Ramazandan Önce Günahlardan Arınma Fırsatı: Berat Kandili

Ramazandan Önce Günahlardan Arınma Fırsatı: Berat Kandili

Cenâb-ı Hakk’ın bize maddî ve manevî lütufları vardır. İlahî ikramları arasında mübarek geceler de bizlere birer ikramdır. Bu rahmet iklimi olan gecelerimizden biri de “Berat Gecesi”dir.

Zeynep Akpınar

Anlam olarak da berat kelimesi: Berî olmak, aklanmak, temiz ve suçsuz çıkmak, kişinin bir borç veya yükümlülükten kurtulması anlamına gelmektedir. Bilindiği üzere mahkemede suçsuz bulunan kişiye de beratı verilir. Umulur ki, ramazan ayına günahın yüklerinden arınmış gönüllerle, berat etmiş olarak girebiliriz.

Mübarek üç aylarımızın ikincisi, şaban ayının on beşinci gecesi olan Berat Kandili, Müslümanların Allah’tan af ve bağışlanmaları ile kurtuluşa ermelerini umdukları bir gecedir. Öyle bir gece ki, müminleri yeniden ümitlendiren, dalıp gittiğimiz dünya hayatından ve gafletimizden uyandıran bir rahmet esintisidir.

Bu mübarek gecenin önemine binaen Berat Gecesine bazı özel isimler verilmiştir: Bu gecenin, bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle “Mübarek”, kulların günahlarının affolunması ve temize çıkmaları sebebiyle “Berat” (Berae), kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle “Rahmet” ayrıca geceyi iyi değerlendiren kulların seçilerek salih kullar arasına alınması sebebiyle de  “Sakk” adı da verilmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v) bu gecenin kıymetini bildiren sözlerinden biri de: “Beş gece vardır ki, onlarda yapılan dualar kabul olur. Bunlar; recep ayının ilk gecesi, şaban ayının on beşinci gecesi, cuma ve bayram geceleridir” buyurmuştur (Câmiu”s-Sağir, c. III, s. 454 ).

[post-refarans id=”21391″ taraf=”sol”]

BERATIN BİZE KAZANDIRDIKLARI

Kurtuluş, af ve arınma anlamlarına gelen Berat Gecesi’nin, insanın ruhuna kazandırdıkları vardır. Öncelikle Müslümanlara kulluk bilinci ve hesap verme şuuruyla hata, suç ve yanlışlardan kaçınmayı, günahlardan arınmayı, affedilmenin yanında affedici olmayı, bağışlanma isteğinin yanında bağışlayabilme şuurunu da kazandırır.

Bu mübarek gece kimlerden ve nelerden uzak duracağımızı, kimlere ve nelere yakın olacağımızı, ruhumuza ağır gelen her türlü keder ve sıkıntıdan, insanı inciten hata ve günahtan, insana yakışmayan söz, tutum ve davranıştan “berat etmek” için, insana yenilenme fırsatı tanır. Kulluk yolculuğumuzdaki değişim ve dönüşümün en önemli işaretini resmeden berat, kişinin samimi tevbe ile günahlarından arınabileceğini hatırlatır. Ayrıca nurlu gölgesi ile yakınlaşan ramazan ayına, diri bir zihin ve berrak bir gönülle aşama aşama itaat  zemininde Cenâb-ı Hakk’a  yakınlaşmaya hazırlatır. Berat Gecesi’ni idrak eden herkes, yüce Allah’ın Kur’ân- ı Kerîm’deki; “De ki, ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir” (Zümer suresi,39;53) ayetinin müjdesinin farkına varır.

Resûlullah bu gece yaptığı dua ile: “Allah’ım! Azabından affına, gazabından rızana sığınıyorum.” (Müslim, Salat, 222) şeklindeki yönelişi ile özüne dönmeyi, canlandırma duyguların ümitle nasıl canlanıp güçlendiğini bizlere öğretir.

BERAT GECESİNİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?

Ayrıca Berat Gecesi’nde beş ayrı özellik daha bulunmaktadır bunlar;

  1. Bütün hikmetli işlerin ayırımına başlanması
  2. Bu gecede yapılacak ibadetlerin diğer vakitlere nispetle kat kat sevaplı olması
  3. İlahî rahmetin bütün âlemi kuşatması
  4. Allah’ın af ve bağışlamasının coşması
  5. Peygamber’in tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması,

Mübarek geceler, kulluğumuzu yeniden onarmamıza birer imkândır. Söylem ve eylemlerimizin bütünleşmesi için sadece dualara sarılı bir yaşantı tarzı değil, yaradanın hükümlerine dayalı, bir hayat tarzımızın olması gerekmektedir. Buna istinaden: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Aciz kişi de, nefsini hevâsına tâbi kılan ve Allah’tan dilek(ler)de bulunup duran (bunu yeterli gören) kişidir.” (Tirmizî, Kıyame, 25; İbn Mace, Zühd, 31)

Yüce Mevlâ’nın rahmetini umarak, önümüze ve günümüze düşen tüm hatalarımıza derin bir nefes alarak, umut dolu yüreklerle tevbe kapısını bu gecelerde çokça çalmamız erdemliktir. Hz. Mevlânâ’nın da dediği gibi: “Nedâmet ateşiyle dolu bir gönülle ve nemli gözlerle duâ ve tevbe et. Zira çiçekler, güneşli ve ıslak yerlerde açar.”

Berat Gecesi’ndeki bağışlanmayı vurgulayan, engin ve bol ihsan sahibi olan Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ Hazretleri, Nısfu Şaban (Berat) Gecesi’nde dünya semasına iner ve Kelb Kabîlesi’nin koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder.” buyurmuştur (Tirmizî, Savm, 39). Kendisi Müslümanları müjdelemeye devam etmektedir: “Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım. Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim. Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım.” (Tirmizî, Daavât, 98, (V, 458) H.No.3540; Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 172).

Berat Gecesi müminler için âdeta afv ve mağfiret gecesidir.

Bazı hadislerde Hz. Muhammed (s.a.v.) bağışlanmanın şartlarını dile getirmiştir: “Allah Teâlâ Hazretleri, şaban ayının on beşinci gecesi (kullarına rahmetle) nazar eder ve müşrikle (Allah’a ortak koşanlar), müşâhin (kindar, bencil) ve ana-babaya asi olanlar dışında bütün kullarını bağışlar.”  (İbn Mâce, İkametü’s-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38).

BERAT GECESİNDE NELER YAPMALI?

Mübarek gün ve geceleri usulüne uygun değerlendirip, iyiliklere doğru adımlarımızı  çoğaltabiliriz. Kur’an okuyarak, secdede Rahman’ın kulları olarak buluşarak, kalbimizi kalıbımızla buluşturarak +adeta altın günlerimiz olarak değerlendirebiliriz. Bu özel günlerimizi değerlendirirken “Yürek Avcısı” olabilmek bazen bir çocuğun gülmesine, bazen bir yaşlının sıcak bir çorbayı içmesine, bazen de bir borçlunun madden desteğine, belki bir kalbi kırılanın bir cümlenin eşliğinde umudunun tekrar yeşermesine, insanlığın huzuru, barışı için zerrece bir iyiliğe sebep olabiliriz.

Nefes alıyorsak, iyilikleri köpürtmeye henüz geç kalmadık demektir. Ne güzel dillendirmiş  Hz.Ali  (r.a): “Yapacağın hayırlı işleri yarına bırakma, bakarsın, yarın olur da, sen olamazsın!”