerekir.

Aile | 7 Ekim 2021 Ölüm Gerçeğini Kabullenme Ve Yas Süreci 7 Ekim 2021

Musibet peygamberlerin de başına gelen olaylardandır. Mesela Hz. Peygamber oğlu İbrahim bir buçuk yaşlarında iken vefat edince büyük üzüntü yaşamış, gözlerinden yaş dökülmüş ve şöyle buyurmuştur: “Göz yaşarır, kalp üzülür, fakat bizim ağzımızdan Rabbimizin razı olmayacağı hiçbir şey çıkmaz.”.[2]

Bir başka örnek de şudur: Umre için yola çıkan Müslümanlar, müşriklerin izin vermemesi üzerine yapılan Hudeybiye Musâlahası ile geri dönmek zorunda kalmışlar, üzüntülerinden Hz. Peygamber’e bile bir müddet direnmişlerdi. Oysa Kur’ân-ı Kerîm bu antlaşmayı yakın bir fethin müjdecisi olarak nitelemişti. Nitekim öyle de oldu. Müslümanlar ertesi yıl umrelerini yaptılar, bir müddet sonra da müşriklerin antlaşmayı bozmaları üzerine Mekke fethedildi ve Kureyş Müslüman oldu. O antlaşmanın imzalandığı sırada Müslüman olduğu için Mekke’de babasından işkence gören Ebû Cendel antlaşmanın yapıldığı yere gelerek Hz. Peygambere sığınmıştı. Ancak babasının ısrarı üzerine ilgili madde gereği Hz. Peygamber kendisine sabrı tavsiye edip iade etti. Buna çok üzülen Müslümanlar o günü “Ebû Cendel Günü” olarak isimlendirdiler. Ancak Ebû Cendel ve aynı durumdaki Müslümanlar’ın Mekke’den kaçıp Sîfü’l-bahr denilen yerde bir köy kurup Kureyş’in ticaret kervanları için tehlike oluşturmaya başlaması üzerine bizzat Mekkeli müşrikler antlaşmanın o maddesinden vazgeçtiler ve Ebû Cendel ile diğer Müslümanlar Medine’ye geldiler.

Musibet ve bela sabır gerektiren, sonu selamet olan kapıdan giriştir.

Doğrusunu en iyi Allah bilir.

 

[1] Bakara suresi, 2:155-157.

[2] Müslim, “Fezâil”, 62-63.

Prof. Dr. Saffet Köse
Prof. Dr. Saffet Köse

Son Yazıları

Reklam

Pin It on Pinterest

Paylaş