Oy Güzel Vatanım, Oy Anadolu…

Oy Güzel Vatanım, Oy Anadolu…

Yüreğimiz yangın yeri. Vatanımız Türkiye’nin ve Suriye’nin başına gelen büyük deprem felaketi sadece toprağı değil, binlerce kilometre uzakta olan insanların yüreklerini de sarstı.

Emine Doğrul

Anavatanımız Türkiye’de yaşanan deprem o kadar büyük bir coğrafyayı etkisi altına alıp yıkıma yol açtı ki, “Eğer zelzele merkezi Almanya’nın ortalarında olsaydı, Almanya’nın en ücra köşelerine kadar en az 5.0 şiddetinde bir deprem ile sallanırdı.” diyor bilim insanları.

Dünya sağlık örgütüne göre 23 milyon kişi depremden direk olarak etkilenmiş durumda. Buna göre dünya üzerinde neredeyse 140 ülkenin nüfusundan daha fazla insan yaşanan depremden etkilendi.

BİN YILIN EN BÜYÜK DEPREMİ

Postdam Jeolojik Araştırma Merkezi’nden Profesör Charlotte Krawcyzk’nın belirttiğine göre, dünyanın en büyük deprem bölgelerinden biri olan Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bin yıldır böyle büyük bir deprem olmamıştı.  Sismolog Marco Bohnhoff ise böylesine büyük bir depremin olmasının, uzun zamandır an meselesi olduğunu söylüyor. Bohnhoff’a göre kıta levhalarının sürtünme esnasında uzun süre takılı kalması, gerilimi devasa bir çapa getirmiş durumdaydı.

“SALLANTI 130 ATOM BOMBASI ŞİDDETİNDEYDİ”

Jeofizik Mühendisi Profesör Övgün Ahmet Ercan, sallantının 130 atom bombası büyüklüğünde olduğunu tahmin ediyor. Bir atom bombasının bile Hiroşima gibi 80 bin nüfuslu bir şehri, insanlardan sadece gölge gibi izler kalacak şekilde yok ettiğini düşünürsek, nasıl akıl almaz devasa bir kuvvetin yeri salladığını görmüş oluruz. Alman Süddeutsche Gazetesi’nin haberine göre 200 kilometrelik bir alanda gerçekleşen deprem, o kadar şiddetliydi ki, Almanya’daki toprak dahi 5 mm yükselerek alçaldı.

[post-refarans id=”39667″ taraf=”sol”]

TOPRAKTAKİ GERİLİM DEVAM EDİYOR

Tüm bunların yanı sıra açığa çıkan devasa enerjiye karşın, uzmanlar topraktaki gerilimin hâlâ sakinleşmediği fikrinde, yani depremler devam edebilir. Aynı bölgede 1822 yılında benzer büyüklükteki bir depremin artçılarının 1 yıl kadar sürdüğü kayıtlara geçmiş durumda. Fakat tüm bilimsel bulgulara rağmen Profesör Heidrun Kopp’un da altını çizdiği gibi, depremin tam olarak ne zaman olacağını önceden söylemek mümkün değil.

“KÖR OLSUN AĞLAMAYAN, EY VATAN, FELAKETİNE”

Şüphesiz bu korkunç tabiat felaketi göçük altında kalanları düşündükçe ve gördükçe elimizi kolumuz bağlı hissettirebiliyor. Mehmet Akif Ersoy’un da dediği gibi, “Kör olsun ağlamayan, ey vatan, felaketine!” dercesine gözyaşlarımızı tutamıyor, özellikle binlerce kilometre uzakta yaşayan Türkiyeliler olarak ne birinin elinden tutabiliyor ne de ağlayacak bir omuz sunabiliyoruz, fakat aynı zamanda yerimizde durup hiçbir şey yapmadan da duramıyoruz ve şükür ki durmuyoruz.

Üstad Necip Fazıl sözleriyle, “Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız; Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!” dercesine acımızı, göz yaşımızı elimizin emeğine, kesemizin bereketine harman ederek hazırladığımız iyilik hamurunu aklımızın dahi alamayacağı zorluklarla karşı karşıya kalan felaketzede kardeşlerimize sıcak bir ekmek şefkatiyle göndermeye çalışıyoruz.

EŞİ GÖRÜLMEMİŞ YARDIM SEFERBERLİĞİ

Yurtdışında yaşayan Türkler daha önce belki de eşi görülmemiş bir yardım seferberliği başlatmış durumda. İlk günden toplanan milyonlarca Euro, giden onlarca tır, gönüllü olarak yollara çıkan binlerce vatandaş, tüyleri diken diken eden bir heyecan ve sevgiyle yaraları sarmaya çalışıyor.

Deprem bölgesine yardıma gidemeyenler iş yerlerinde, şirketlerinde, derneklerde aza, çoğa bakmadan yardım toplamaya çalışıyor. Âdeta her Türkiyeli ayrı ayrı bir yardım köprüsü oluşturma gayreti içerisinde.

Hasene insani yardım derneğine depremzedeler için 4 milyonu aşkın bağış yapılmış bulunmakta, bu rakam günden güne yükselmekte.

[post-refarans id=”39687″ taraf=”sol”]

DÜNYA YARDIM İÇİN ÂDETA YARIŞIYOR

Fakat sadece bizler değil, tüm dünya depremzedelere yardım için âdeta birbiriyle yarışıyor. Azerbaycan’dan arabasına yüklediği yorganı götüren de oyuncağını bağışlayan minikler de, milyonlar bağışlayan şirketler de, onlarca ülkeden gelen yardım ekipleri de ve daha niceleri, aslında Türkiye’nin dünya çapındaki ve insanların kalplerinde ki yerini bariz bir şekilde gösteriyor.

En zor durumlardayken dahi birbirlerini düşünüp, içecekleri son yudum suyu mümin kardeşlerine gönderip, ahirete susuz intikal eden sahabeler misali, “benden önce kardeşim” diyen yokken, olmadığı hâlde verenlerin, verdiklerinin kıymeti ise şüphesiz dünya ve ukbada en kıymetli olanı.

BİRLİK OLMA GÜNÜ!

Yardım kampanyaları için çabalayan bir öğretmen şu sözleri sarf ediyor, “Ömrüm boyunca kurtuluş savaşının nasıl kazanıldığını anlattım. Bugün ise nasıl kazanıldığını gördüm!” İşte bugün sınav günü, birlik olma, yaralarımızı beraber sarma günü. Nasıl ki hayatının en önemli sınavına giren bir öğrenciye “Neden okuyorsun? Neden çalışmadın?” gibi hiçbir faydası olmayan, hatta zararı dokunacak sözler söylenmeyeceği gibi, şu an geçmişi sorgulama değil, geleceği inşa etme günü.

Şehit hükmünde Rabbimize kavuşanların hasreti ve üzüntüsü yüreğimizi dağlasa da, aktif bir sabır ve faaliyete dönüştürülen bir matem ile küllerinden doğan zümrüdü anka kuşu misali tekrar ayağa kalkma, hâlâ hayatta olanların yaralarını sarma, yıkılanları eskisinden daha sağlam inşa etme ve en nihayetinde bir olma günü. Vira bismillah!